Gülcan Dereli/ JINNEWS-MEDYA KRİTİK
Toplum nereye sürükleniyor? Irkçılık, düşürülmüşlük, çürümüşlük bir salgın gibi yayılıyor… Bazılarımız yaşananlara her gün hayret ederken bazılarımız için normalleşti. Olmaz dediğimiz her şey oluyor; üstelik gözümüze sokulurcasına… Hemen hemen her gün birçok kadın, kimliğinden dolayı öldürülüyor ya da bir Kürt kimliğinden dolayı saldırıya maruz kalıyor. Irkçılığın ve kadınları hedef alınmasının en önemli kaynaklarından biri ise mevcut iktidar. Cinsiyetçi ve kadın düşmanı politikaların yanı sıra Kürt karşıtlığı da saldırılara zemin hazırlıyor…
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir video hortladı. Twitterda dolaşıma giren ve içeriğinde bir kadının Kürtlere yönelik yapılan ırkçı saldırıları övdüğü videodan bahsediyorum. Neydi bu saldırılar? Batman’da uzman çavuş Musa Orhan tarafından uğradığı tecavüz saldırısı sonrası intihar eden İpek Er, Sakarya’da mevsimlik tarım işçilerine yapılan saldırı ve Afyon’da öldürülen Kürt inşaat işçisi.
Bilerek servis edildiğini düşündüğüm videoda kadın Kürtlere yönelik ırkçı saldırıları kast ederek suçu övüyor ve övmekle kalmıyor ırkçılığını sözleriyle de sürdürüyordu. Oyuna başladığı ellerini bozkurt işareti yapıyor. Hiç yabancı değil, değil mi? Bu işareti İpek Er’e tecavüz eden ve ölümüne sebep olan Musa Orhan da yapmıştı. Ne diyordu tecavüzcü Musa Orhan, “Bana bir şey olmaz, daha önce de yaptım olmadı.” Çünkü Kürt ise kadın ise zulme maruz kalan, suçu işleyene her yol ‘mubahtır.’ Yaptıkları suç olarak görülmüyor, haklarında herhangi bir işlem yapılmıyor, hatta ödüllendiriliyor. Üstüne havuz medyasının da bu ırkçılığı cinsiyetçi söylemlerle servis etmesi söz konusu atmosferi besliyor. İşte böyle besleniyor ırkçılar.
Kişinin müzik eşliğinde oynayarak sarf ettiği, ırkçı ve cinsiyetçi söylemlere birçok sosyal medya kullanıcısı tepki gösterdi. Ancak hem medya hem de sosyal medyada bazen bir şey eleştirilerek paylaşırken farkında olunmadan bu çürümüşlüğün yayılmasına da yol açıyor. Neyi nasıl paylaştığımızın bir ölçütü olmayınca istemesek de eleştirdiğimiz şeyin parçası oluyoruz. O yüzden sosyal medyada midemizin kaldırmadığı o videonun dolaşımı biraz da çürümüşlüğe yaramadı mı sizce de?
Bu ve benzeri videolar, hayretle ve yok artık dediğimiz her şeyin üzerimize gelmesi, tesadüf değil. O kadar yaygın ve sistematik ki. Peki ne amaç ediniyor? Bu kadar pervasızlığın arkasında hangi amaç ve niyetler yatıyor? En çok da kadınların, özellikle de Kürt kadınlarının hedef alınması neyi amaçlıyor?
Aklıma gelen sadece birkaç notu paylaşabilirim. Çünkü bu çürüme düzeyi üzerine daha çok düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
*İlk aklıma gelen bunun toplumu çürütmeye dönük bilinçli ve sistematik bir politika olduğu oluyor. Herhangi bir sömürücü egemenlik biçimi toplumu düşürmeden rahatça hüküm süremez. Toplum öyle düşsün ki yerinden kalkamasın istiyorlar.
*Bir diğer not da kadınların özellikle hedef seçilmesi. Çünkü toplumsallık kadında başlar. Bunu başaran Kürt kadınlarının hem Ortadoğu’da hem de dünyada oynadığı muazzam dönüştürücü ve inşa edici öncü rolü de temel hedeflerden biri. Çünkü herkes bilir ki Kürt kadını özgürlük mücadelesinde merkezi rol oynuyor. Kadının bu muazzam öncülüğü kırılmadan, kir bulaştırılmadan başarılı olunamaz. İşte bu kirliliğin sıçratılmasının temel nedenlerinden biri bu diye düşünüyorum.
*Bir başka not da geçtiğimiz gün HDP Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir’in paylaştığı Hannah Arendt’in sözlerinde gizli. Arendt, “Totaliter rejimler, tabanlarını ahlaksızlaştırarak suçlarına ortak ederler” diyor. Şimdi şahit olduğumuz ahlaksızlığın arkasında işte böyle bir politika yatıyor. İktidar, suç ortaklığının o kadar yayılmasını istiyor ki bir taş atacak temiz tek el kalmasın istiyor. Öyle ya hepimiz cinayetin ortağı olursak cinayete nasıl karşı çıkarız?
*Yazık ki medya ve sosyal medya çürümede kilit rol oynuyor. Havuz medyasına biraz bakanlar, işte bu kindar neslin prototiplerinin nasıl üretildiğini anlar. Şu an iktidarın tabanını oluşturan kitlenin maruz kaldığı çürüme, rıza üretmenin temelini oluşturuyor.
Peki toplum nasıl bu kadar düşürüldü? Zor soru. Sanırım cevabını hepimizin ortak düşünerek bulması gerekiyor. Fakat yine de bu çürümüşlüğe en anlamlı cevap kadınların cins mücadelesi ve ahlaki toplumu savunması olacak. Şimdi hala çürümüşlüğe çekilmiş bir set var elbette mücadele eden kadınlar sayesinde.
Lotus çiçeğini bilir misiniz? Bataklık ve çamurlu alanlarda yetişen Lotus çiçeği, üzerinde tek bir kirli toz zerresini bile barındırmıyor. O çamur içinde bile tertemiz kalabiliyor. Demem o ki kadınları köleliğe razı ettireceğini sananlar büyük yanılıyor. Kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar, toplumu bu çürümüşlükten kurtaracak, yeni bir yaşamı doğuracaktır.
http://www.jinnews39.xyz/components/2384162816/content/view/146958?page=4 (09:05 20 EYLÜL 2020)