Kime sorsak hep eksik kaldı cümleler… Başlıksız bir haber çıktı… Agit… 45 TL kargo ücreti alındı… İçinden bir evlat çıktı… Anne aldı kucağına… Ne dersiniz?… Sessizlik… Ürperti… Bir halkın hafızası asla unutmaz!..
Agit İpek, 23 Mayıs 2017’de Dersim’de bir çatışmada yaşamını yitiriyor. Ailenin tüm girişimlerine rağmen cenaze teslim edilmiyor. 3 yıl sonra İpek’in cenazesi PTT Kargo ile Diyarbakır’a gönderiliyor. Bir paketin içerisinde aileye teslim ediliyor. 45 TL kargı ücreti alınıyor. Bir anneye çocuğunu cenazesinin bir kutu içinde verilmesinin yarattığı acıyı tarif edecek kelime bulunamıyor. Bu ülkede cenazelere, mezarlara saldırılıyor. Bu bir politika haline geldi. Ağit’in kargo ile annesinin kucağına verilişini insan hakları savunularına sorduk. Şimdiye kadar cenazelere yapılanların bazılarını derledik.
‘İnsanlık ve vicdan dışı’
Bir anneye çocuğunun paket içinde gönderilmesine tepki gösteren İHD Eşbaşkanı Avukat Eren Keskin, “Savaş ve çatışmalı durumlarda, ’İnsancıl Hukuk’ devreye girmelidir. Bu insan hakları hukukunun dışında ‘İnsancıl hukuk’ dediğimiz savaş zamanında uygulanan bir hukuk sistemi. Çeşitli uluslararası sözleşmeler düzenlenmiş bu konuda. Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesi bunlardan biri. Türkiye taraf olduğu bu sözleşmeye kesinlikle uygun davranmıyor. Cenevre Sözleşmesi’nin şartları bellidir. Bir cenazenin, posta ile gönderilmesi, insancıl hukukun ihlalidir. İnsanlık dışı, çağ dışı ve her türlü inanç sistemine göre, vicdan dışıdır” dedi.
‘Bu bir ilk’
İnsan haklarının çok ağır süreçlerden geçildiğini söyleyen Av. Keskin, “Biz 90’larda da çok ağır süreçler yaşadık. İnsan hakları açısından. Hakikaten çatışmalı ortamda da çok büyük hak ihlallerine rastladık. Ama ilk defa bir cenazenin posta ile aileye gönderildiğini görüyoruz. Bu bir insana ve bir cenazeye yapılacak en büyük saygısızlık ve o aileye de yapılan büyük bir vicdansızlık. Bunun hiçbir inanç sisteminde de yeri yok. İnandıklarının söyledikleri Müslümanlıkta da yeri yok. O nedenle ben akıl almaz buluyor. Ama İçişleri Bakanı’nın yaptığı konuşmaları da düşündüğümüzde şaşırtıcı gelmiyor. Hakikaten çok korkutucu ve çok vicdansız bir yaklaşım tarzı” diye konuştu.
‘Cenaze farklı kemik farklı’
Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise bir uzman olarak prosedürü hatırlattı: “Cenazelere, mezarlıklara saldırılar ya da insanların yas süreçlerine müdahaleler olumsuz davranışlar ve özellikle onurlu insanca yaşama hakkına bir saldırı olarak değerlendirmesi gereken uygulamalar. Ancak bu olayı bundan ayrı değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’de Adli Tıp hizmetleri uygulamasında başından beri PTT’yi kullanır. Organ ve dokuların savcılıklardan kuruma gönderilmesi ya da sonunda incelemeler tamamlandıktan sonra bu organ ve dokuların tekrar savcılık üzerinden ailelere iletilmesi için. Şimdi mezar açmalarda özellikle ölümün üzerinden uzun zaman geçtikten sonra kemik dokular kalıyor. Bu kemik dokuları inceleme için Adli Tıp Kurumu’n gönderilir, sonra defnedilmesi için geri gönderiliyor. Bunun bir prosedürü var. Dünyanın her yerinde benzer bir uygulama var aslında. Ama bu bir cenaze, bir bütün olarak iletilmesi farklı muhakkak. Uygulamanın aslı bu ama cenazeleri ayırmak gerekiyor.”
Helin Bölek
Yakın tarihten kısa bir geçmişe bakalım. Grup Yorum’a yönelik baskıların sona ermesi ve adil yargılanma talebiyle başlatılan ölüm orucunun 288. gününde yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi Helin Bölek’in de cenazesine polis saldırıyor. Annesinin ağıtları arasında yol almaya çalışanlara polis saldırıyor, cenazenin defedilmesine engel oluyor. Ve saldırı mezarlığa kadar sürüyor. Gaz altında cenaze defnediliyor.
Emine Aslan Aydoğan
Ne kadar da benzer zulüm örnekleri var. Urfa 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde bulunan 64 yaşındaki hasta tutsak Emine Aslan Aydoğan, kaldırıldığı hastanede kelepçeli şekilde yaşamını yitirdi. Aydoğan’ın defnedilmesi engellendi. Aydoğan’ın Viranşehir’deki cenaze töreninde başlayan engellemeler Mardin Kızıltepe’de de devam etti. Kepçe ile mezar kazılması engellendi… İmama izin verilmedi. Kayyum, Aydoğan’ın ailesine taziye evi izni vermezken, polisler de ailenin çadır kurmasını engelledi.
