Kemal Pir Yoldaş ezgisiyle tanıdığımız Kürt sanatçı Kadir Çat ile yeni albümünü ve öykü kitabını konuştuk:
Kürt müziği yapan, sanatını icra eden ama devrimci kültüründen ödün vermeyen birçok arkadaşımız, gözaltı, hapis veya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Nerede bir direniş varsa oraya bir baskın, nerede bir baskın varsa orada direniş var, bu bir gelenek haline gelmiştir. Kürt kültürü ve sanatı da kendini bu şekilde var etmiştir.
Albümde Kürtçe dışında, Türkçe ve Arapça birer eser de var. Çok dilli bir albüm oldu benim için. Yeni olan 3 eser var, biri Alman yazar Bertolt Brecht’in ‘Partiye övgü’ şiirinin bestesi. Sevgili Ali Ekber Perktaş’ın ‘Kilama Kakber’ isimli bir dimilkî eseri var. Yoldaşım İskan Taş’ın bir şiiri var, ‘Evren Cehennemim.’
Kemal Pir yoldaş
Kardeşliğin yıkılmaz köprüsüsün sen
Susmayan namlu
Zaferlerin yılmayan öncüsüsün sen
Yaşanacaksa devrim seninle yaşanmalı
Güneşin ve ateşin yoldaşısın sen
Yaşanacaksa devrim seninle yaşanmalı
Güneşin ve ateşin yoldaşısın sen
Onu en çok bu ezgisiyle tanıdık… Gür sesiyle bize bir ‘Pir’in kısa ama destansı yaşamını ve mirasını anlatır. Kürt müziğinin önemli isimlerinden Kadir Çat’tan bahsediyoruz. Onun sesinde ve ezgilerinde direniş ruhunun tınılarını seziyoruz. Yaklaşık 15 yıl Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde çalışmalar yürütmüş ve profesyonel müziğe bu sayede adım atan Kürt müzisyenlerden biri. O da birçok Kürt sanatçı gibi soruşturma ve davalardan nasibini almış. Kadir Çat ile son albümü ‘Yollar’ ve çıkardığı ilk öykü kitabı “Cemile” vesilesiyle konuştuk.
İlk klip 2009’da yayınlandı
MKM öncesi, amatör bir müzisyen ve kendi tabiriyle sanatsal anlamı pek olmayan süreçti. Ancak MKM’yi tanıdığında onun da fikirleri değişmiş. MKM ile birçok alanda kendini geliştirmeye başladığını söyleyen Kadir Çat, “MKM’nin Kürt kültür ve sanatını geliştirilen, var olan bir kültürün inkar ve imhasına karşı bir savunma mekanizması oluşturmaya dönük olduğunu anladık. Bu yüzden de MKM’nin kültürel, sanatsal çalışmaları içinde yer aldık. Hem dilin gelişimi hem de kültürün yayılmasıyla ilgili çalışmalar yaptık. 2007-2008’de MKM’de başladım ve 2009’da ilk klibimizi yaptık. ‘Axşûn’ adıyla klibimizi yaptık” diyor.
Her eser bir sonrakine kapı araladı
MKM’de çalışmalarına ara vermeden devam eden Kadir Çat için dönüm noktası, 2012 yılında söylediği, “Kemal Pir Yoldaş” eseri. Kadir Çat’ın sesi ilk kez geniş kitlelerle, üstelik ismi duyulduğunda Kürtlerin hafızasında sarsılmaz bir yeri olan Kemal Pir sayesinde buluşuyor. Kemal Pir Yoldaş eserini 2011 yılında yazdıklarını söyleyen Kadir Çat, şunları söylüyor: “Kemal Pir Yoldaş ezgisi 2012’de albüme girdi ve onunla beraber çalışmalarımız birbirini kovaladı. Her yaptığımız çalışma, eser bir sonraki esere yavaş yavaş bir ön adım oldu. Bu hem profesyonelliğe bir adım oldu, hem de devrimci sanatın gelişmesine katkı sağladı. Yaptığımız eserler bizi bir sonraki devrimci sanata ve devrimci üretime kanalize etti. Bu yüzden de 2014’de Haki Karer yani Haki yoldaş ile ilgili bir şarkımız oldu.” Kadir Çat’ın Kürt özgürlük mücadelesinin öncülerine dair eserleri birbirini izlemeye devam etti. 14 Temmuz 1982 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceye ve insanlık dışı uygulamalara karşı başlayan Büyük Ölüm Orucu’nun direnişçileri için de Çardehê Tîrmehê ismili esere de imza attı.
