Gülcan Dereli/Yeni Yaşam
Beyaz Tülbentli Anneler, PKK Lideri Öcalan’a yönelik tecride karşı başlayan açlık grevlerini değerlendirdi
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 21 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü başlayan açlık grevi eylemi 60. gününü geride bıraktı. Koronavirüs salgını nedeniyle açlık grevleri geçmiş döneme göre çok daha riskli. Aileler bu nedenle açlık grevi yapan tutuklulara daha acil ses verilmesi gerektiğini belirtiyor. Gazetemize konuşan Beyaz Tülbentli Anneler, evlatlarının taleplerinin haklı olduğunu belirtirken kamuoyuna harekete geçme ve ses verme çağrısı yapıyor. Kürt annelerin yüreğinden çıkan sözlere, yaptıkları tahlillere ve bilgeliğine kulak kabartıyoruz.
Aynur Taş: Çağrımız onurlu Kürt halkına
“Öncelikle tüm tutukluları selamlıyorum. Kürt halkına, annelere sesleniyorum: Çocuklarımıza, Başkan’ımıza sahip çıkalım. Başkan’ımız ve çocuklarımız özgürleşene kadar, biz anneler de onların izinden gideceğiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sesleniyorum: Gelin ve çocuklarımıza, Kürt halkına yapılan zulmü görün. Neden gözleriniz, kulaklarınız kapalı? Gelin ve annelerle konuşun ki çocuklarının neler çektiğini öğrenin. Yine Kürt halkına ve Amed halkına sesleniyorum: Kalkın ve ses verin. Çocuklarımız bedenlerini ölüme yatırmış, onlara sahip çıkalım. Çağrımız bütün şerefli ve onurlu Kürtleredir: Eğer biz bugün çocuklarımıza sahip çıkmazsak, demek oluyor ki biz Kürtler kendimizi yok sayıyoruz. Bütün Kürtlerin bu zulme karşı ses çıkarmasını istiyorum. Bütün zindanlara selamlarımı gönderiyorum, direnişlerini selamlıyorum, onlarla beraberiz ve onlar da bunu bilsin ki onları yalnız bırakmayacağız. Onlara ve Başkan’ımıza karşı sürdürülen zulmü kabul etmiyoruz. Çocuklarımızın zindanlarda ölmesini istemiyoruz. Biz anneler hiçbir zaman bunun kabul etmeyeceğiz. O çocukları biz anneler dünyaya getirdik. Biz çocuklarımızın rahat bırakılmasını istiyoruz, Başkan’ımıza yönelik baskılar ve tecrit kaldırılsın. Devlet çocuklarımızla oturmalı ve onların isteklerine cevap vermeli ve neden böyle bir direnişe geçtiklerini öğrenmeli. En başta gelsinler biz annelere sorsunlar, bizim çocuklarımız neden acaba bu zulmü kabul etmiyor. İki çocuğum, bana ve babalarına yapılan zulümden dolayı dağlara çıktı…”
Hatice Söyler: Herkes elini taşın altına koysun
“Ben de bütün anneler gibi bu tecridin kalkmasını istiyorum. Bu tecrit sadece cezaevlerinde değil, dışarıda da Kürt halkının üzerinde de var. Geçen sene cezaevlerinde kaç gencimiz kendini feda etti. Bir daha tabutların çıkmasını istemiyoruz. Herkese çağrım şudur ki: Herkes elinden geleni yapsın, elini taşın altına koysun. Herkes üzerine düşen görevi yapsın. Bu nereye kadar böyle devam edecek? Şimdi bu pandemiden dolayı dışarı çıkamıyoruz. Sokağa çıkarsın yasak, adımı dışarı atarsın ceza, e bizim insanlarımız da gariban ama böyle gitmez. Halkın ses vermesi lazım. En azından avukatlar görüşsün Sayın Öcalan ile. Cezaevindekiler de haber alamayınca gururlarına yediremiyorlar. Biz kendimiz de endişeliyiz. Başka annelerin oturmasına izin veriyorlar ama bize yasak. Biz anne değil miyiz? Başkalarına yasak değil. Biz bu Türkiye’nin halkı değil miyiz? Bizim hakkımız yok mu? Biz de anneyiz. Cezaevleri de uzak, gidip gelemiyoruz da telefonda ne kadar görüşebiliyorsun? Biz geçen sene biraz oturduk, bütün annelere dava açıldı. Belki 10 kere adliyenin yollarında gidip geldik. Kesilmiş cezalarımız var. Artık herkes elini taşın altına koysun, elini vicdanına koysun. Onlar da düşünsün 54-55 gündür açlık grevindeler, onların evlatları olsa, yazık günah değil mi? Çocuklarımızı ölüme mi terk edelim! Bir an önce bu sessizliğin kırılmasını istiyoruz. Bir an önce Adalet Bakanı, artık o masada oturanlar bu işe bir çare bulsunlar.”
