Bu kadar da olmamalı yav!

Yeni Yaşam gazetesi olarak Elbistan’a gittik ve tutuklanan Elif Kısa’nın ailesiyle görüştük

Maraş Elbistan’da yaşayan Ali Kısa, herkes için demokratik ve insanca yaşam istediği için ve HDP’li olduğu için baskıya maruz kalıyor. Kısa’nın kardeşi Mehmet Kısa 1994’te HADEP kongresinden dönerken bulunduğu araç kontra güçler tarafından Pazarcık’ta kurşun yağmuruna tutuluyor ve o araçtan tesadüfen canlı çıkıyor. Hatta öldü sanılıyor ancak nabzının attığı görülünce hastaneye kaldırılıyor ve şimdi vücudunda 2 kurşunla yaşıyor. Elif Kısa ise daha 6 aylık iken babasını kaybediyor. Genç yaşta evleniyor, 4 çocuk annesi Elif Kısa’nın iki çocuğu engelli olarak dünyaya geliyor ama hayat mücadelesinden asla vazgeçmiyor. Şimdi 44 yaşından olan engelli İsmail Kısa’yı bir an olsun yanından ayırmıyor gözü gibi bakıyor. Yine işitme engelli çocuğu Ahmet için de var gücüyle mücadele ediyor. Fedakâr ve mücadele yüklü yaşamında sadece ailesi için değil halkı için de mücadele yürütüyor, ihtiyaç sahiplerine yardım ediyor. Nitekim bundan dolayı şimdi tutuklu ve cezaevinde. Polisin, HDP yöneticisi olma tehditlerine boyun eğmeyen Elif Ana, bilindik ‘gizli tanık’ hortlamasıyla sağlık sorunlarına rağmen cezaevinde tutuluyor. 2 engelli çocuk annesi Elif Kısa 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde bu yana cezaevinde tutuluyor. Biz de Yeni Yaşam gazetesi olarak ailenin neler yaşadığına tanıklık etmek için Elbistan’a gittik. Elif Kısa’nın eşi Ali Kısa, sorularımızı cevapladı.

Eşinizin durumu nasıl?

İnsanlar rahatsız oluyor bu olaydan. Ziyaretçiler bol geliyor. Benim eşim hasta bir kadın yani 3-4 tane hap kullanıyor. Evde zaten ağır engelli oğlum var. Sıkıntılı yani. Hemen rengi gitmiş. Oraya göre değil yani. O haliyle de bize moral vermeye çalışıyor. Durum öyle, ben de biraz rahatsızım. Bir hafıza kaybı gibi sorunlar yaşıyorum. Son bir yıldır. Onunla alakalı bize moral vermeye çalışıyor. Durum öyle. Ne diyeyim. Hatta bana şunu söyledi: ‘İyi ki sen hapse girmedin de ben girdim’ şeklinde böyle yorum yaptı işte. Ona göre düşünün işte olay bu.

Siz de gözaltına alınıp bırakıldınız. Daha önce de tutuklandığınızı öğrendik. Neyle suçlanıyorsunuz?
Devlet daha önce bizleri hapse aldı. HDP’den 20 kişi kadar insan, kimi 3 ay yattı, kimi 5 ay yattı, kimisi 8 ay yattı. Yani devlet mahkemeyi açabilir. Suçu kanıtlandıktan sonra alabilir. Yani insanları hemen paldır küldür sorgusuz sualsiz oraya doldur, hakikaten bunlar çok yanlış. Sonunda hepimiz beraat ettik. Niye peki, bizim hakkımız hukukumuz yok mu? Biz insan değil miyiz? Yani 20 insan aldılar hepsini bıraktılar. Böyle şey olur mu bilmiyorum? Demokrasi diye bir şey kalmadı. Doğuda, Güneydoğu’da bizim kurallara göre adaylarımızın aldığı belediyeleri yav nasıl söyleyeyim yani eşkıya gibi geldiler el koydular, bunu söyleyeceğim çünkü olan olay bu, böyle şey olmaz ki, memleketi böyle mi güzelleştireceğiz. Ben ne diyeyim ki kızım, hakikatten bitirdiler, demokrasi diye, insan hakları diye bir şey kalmadı. Bu kadar da beklemiyorduk. Bu kadar da olmamalı yav, olmamalı. Hakikatten olmamalı ya.

Tutuklanma çocukları ve sizi nasıl etkiledi?