Kapatmalar…
12 Kasım 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından Olağanüstü Hal’in (OHAL) 11. Maddesi kapsamında 370 derneğin kapatılması kararıyla birlikte MKM de kapatıldı. Ancak MKM çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Kadir Çat, “MKM’nin kapatılmasıyla beraber farklı alanlarda Kürt kültürüne yönelik çalışmalarımızı durdurmama kararı aldık. Tekrardan yeni kurumlar açıldı ve onlarla beraber devam ettik” diye kaydediyor.
Hozan Serhatların ardıları…
Kürt kültür ve sanatına yönelik baskıların hiçbir zaman bitmediğine dikkat çeken Kadir Çat, şöyle diyor: “Özellikle Kürt müziği yapan, sanatını icra eden Kürt kültürüyle ilgilenen ama devrimci kültüründen ödün vermeyen birçok arkadaşımız, gözaltı, hapis veya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Nerede bir direniş varsa oraya bir baskın, nerede bir baskın varsa orada direniş var, bu bir gelenek haline gelmiştir. Kürt kültürü ve sanatı da kendini bu şekilde var etmiştir. Baskılar karşısında nasıl ki Yılmaz Güneyler, Ahmet Kayalar, Delilalar, Hozan Serhatlar, Hogırlar bu Özgürlük Mücadelesi’nde Kürt kültürünü bugünlere taşıdılarsa, fikirleriyle bir şeyler yazdılarsa biz de aynı yollardan gitmeye çalışıyoruz.”
Kürt kültürünün inkarı…
Kadir Çat da yaptığı müzikten dolayı baskıların hedefi oldu. 2009 yılından itibaren soruşturmalar ve davalar başlıyor. Bu, halkının özgürlük mücadelesini anlatan her Kürt sanatçının maruz kaldığı ‘rutin’ bir uygulama. Hakkında açılan davalarla ilgili de konuşan Kadir Çat, “Hali hazırda 14 dosya var. Şu an sadece 3 dosya devam ediyor ama Yargıtay’da olanlar da var. Sanatçı toplumun gözü, kulağı, dilidir. Eğer bir sistem bir ülkenin, bir halkın gözünü, kulağını ve dilini yasaklıyorsa bu o dil ile gerçeklerin söylenmemesi için, o gözlerle gerçeklerin görülmesine engel olmak için, ya da o kulaklarla o isyanları, o haykırışları duyurmaması için sanatçılara yapılan baskılardır. Yıldırma politikası bence az kalır. Sadece yıldırmak değil aslında imha etmeye dayalı bir durumdur. Sanatın bu şekilde yasaklanması veya sanatçının susturulmaya çalışılması, dilinin yasaklanması tamamen bununla ilgili bir şeydir.”
Bizim dilimiz ideolojiktir
Kürt halkının, kültürünün, müziğinin yaklaşık yüz yıldır Türk devleti tarafından inkar edildiğine dikkat çeken Kadir Çat, “Belki bazı değişikliklerle Kürt dili kabul edilmiş ama Kürt dilinin ne söylediği şu an çok önemseniyor. Herkes Kürtçe konuşabiliyor, Kürtçeyi kendilerince sözde tırnak içinde meşru kılmışlar ama o dil ne söylüyor o çok önemli. İdeolojik olan Kürt sanatına karşı bir yıldırma politikası var. Yasaklanan konserler, tiyatrolar, dergiler, gazeteler ve televizyonlar var. Bunların içlerine baktığımızda gerçekleri toplumla buluşturan mekanizmalar olduğu için yasaklanıyorlar. Bu dilin ne söylediği ve neye hizmet ettiği çok önemli. O dilin ideolojik olup olmadığını tartışıyorlar. Bizim dilimiz ideolojiktir. Tüm sanatımız ideolojiktir ve tüm sanatlar ideolojiktir. İdeolojisi olmayan sanat yoktur. Bu yüzden de demokrasiden yana, demokratikleşmeden yana olan bütün sanatçıların, özgürlükleri savunan bütün sanatçıların bu şekilde bir yıldırma politikasıyla karşı karşıya olduklarını düşünüyorum” diyor.
