Gülcan Dereli/Yeni Yaşam
Koronavirüs testi için 25 hastanenin ismi açıklanmıştı. Ancak gazetemize konuşan TTB Başkanı Adıyaman, 3 hastanede test yapıldığını kaydetti. Prof. Dr. Raşit Tükel ise, üniversite hastanelerinde de tanı başlatılması gerektiğini söyledi
Dünya Sağlık Örgütü’nün “pandemi” (salgın) olarak sınıflandırdığı koronavirüs (Covid-19) küresel çapta krize dönüştü. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan salgında ölenlerin sayısı 5 bin 440’ı geçti. Vaka sayısı ise 146 bini aşarken, virüsün olduğu ülke sayısı da her geçen gün artarak 120’yi geçti. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ilk vakanın açıklanmasının ardından sayı her geçen gün artıyor. Türkiye’deki önlemler de tartışılıyor. Sağlık Bakanlığı önceki gün 19 ilde 25 hastanenin ismini açıklayarak, yurttaşların burada koronavirüs testi yapabileceğini duyurdu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de koronavirüs teşhisi konan kişi sayısının 5’e yükseldiğini duyurdu. Daha önce aynı aileden iki kişiye bu teşhisi koyduklarını hatırlatan Koca, “Bu aileden üç kişiye daha tanı koyduk” açıklamasında bulunmuştu. Koca, “Bu virüse karşı somut bir tedavi yok. Genel durumları için şu dönemde özellikle 2 vakamızla ilgili solunum sıkıntılarının olduğunu söylemek istiyorum” dedi.
Hastane sayısı artmalı
Konuya ilişkin gazetemize konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, testin İstanbul, Ankara ve Erzurum’da yapıldığını söyledi. Testin yapıldığı hastane sayısının yetersiz olduğunu ve artırılması gerektiğini dile getiren Adıyaman, “Bakanla 2 gün önce görüşmemiz olmuştu, onu da dile getirdik. Antalya, İzmir ve Adana’da yapılacağını söyledik” dedi.
İstanbul’da 3-4 merkez gerekli
Salgının en büyük olma olasılığı yer olarak düşünülürse İstanbul’da sadece bir merkez de değil, 3-4 merkezi yapılması gerektiğini defalarca söylediklerini ifade eden Adıyaman, “Bakan bu konuda bir çalışma yaptıklarını söyledi. Çabuk teşhis konulması gerekiyor. Bu testlerde 3-4 saatte sonuç çıkıyor” diye konuştu.
Eksikler tespit ediliyor
Hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına gerekli ekipmanın yollanmasını eksikse tamamlanması gerektiğini söylediklerinin altını çizen Adıyaman şöyle konuştu: “2 gün önceki Bakan ile olan görüşmemizde yurt dışından gelen devlet görevlilerinin aile sağlığı merkezlerine gidip ya da yakınlarının pasaportlarını götürüp orada 14 günlük rapor almasının doğru olmadığını özellikle aile sağlığı merkezlerinde, sağlam çocukların ve 65 yaş üstü risk grubundaki insanların muayeneye gittiğini, bunun bir risk oluşturabileceğini söyledik. Bu konuda da hemen bizim görüşmemizin ertesi günü idari izinli sayılma durumu oldu.”
Su ve sabun yeterli
Panik havasından çıkılması gerektiğini belirten Sinan Adıyaman, “Sabun ve su kullanın. Sabuna ve suya ulaşılmadığı zaman dezenfektan ürünleri ve kolonyanın bir miktar faydası olabilir. Bunun için insanların yanlarında ufak bir şey taşımaları yeterlidir” dedi.
Sahtekarlar tespit edilmeli
Fırsatçıların önüne geçilmesi gerektiğini belirten Adıyaman, “Maskeler, dezenfekteler çok fahiş fiyatlara geldi. Bu konuda ciddi çalışma yapmalarını söyledik. Çünkü üç kuruşluk şey 3 liraya satılıyor. 3 liralık şey 30 liraya satılıyor. Kolonyalar almış başını gitmiş ama birincisi bu fırsatçılığa izin vermemek lazım. Bakın işte toplumun kültürüyle ilgili bir şey burada fırsatçılık yapmak isteyen ahlaksızları ve sahtekarları devletin tespit edip geçici para cezasıyla değil daha ciddi cezalarla cezalandırması gerekiyor. Tüm dünyada bir yardımlaşma olurken, Türkiye de böyle bir şeyin olması tabi gerçekten çok üzücü. Burada devletin bir an önce bu işe el koyup bir an önce normal fiyattan satılmasını sağlaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ciddi ama paniğe gerek yok
Söz konusu ürünlerin aşırı kullanılmasının sağlıklı olmadığına vurgu yapan Adıyaman, “Ayrıca bu dezenfektanların ve kolonyaların süreli elde olması çatlak oluşturuyor. Ve bu çatlaklardan virüsün girmesi de artabiliyor. Bu konuda da çok fazla kullanıma girilmemesi lazım. Halk paniğe kapılmamalı, iş ciddi ama doğru bilgiye ulaşmaları gerekiyor. Bütün problem eğer doğru bilgiye ulaşmazsanız panik artar. Doğru bilgeye ulaşılacak yerler de TTB, uzmanlık derneklerinin ve Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları” dedi.