Gülsüm Dağ:Artık yeter tecrit kalksın
“Biz diyoruz ki bu gençler cezaevinde açlık grevinde ölmesin. Şimdi hastalık var, kimse sokaklara çıkamıyor. Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı desinler biz bu savaştan vazgeçiyoruz. Gençlere yazıktır. 30 yıldır, 35 yıldır bu gençler cezaevine kapatılmış, yazıktır. Biz de evimizde bir lokma ekmeği rahat yiyemiyoruz. Artık yeter diyoruz. Herkes sorumluluğunu yerine getirsin. Artık desinler tamam davaları, hukukları verilecek. Kimse açlıktan ölmesin. Başkan’ın üzerindeki tecrit de kalksın. Akrabaları, avukatları görüşmeye gidebilsin. Talepler yerine getirilsin ki herkes açlık grevini bıraksın. Çocuklarımız ölmesin. Onların üzerinde de tecrit var, Başkan’ın üzerinde de tecrit var. Kaç kişi böyle öldü? Şimdi de hastalık var, bir şey yapamıyoruz. Yine de üzerimize düşen bir şey varsa yapacağız. Kimse içeride ölmesin açlıktan. 50-60 gündür açlık grevindeler. Tecrit kalktığı zaman herkes açlık grevini bırakacak. Biz herkese diyoruz: Kalksınlar, ses versinler, bu tecrit kaldırılsın.”
Perihan Akbulut: Herkes dursa da anneler duramaz
“Bütün anneler ayağa kalksın, çocuklarına sahip çıksın. Başkan’a sahip çıksın. Hepimiz çocuklarımızın amacının ne olduğunu biliyoruz. Hepimizin görevidir. Sadece ailelerin değil. Çok sessizlik var. Ama ben şuna inanıyorum: Herkes durabilir ama anneler duramaz. Bu ülkede kim varsa sesleniyorum: Türk’ü olsun, Laz’ı olsun, Çerkes’i olsun, insanım diyen herkes bu cezaevlerindeki duruma karşı ses versin. Çok fazla hasta tutuklu var. Bunları görün, bu mücadele sahipsiz değildir. Ben herkese sesleniyorum: Herkes elini vicdanına koysun. Bu mücadeleye sahip çıksın. Başkan oradadır. Hepimiz merak ediyoruz. Sayın Abdullah Öcalan bir kişi değildir, milyonlardır. Herkes bunu biliyor. Kim ne yaparsa yapsın bu bir gerçektir. Kürt halkı onsuz olmuyor, olamaz da. Herkes bu davaya sahip çıksın.”
Emine Ünal: Durmayacağız susmayacağız
“Kürt halkına yapılan bu hakaret, bu zulüm bitsin artık. Korona olmasaydı biz yine meydanlarda olacaktık. Ama yine de durmayacağız, susmayacağız. Bu tecridi kınıyoruz. Hepimizi cezaevine tıksın ne olacak? Bir gün Türk devleti mecbur bu masaya oturacak. Herkese sesleniyorum: Tayyip Erdoğan’ın bir paket makarnasına, bir çuval kömürüne kanmasın. Sesini çıkarsın. Erdoğan herkesi kandırıyor. HDP’nin önünde oturan annelere sesleniyorum: Onların yeri orası değil. Yeri devletin kapısıdır, devletin kapısına gitsinler, o çocukların nerede olduğunu, ne için gittiğini onlar senden benden iyi biliyor. Bir kısmını kandırıp IŞİD’e göndermişler. Niye HDP’nin kapısında oturuyorlar? Çünkü aylık alıyorlar. Benim bir köylüm var biliyorum, o da aylık alıyor.”
Bedia Gökgöz:Herkes bir cümle söylesin
“Onlar bizim çocuklarımızdır. Onları canı gönülden selamlıyorum ve onların talebi bizim tabimizdir. Onlar hırsızlık yapmadılar, bu koronada bütün hırsızları, çeteleri bıraktılar, onları bırakmadılar. Sırf bu tecrit kalksın, insanlık gelsin diye açlık grevindeler. Defalarca söyledik, onların talebi talebimizdir, geçen sefer cezaevlerinin önünde anneleri yerlerde süründürdüler, anneler dayak yedi, anneleri cezaevine soktular, şimdi bazı annelerimiz imzaya gidiyor ama bunların hiçbiri umurumuzda değil. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz barış gelene kadar ellerimizden geleni yapacağız. Çok büyük bir zulüm var. Hem dışarıda, hem içeride. Herkese çağrımız var: Kimin elinden ne geliyorsa tutukluların sesini duyursunlar, az demesin bir cümle bir söylese yeter. 21 yıldır tecrit var, bu hukuksuzluk, bu tecrit Öcalan’ın şahsında Kürt halkına yapılıyor. Herkese sesleniyorum: Türk’ü, Çerkes’i tüm halklar ses versin. Buradan Barzani’ye de çağrı yapıyorum: Sen bir Kürt’sün, Kürt lideri olduğunu söylüyorsun. Hâlâ görüşmeler yapıyorsun Kürtlerin bitirilmesi için. Burada cezaevlerinde öldürülüyorlar, Barzani de orada öldürüyor. Yazık günah değil mi? Ayıptır. Buradan Barzani’yi şiddetle kınıyorum. Biz anneyiz, içimiz yanıyor. 21 yıldır barış için çabalıyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Dünyaya barış diyoruz. Türkiye’ye barış diyoruz. Artık insanlık Kürtlere zulmü görsün.”