Çok dilli bir albüm
Sohbetimiz yeni çıkardığı albüme geliyor. Kadir Çat, son albümü için yaklaşık bir yıldır çalıştığını söylüyor. Birçok eleştiriyi de dikkate alarak bir albüm hazırladığını dile getiren Kadir Çat, “Albümde Kürtçe dışında, Türkçe ve Arapça bir eser var. Ve Kürtçenin Dimilkî lehçesinde bir eser var. Çok dilli bir albüm oldu benim için, 10 eserden oluşan bir çalışma. Yeni olan 3 eser var, biri Alman yazar Bertolt Brecht şiirinin olduğu, bestesini, müziğini benim yaptığım ‘Partiye övgü’ var. Sevgili Pınar Aydınlar ile düetini yaptık. Biraz da sürece dair bir çalışma oldu. İnsanların örgütlü olmasına dair demokratik bir parti çevresinde kenetlenmeye çağrı olduğunu düşünüyorum. Dersim Ovacık’ta çok değerli bir yoldaşımız olan sevgili Ali Ekber Perktaş’ın Kakber köyüne dönük ‘Kilama Kakber’ isimli bir Dimilkî eser var. Arap halk ezgisi olan ‘Bêynid Deweli’ diye bir halk ezgisi var. Sevgili Hozan Serhat’tan ‘Çuka Serê Darê’ var, Dilovan’dan bir eser aldık, ‘Dîlberê Dilbêr.’ Çok sevdiğim ve uzaklarda olan bir yoldaşım İskan Taş’ın bir şiiri var, ‘Evren Cehennemim.’ Albüm 9 eser, bir şiirden oluşuyor. Yaklaşık bir ay önce de dijital medyada yayınlandı. Bununla beraber, ‘Partiye Övgü’ şarkısının klibini yaptık ve kliple beraber yayınlandı. Yavaş yavaş birçok esere klip yapmayı düşünüyoruz” diye belirtiyor.
Bu mücadele insanlık mücadelesi
Kürtlerin hakları tanınmadan ülkenin krizlerden kurtulamayacağına dikkat çeken Kadir Çat, “Biz muhalif Kürt sanatçılar olarak Kürt halkı başta olmak üzere tüm Türkiye’deki halkların özgürlükleri için mücadele ediyoruz. Bu sadece Kürt mücadelesi değil insanlık mücadelesi. Bugün görüyorsunuz bizim dışımızda da konserler yasaklanıyor. Aslında özünde bizlere de bir mesajdır. Demokratikleşmek istiyorlarsa Kürt halkının demokratik tüm taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Türkiye’de ekonomik kriz başta olmak üzere krizleri, sorunlarını çözmek istiyorlarsa Kürt sorununa demokratik olarak bakmak zorundalar. Kürtler, muhalifler ve devrimciler eskisi gibi değil. Bunlar çözülmeyene kadar Türkiye’de ne ekonomik kriz, ne siyasi kriz, hiçbir kriz çözülemeyecek. Ben bu temelde böyle bir röportaja zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Demokratik ve özgür günlerde…”
3 öykünün hikayesi…
Kürt müzisyenin kitap yazma fikrini merak ediyorum. “Cemile” ismini verdiği ve üç öykünün yer aldığı kitabın nasıl ortaya çıktığını kendisinden diliyorum: “Bu benim ilk kitabım, deneme ve öykü kitabım. Açıkçası benim için, bir sanatçı için duygunun olmazsa olmazı, kaleme dökülmesi veya bir müziğe, bir notaya dökülmesidir. Rojava’da veya Suriye genelinde başlayan savaşın devamında Şengal’de yaşanan katliam ve direniş beni çok etkiledi. Özellikle zulmü, şiddeti yaşayan kadınlar, çocuklar beni çok etkiledi. Ben de bir babayım. Bir baba olarak, bir insan olarak, bir sanatçı olarak, orada yaşanan vahşeti kaleme almayı çok istedim. Sevgili yazar arkadaşım Meral Şimşek, bu konuda beni teşvik etti.”