Üniversite hastanelerinde tanı başlatılmalı
Gündemi gazetemize değerlendiren Prof. Dr. Raşit Tükel ise, “COVID-19 için tanı testinin şu anda Ankara, İstanbul ve Erzurum’daki Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı laboratuvarlarda yapıldığını biliyoruz. Samsun ve Adana’da da bugünlerde tanı testi uygulanmasına başlanacağı ve giderek diğer illere de yaygınlaştırılacağı belirtiliyor. Test yapılan yerlerin sayısının artırılması, COVID-19 tanısı konan vakaların tespit edilmeye başlandığı bugünlerde daha fazla önem kazandı. Vakaların tespitinin yapılan test sayısıyla orantılı olduğu biliniyor. Ülkemizde üç binden fazla testin sonucunda bir kişiye tanı konmuş olması bu konuda fikir verebilir. Test yapılan laboratuvarların sayısı hızla artırılmalı; Sağlık Bakanlığı’na bağlı laboratuvarlar dışında, üniversite hastanelerinde de tanı testi çalışılmasına başlanmalıdır” dedi.
Maske hastalar için gerekli
Salgınlar sırasında toplumda yaygın olarak görülen maske kullanımının hastalığın bulaşmasını önlemediğinin bilindiğine dikkat çeken Tükel, “Sağlık çalışanlarının tıbbi uygulamalar sırasında kullanması dışında, sadece hastalık belirtileri olan kişilerin maske kullanması önerilmektedir. Ayrıca bu, sadece koranavirüs hastalığı için geçerli değildir. Solunum yolları enfeksiyonu geçiren bir kişinin başka kişilerin olduğu ortamlara girdiğinde, toplu yaşam alanlarında bulunduğunda tıbbi maske takması, hastalığı başkalarına bulaştırmamak, çevresini hastalıktan korumak açısından gerekli bir önlemdir. Bu tür durumlarda maskelerin birden çok kullanılmaması, maskeyle dokunulmaması, kirlendiğinde bağlantı yerlerinden tutup açarak çöpe atılması gerekmektedir. Aksi durumda, maskeler hastalıktan korumak bir yana enfeksiyon odağı haline gelecektir” diye konuştu.
Yanlış bilinenler
Prof. Dr. Tükel sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık çalışanları hastaların bakımı sırasında özellikli işlemler yaparken N95 maskeleri, rutin sağlık bakımı sırasında tıbbi maskeler kullanmaktadır. Bu maskeler sağlık çalışanlarının kullanımı için Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelere ve diğer sağlık kurumlarına yeterli miktarda temin edilmelidir. Ayrıca, tıbbi maskeler, solunum yolları enfeksiyonu belirtileri gösteren kişiler için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ücretsiz olarak karşılanmalıdır. Sağlık Bakanlığı, tıbbi maskelerin yaygın kullanımının teşvik edilmesine, piyasada bir pazar oluşturularak yüksek ücretlere satılmasına karşı önlem almalıdır. Aynı durum, temizlik malzemeleri için de geçerlidir.”
Birinci basamak güçlendirsin
Sağlık ocakları ve aile hekimliğinin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Tükel, “Ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmeli; koruyucu hekimliğin ön planda olduğu, bölge tabanlı bir sağlık yapılanmasına geçilmelidir. Bu sistemde ilk başvuruların birinci basamak sağlık kurumlarına yapılması, sevk sisteminin hayata geçirilmesi gerekiyor. Örneğin, salgın hastalık döneminde sevk sistemi, solunum yolları enfeksiyonları belirtileri gösterenlerin ilk muayenelerinin birinci basamakta yapılarak hastalık riski olanların ilgili kurumlara yönlendirilmesinde, dolayısıyla vakaların tespitinde, çeşitli önlemlerin birinci basamaktan başlayarak hayata geçirilmesinde önemli bir işlev görecektir. Aile hekimliği sisteminde sağlık hizmeti aile hekimine kayıtlı nüfusa dayalı olarak veriliyor. Koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşılmış durumda. Hastane polikliniklerine, acil servislere doğrudan başvurularda aşırı artışlar söz konusu. Yılda 110 milyonu geçen acil başvuruları, hastanelerin acil servislerinde yığılmaları getirdi; acil vakalara yerinde müdahaleler zorlaştı. Bu tür bir sağlık yapılanması, salgın hastalıklarla mücadelede önemli bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor” diye kaydetti.
14 Mart 2020 Cumartesi – https://yeniyasamgazetesi3.com/bakanlik-25-demisti-sadece-3-hastanede-test-yapiliyor/