Behiye Duman: Bu zulüm size de döner
“Biz bu tecride karşıyız. Kürtlerin ve demokratların üstünde sürekli tecrit uyguluyorlar. Biz bunu kınıyoruz. Cezaevlerindeki açlık grevini destekliyorum ve hepsini selamlıyorum. Herkesin bu açlık grevini sahiplenmesi lazım. Artık son noktaya geldi. Kürtlerin bütün temsilcileri cezaevinde, belediyelerimizi elimizden aldılar. İradelerimizi elimizden aldılar, cezaevine tıktılar. Bizim oylarımızı, bizim irademizi yok sayıyorlar. Yani tamamıyla Kürtlerin iradesini yok sayıp aşağılamaya çalışıyorlar. Eskiden bugüne kadar böyledir. Kürtler, birlik olursa, demokratlar, sosyalistler, hepsi birlik olursa eminim bu faşistlerin üstesinden gelecektir. Ben çocukken de zulüm vardı, şimdi 50’nin üstündeyim hâlâ zulüm var. Herkese sesleniyorum: Açlık grevindekileri kendi çocuklarının yerine koysunlar. Bunun için ses versinler. Bu açlık grevi Türkiye’ye barış gelsin diye. Ülkeyi bölen Kürtler değil, AKP ve MHP’dir, bunlara karşı çıksınlar. Çünkü bu zulüm bir gün herkese gelecek.”
Zeynep Calıhan: Herkes duyarlı olmalı
“Herkesin bu açlık grevine karşı duyarlı olması gerekiyor. Çocuklarımızı terk etmememiz gerekiyor. Çocuklarımızın talepleri haklıdır. Zaten cezaevindedir, tecrit içinde tecrit yapıyorlar. Tek kişilik hücrede tutuyorlar. Bu hak değildir, hukuk değildir. Kendilerine göre hak-hukuk getiriyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Çocuklarımızın tabii ki yanındayız. Bu sessizliğin sona ermesi için herkes elini taşın altına koymalı. Kendine insanım diyen herkesin duyarlı olması gerekiyor. Yeni acıların yaşanmaması için bir an önce bu tecrit kaldırılmalı. Cezaevlerinden cenaze çıkmamalı. Kesinlikle bunu kabul edemeyiz. Cezaevinden bir telefon gelince korkuyoruz kötü bir haber gelecek diye. Çocuklarımıza bir şey mi oldu? Hasta tutukluları da bırakmadılar. Zaten korona salgınına da dikkat etmiyorlar. Her zaman çocuklarımızın koğuşlarını basıyorlar, her zaman baskı yapıyorlar. Zaten onlar tutsaktır, ellerinden başka bir şey gelmiyor, açlık grevine giriyorlar, onlara destek olmamız lazım. Herkesin duyarlı olmasını istiyoruz. Herkesin cezaevlerine ses vermesini istiyoruz.”
Ezine Dal: Onlar açsa, biz de açız
“Bütün cezaevlerine selamlarımı gönderiyorum ve onları selamlıyorum. Direnişleri, onur ve şeref direnişidir. Yıllardır içerideler, her biri yıllarca cezaya çarptırılmış ve artık dışarı çıkarız gibi bir umutları yok. Onların tek umudu halktır ve halk da bugün onlara destek olmalı. Çünkü onların da elinde sadece o var, yalnızca bedenlerini ölüme yatırıyorlar, ellerinden gelen tek şey bu çünkü. Ama halk her şeyi yapabilir. Bütün onur sahibi halka sesleniyorum: Eğer bugün seslerini çıkarmazlarsa, yarın hepimiz vicdan azabı çekeriz. Onların direnişleri onurlu bir direniştir, onlar orada işlerini yapıyor, biz de burada işimize bakalım dememeliyiz. Onlar açsa, biz de açız, onlar tecritteyse, biz de tecritteyiz. Hepsi de bu halkın çocuklarıdır. Herkesin çocuklarımızın çağrısına cevap vermesini ve bu tecridi kınamasını istiyorum. Zaten herkes de barışın anahtarının nerede olduğunu biliyor ve biz de tüm kilitlerin kırılmasını ve kapıların açılmasını istiyoruz. Herkes artık onlara destek versin ve sessiz kalmasın. Leyla Güven 7 ay açlık grevinde kaldı, bir kadın olarak onun direnişiyle birçok şey değişti. Hepimiz Leyla Güven gibi bunun önüne geçmeliyiz.”
25 Ocak 2021 Pazartesi – https://yeniyasamgazetesi3.com/anneleri-dinleyin/