Emina’nın öyküsü
İlk öyküsü Emina’nın ortaya çıkma hikayesini anlatan Kadir Çat, “Bir annenin çocuğuna, çocuklarına sarılması, mülteci kamplarında yaşadığı zulüm, denizlerde boğulan, kıyıya vuran bedenler bunların hepsi bende ciddi bir travma yarattı. Bunu kaleme dökmem gerekiyordu. İşte Emina, Suriye’den çıkıp bu zorlukları yaşayan bir kadını anlatıyor. Emina öyküsünü yazdıktan sonra ‘Deniz Fırat Öykü Yarışması’nda dereceye girdi” diyor.
Cemile’nin öyküsü
Kitabında ismi olan Cemile öyküsünün de hikayesini anlatan Kadir Çat, “Kobanê sürecinde, aydınların, yazarların, doktorların, tarihçilerin, öğretmenlerin, herkesin sınırda savaşa karşı barışı savunan, demokratik tepkilerini koyan her insan gibi biz de sınırdaydık. Orada yaşanan o son patlamayla beraber Kobanê’den Suruç Devlet Hastanesi’ne gelen bir anneyi ve onun kucağındaki bebeği anlatıyor. Bebeğin de ismi Cemile’ydi. Ben kendim sohbet ettiğim için bunu yazma gereği hissettim. Yani bunun yazılması gerekiyordu. Bazı şeyler bir sanatçının beyninde bir ömür kalabiliyor. Bende kalan bu travmaları tamamen kaleme dökülmesi gerektiği için yazdım” sözleriyle yazma ihtiyacını anlatıyor.
Kadir Çat öykü kitabıyla biraz da tarihe not düşmek istiyor. Şahit olduğu o anları anlatan Kadir Çat, sözlerine şöyle devam ediyor: “2015’te Kobanê’ye resmi olarak gittiğimde bir fotoğraf çektim. Bundan dolayı yargılandım. Yani savaşın kirliliğini anlatmaya çalıştım, yargılandım. Bu savaşın kadındaki, çocuktaki etkisini resmetmeye çalıştım. Bunu yazmaya çalıştım. Bu bebeğin gelirken kafasından dökülen kanlar, annesinin kucağındayken o kanların akmasını… Bu yaşananların mutlaka yazılması gerektiğini düşündüm. Cemile öyküsü de Almanya Avrupa Alevi Federasyonu’nun öykü yarışmasında birinci oldu.”
Yazmasan eksik kalır
Ve diğer öyküsü de Lara. Lara, Urfa’nın Hilvan ilçesinde 1915 yılında yaşanan Ermeni Soykırımı ile ilgili 2 kız kardeşi anlatan bir öykü. Kendisi de Hilvanlı olan Kadir Çat, Lara’yı halasının anlatımları üzerinden kaleme almaya çalışmış. Öykülerinde savaşın kirli yüzünü yansıtmaya çalıştığına dikkat çeken Kadir Çat, sözlerine şöyle son veriyor: “Yani üçü de savaşların kirliliklerini, savaşların kadın ve çocuklar üzerindeki etkisini anlatmaya çalışan öyküler. Bu savaş bizim coğrafyadaysa daha çok bizi ilgilendirdiğini düşünerekten yazdım. Kitap Sidar Yayınları’nda basıldı. Gerçekliği yazmak zorundasınız, yazmasanız eksik kalacak. Aslında ne yapsan eksik kalıyor. Hala eksik olduğunu düşünüyorum.”
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-ne-yapsak-eksik-kalir-167874