Yüzde yüz engelli bir durum var. Şöyle nasıl söyleyeyim mahvoldu tabii. Annesini arıyor. Çünkü İsmail 43-44 yaşlarında annesi bir saniye bile yanından ayırmıyordu. Durum bu. Mahkeme devam etsin, suç varsa yine, insanları alabilirler. Yani o kadının orada kalmasının bir mantığı yok. Para (Elif Kısa, cezaevinde tutuklulara para yatırması nedeniyle suçlanıyor) olayından başka bir şey yok. Benim eşim oraya eli boş gitmiyor. 6-7 seneden bu yana toplamda 17 bin lira para gitmiş. Eli boş gitmiyor. Bizde adettir. Paranın dışında da bir şey almıyorlar. Hepsi bu, altı bu üstü bu. Avukatımız diyor ki bu para 17 bin olmasın isterse 116 bin olsun bu suç değil ki diyor. Bu ne ki. Biz zaten bu parayı götürüyoruz devletin kasasına orada cezaevinin iradesine teslim ediyoruz. Devlete veriyoruz. Oradaki insanlar da alıyor kendine harcıyor. Hepsi bu. Olay bu. Benim eşim tamamen hukuk dışı bir durumdan tutuklu. Orada bir saniye kalmaması gerekiyor. Ne var bunda Allah aşkına. Ben HDP üyesiyim diyorum ki Kürtlerin de hak hukuku olmalı, bu ülke bölünmemeli. Benim görüşüm. Ama bir bölücülük damgası yüzünden bizi eziyorlar. Biz bölücü değiliz. Biz herkesin hakkı hukuku olmalı diyoruz. Ne var bunda. Demokrasi içerisinde çözülecek sorunlardır. Ben bunu dobra dobra söylüyorum. Bunun için beni hapse koyuyorlarsa koysunlar. Bölünme olmamalı ama sorunlar demokratik çerçevede çözülmeli, hepsi bu. Bu partimizin de görüşüdür. Ne diyeyim yani. Ne diyeyim, memleketi bitirmişler!

Ahmet Kısa’nın atölyesine gitmek için yola çıktım. Elbistan merkezde Kısafırça diye bir atölye aradığımı soruyorum. Tabii yabancıya yol tarif etmeyi seviyoruz ama keşke doğru tarif etsek. Belki 20-25 metre uzağımda olan atölye için aynı caddede 15 dakika oradan oraya gönderiliyorum ama bulmak çok da kolay olmuyor. Sonunda tabelayı görüyorum. İçeride Ahmet Kısa’yı görüyorum, hemen kendimi tanıtıyorum. İşitme engelli olduğunu anlatıyor bana, yazı ile iletişim kuruyoruz. Nereden ve niçin geldiğimi söylüyorum. Mutluluğu gözlerinden okunuyor. Hemen babası Ali Kısa’yı görüntülü arıyor. Ona da kendimi tanıtıyorum. O da Ahmet kadar seviniyor. Baba gelene kadar Ahmet ile sohbet ediyoruz. Tabii yazılı. Yeni Yaşam’ı biliyor. Hatta haberlerinin yer aldığı ‘Duyun bu sesi’ başlıklı manşetimizin olduğu gazeteyi saklamış. Hemen çıkarıp gösteriyor. Elbette gazeteci refleksi ile hemen fotoğraflarını çekiyorum. Ne güzel bir atölyesi var. Tüm resimler Ahmet’in elinden çıkmış. Yazışıyoruz. Anlatıyor. Biraz buruk, annesine olan özlemini yaptığı resime olan bakışlarında görüyorum. Ondan da birkaç cümle bir şey söylemesini rica ediyorum. Tabii esirgemiyor.

Ahmet Kısa şöyle diyor:
“Annemi cezaevine de koydular ben çok üzgünüm, resim atölyeme geliyorum ama hiç moralim yok. Resim bile doğru düzgün çizemiyorum. Abim annemi arıyor her zaman, onu öyle görünce daha çok üzülüyorum. Annemin bir suçu yok, annem bakan izniyle vasi oldu. Vasilik suç değil. Annemin bir an önce bırakılmasını istiyorum. Annem hasta, yaşlı, sürekli ilaç kullanıyor; ben de artık resim çizmek istiyorum.