Cemile Çağırga
2015- 2016 yıllarında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında ise Cemile Çağırga ve Taybet İnan (Taybet Ana) hafızalardan silinmiyor. Cemile’yi kaybettiği günü anlatan Emine Çağırga, “Silahlar patladı. 7-8 insan düşmüştü. ‘Cemile’ diye seslendim ses çıkmadı. Koştum, kızımı kucağıma aldım ‘Ah anne’ dedi. Sonra bitti… “ ifadesini kullandı. Anne Emine’nin çocuğunun defedilmesine izin verilmedi. O da çocuğunun cansız bedeni bozulmasın diye önce buz kompleksi yapıyor. Sonra da buzdolabına koyuyor. Bunu da gördü insanlık.
Taybet Ana
Bir annenin cansız bedeni günlerce yerde kaldı. Devletin kolluk güçleri tarafından vurulan Taybet Ana’nın cenazesi bir hafta yerde kaldı…
Lütfiye Bulut
2016’da Mardin’de çıkan çatışmada ölen Lütfiye Bulut’un cenazesi Kışla Camisi’nde kılınan cenaze namazından sonra Hacılar Mezarlığı’na götürülmek istedi. Polis tabutu taşıyanlara TOMA’dan su sıkarak biber gazı atıyor. Polisin saldırı sonrası tabut yere düşüyor ve gaz bulutunun arasında kalıyor…
974 cenaze kimsesiz değil
Bölge kentlerinde farklı tarihlerde çıkan çatışmalar ve 2015-2016 yılları arasında uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında yaşamını yitiren yüzlerce kişinin cenazesi halen kimsesizler mezarlıklarında bekletiliyor. Birçok cenaze “DNA eşleşmesi tamamlanmadı” gerekçesiyle ailelere verilmiyor.
Garzan Mezarlığı
Bitlis’in Tatvan ilçesi Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyünde bulunan Garzan Mezarlığı’ndaki 267 PKK’linin cenazesi, mezarlıktan çıkarılarak götürülüyor. Ne amaçla neden çıkarıldığı konusunda bir açıklama yapılmıyor. Cenazelerin İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildiği iddia edilirken Savcılık ise konuyla ilgili gizlilik kararı alıyor. Konu hakkında belirsizlik ise sürüyor.
*Nusaybin ve İdil ilçelerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında hayatını kaybedenlerin cenazeleri Artuklu ilçesindeki kimsesizler mezarlığında (49 cenaze) bulunuyor.
*Şırnak: Kent merkezi, Cizre, İdil, Silopi ve kimi beldelerde en az 95 cenaze kimsesizler mezarlığında gömülü.
*Diyarbakır: Yeniköy Mezarlığı’nda 28 kişinin cenazesi bulunuyor.
*Siirt: Şeyh Musa Mezarlığı, Şeyh Süleyman Mezarlığı ve Zeviya Mezarlığı’nda bulunan 3 ayrı kimsesizler mezarlığında 100 cenaze gömülü.
*Dersim: Kent merkezindeki kimsesizler mezarlığında 100 cenaze bulunuyor.
*Batman: Asri mezarlıkta 2 cenaze gömülü.
*Adana: Amanos Dağları’nda yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden 7 HPG’linin cenazesi kimsesizler mezarlığında gömülü. 6 cenaze ise ATK’de bekletiliyor.
*Elazığ: Kimsesizler mezarlığında kaç cenazenin olduğu bilinmiyor.
*Erzurum: Kentteki kimsesizler mezarlığında 46 cenaze gömülü. Bu cenazelerin çoğunluğu Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında hayatını kaybeden kişiler ait.
*Malatya: Farklı kentlerde yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden 266 kişinin cenazesi kimsesizler mezarlığında gömülü.
*Urfa: Sokağa çıkma yasakları sırasında hayatını kaybeden 11 kişinin cenazesi buradaki kimsesizler mezarlığında gömülü.
*İstanbul: Bitlis’in Yukarı Ölek (Oleka Jor) kırsalında bulunan Garzan Mezarlığı’ndan 19 Aralık 2017 tarihinde çıkarılan PKK’lilere ait 264 cenaze Kilyos’taki kimsesizler mezarlığında gömülü.
‘İkinci kere ciğerimizi yaktılar’
Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan ve Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilen cenazelerden 10’u 2 yılı aşkın bir süre sonra ailelerine teslim edildi. 17 Aralık 2019’da ailelerin çabası sonucu teslim edilen cenazelerden biri de Behzat Yıldırım’a (Kani Garzan) aitti. Yıldırım’ın cenazesi 14 Aralık günü Hizan Kayadiller köyünde defnediliyor. Aylar süren uğraşın sonunda Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan çocuğunun cenazesini alarak ikinci kez defneden anne Berkize Yıldırım yaşadıklarını, “Her insan bir kere ölür; ama oğlum ve oğlum gibileri sırf Kürt diye ikinci kere öldürdüler. İkinci kere ciğerimizi yaktılar” diyor…
11 Nisan 2020 – https://yeniyasamgazetesi3.com/163537-2/