FreeElifKisaNow #Elifkısayaözgürlükşimdi”

 

İsmail ile ‘kısa’ bir dans

Engelli olan İsmail Kısa’nın birkaç fotoğrafını çekmek istiyorum. Ali Kısa ile birlikte ilçeden İsmail’in fotoğraflarını çekmek için eve geldik. Biz kapıdan girer girmez babasıyla benim elimi tutan İsmail, bizi mutfağa, tezgahın yanına götürdü.
Baba Kısa, “Bak kızım bunun annesini cezaevine koydular” diyor. Babası bizi mutfağa götürürken İsmail’in bizden yemek isteğini söyledi. Çok geçmeden baba Kısa hemen çocuğuna yemek yapmaya koyuldu. O sırada İsmail ellerimden tuttu ve benimle dans etti; iki adım sağa, iki adım sola aynı tempoda, bir yandan ayaklarımıza bakıyor, bir yandan gülümsüyoruz. Belki o gülmüyor ama ben öyle görüyorum. Sonra yavaşlıyoruz, baktı ıslak gözlerle gözlerime…

İsmail açıkmış. Baba “İsmail sen elma yiyeceksin gel kurban gel” diyerek elma yeme izni veriyor.
Elmasını aldığı gibi başlıyor yemeğe, çok acıkmış. Tabii hemen bitirdi, sonra gözü hep ekmek poşetinde ve babasının karıştırdığı tencerede. Baba bölüyor bakışlarımı…
Sonra babasına sevdiriyor kendini. Yanağını uzatıyor, öpsün diye bir kere, bir kere daha, bir kere daha, çok seviyormuş öyle diyor babası, diyor ki “Bizim sevdiğimizi öyle anlıyor.” Babasının her dokunuşunda İsmail’in gözünde ışık yanıyor.
‘Bunun annesini içeri koydular.’
Bir fotoğraf karesi almak için girdiğim evden çıkmak istemiyorum. İsmail’in bekleyişine eşlik etmek istiyorum. Yemek hazır. Tavaaşı yemeği yapmış. Baba bana da bir tabak koyuyor, kırmıyorum, eşlik ediyorum. Anlatıyor. Elif Ana sosunu yazdan yapmış, öyle de güzel olmuş ki. İlk defa yiyorum.
Yöreye has olduğunu tahmin ediyorum, sormaya çekindim tabii. İsmail tabağını bitiriyor, ikinci ayranı içiyor; sonra da babasının tabağıyla yemeğe devam ediyor. O doyunca ben de doyuyorum. Gözüm hep onda. Doyar doymaz kalktı. Hiç yerinde durmuyor. Sonra babasına döndü.
Baba: “Şimdi diyor ki haplarımı ver”. İlaçlarını da içti. Balkondaki kanepesinde oturdu; dışarıyı izlerken hoşça kal dedik birbirimize. Kurulduğu yerden son kareleri çekiyorum. Annesinin hiç yalnız bırakmadığı İsmail’i evde bir başına bırakıp çıkıyoruz. Yalnız gitmeme gönlü elvermeyen baba, beni 96 model gri arabasıyla gideceğim yere kadar bıraktı.

İddianame senaryodan ibaret

Elif Kısa’nın avukatı Özgür Çıkın, 1 Nisan’da görülecek davanın iddianamesinin bir senaryodan ibaret olduğunu belirtiyor. Tutuklanmaya gerekçe bulamadıkları için gizli tanığın ortada çıkarıldığını ifade eden Çıkın, “8-9 kişinin ifadeleri alındı, savcıya çıktı, savcı serbest bırakılmaları yönünde talimat verdi. 14 Kasım’da serbest bırakıldılar. Yaklaşık 2 hafta sonra bir gizli tanık ortaya çıktı. Böyle bir senaryo oluşturulmuş, bu senaryoya dayanak ve delil olarak da gizli tanık beyanlarını sunuyorlar. Başka da bir şey yok dosyada” dedi. Mahkemesinin 1 Nisan’da olduğunu ancak bu hafta tutukluluk hallerinin devamına ilişkin karara itiraz edeceklerini söyleyen Çıkın, “Benzer suçlamalar ile yargılandılar ve beraat ettiler. Bir insanın beraat ettiği fiillerle ilgili suçlamaları alıp onlardan yeni bir iddianame düzenlemek bir kere hukukun ağır bir şekilde ihlali” diye konuştu. Avukat Çıkın, duruşmanın uzak bir tarihe atılmasına da tepkili.

17 Ocak 2020 – https://yeniyasamgazetesi3.com/bu-kadar-da-olmamali-yav-gulcan-dereli/