Cebrail Kürt olunca…

Kardeşi Mehmet Selim Vural: Gözaltına alındığında 70 gün boyunca kendisinden haber alamadık, en son mahkemeye çıkarıldığı zaman haber aldık. Gidip mahkemede gördük. İşkence görmüştü. Gördüğümüz zaman tanınmaz haldeydi. Yalan dolan şahitlerle ceza aldı. Müebbet cezaya çaptırıldı.

Eşi Yıldız Vural: Annem, görüşten geldikten sonra üç gün yemek yiyemedi. Boğazından lokma geçmedi. Kemik erimesi var, bin türlü hastalığı var. Düşünün boyu bir 90, 55 kilo kalmış. Binlerce onun gibi insanlarımız cezaevinde. Kürt olduk da insan değil miyiz? Boğazımıza kadar gelmiş, yutkunamıyoruz.

Anne Nofa Vural: Yüzü o kadar zayıflamıştı ki öpemedim, kıyamadım, incitmek istemedim o kadar zayıflamıştı düşünün. Ne hastalıkları var, nasıl zayıflamış şahit olsaydınız. O kadar zayıflamıştı heykel gibi olmuştu. Kemikten heykel. Bunun için herkese sesleniyorum çocuklarımıza sahip çıksınlar.

Kardeşi Esma Vural: Ağabeyim şöyle söyledi: ‘Burada üç arkadaşımızın infazını yaktılar. 30 yıl yatacaklardı ama 6 yıl daha uzattılar. Ben de bir kere daha hücre cezası alsam benim de infazımı yakacaklar. İnfazımı yaksalar 6 yıl daha annemi göremem’ dedi. Annem daha sağken, birlikte vakit geçirebilsinler istiyorum.

Türkiye cezaevlerinde uygulanmakta olan rejim, özellikle siyasi tutuklulara kasti ve keyfi olarak eziyet etmek üzerine kurulu. Kendi yasa ve yönetmelikleri, bu cezaevlerinin kapısından geçmez. Zaten çok zamandır, kendi Anayasası da ülkenin kapısından içeri girmiyor, fiilen rafta. Eğer Kürt bir siyasi tutsak iseniz, mazur kaldığınız şey çıplak ve gaddar bir sömürgeci yaklaşımdır. Rehin ve düşman hukuku vurguları sık yapılır ama bunu bile aşan eziyetten haz alan bir rejim türü inşa edilmiş durumda. Gün geçmiyor ki cezaevlerinden bir hasta tutsağın cenazesi çıkmasın. Bu ölümler ne ihmal, ne de münferit. Kasti. Neo-Osmanlı rejim hayalinin cezaevlerindeki yansıması neo-Esat Oktay Yıldıranlar, Adli Tıp Kurumu (ATK), Hipokrat yeminini çiğneyen doktorları, gardiyanları, infaz yakmakla görevli gözlem kurulları… Üstelik bu rejim, uygulamalarını gizleme gereği duymuyor. Hatta, bazen kamuoyu bilsin istiyor. Mesela ATK demans hastası Kürt Aysel Tuğluk için cezaevinde kalabilir diyor, Türk Çevik Bir için aynı hastalık dolayısıyla “cezaevinde kalamaz” diyor. Mesela M. Emin Özkan, tüm kamuoyunun suçsuz olduğunu bilmesine rağmen, ağır hastalıklarla adım adım ölüme sürükleniyor. Bunun gibi sayısız örnek sıralanabilir. Mesaj açık ki, köleliği kabul etmeyenin sonu bu olur demek. Yine de şunu da eklemek gerek. Esat Oktay varsa Mazlum Doğan, Kemal Pir de vardır.

Cebrail Vural, kızkardeşi Esma ile..

Sadece iki günde peş peşe hasta tutuklu Zülfü Yıldırım tahliyesine 10 gün kala, ardından Kürt siyasetçi Mehmet Candemir yaşamını yitirdi. Ergin Aktaş, Ciwan Boltan, Cebrail Vural, daha ismini sayamadığımız yüzlerce Kürt siyasi tutsak, aynı sonu yaşasınlar diye bırakılmıyor. Gözlerimizin önünde ağır çekim cinayetler izliyoruz. Bunlardan biri de hasta tutsaklardan Cebrail Vural.

70 gün gözaltında işkence

Kürt Cebrail Vural, tam 28 yıldır cezaevinde. 90’lı yılların zulmünden nasibini alan Vural ailesine Mardin’in Derik ilçesine ve Bozbayır mezrasına bağlı Siyamed köyünde (Akça köyü) yaşamaktaydı. Vural ailesi koruculuk baskısı ile karşı karşıya kalır. Hem devletin hem de korucuların baskısı artık o kadar ilerlemiştir ki Cebrail Vural’ın amcasının iki çocuğu ve iki yeğeni devlet tarafından öldürülür. Bu sefer aileye köyü terk etmeleri için baskı yapılır. Evleri, köyleri yakılır. Aile çareyi Urfa’nın Viranşehir ilçesine göç etmekte bulur. Ancak devlet baskısı peşlerini bırakmaz.

1994 yılının Mart ayında Viranşehir’deki evleri polisler tarafından basılır ve Cebrail Vural gözaltına alınır. Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde Cebrail, tam 70 gün gözaltında kalır. 70 gün boyunca ağır işkenceye maruz kalan Cebrail’den aile hiç haber alamaz. Kardeşi Mehmet Selim Vural, o zaman yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “70 gün boyunca kendisinden haber alamadık, en son mahkemeye çıkarıldığı zaman haber aldık. Gidip mahkemede gördük. İşkence görmüştü. Gördüğümüz zaman tanınmaz haldeydi. Üzerine yalan yanlış ifade verildi. Yalan dolan şahitlerle ceza aldı. Müebbet cezaya çaptırıldı.”

Kürt olduğumuz için…

Cebrail, evin en büyük erkek çocuğudur. Ailesinin geçimini sağlamak için çobanlık yapıyor, hayvanlarla ilgileniyordur. Evlidir, iki de çocuğu vardır. Gözaltına alındığında ise bir bebeği daha 6 aylıktır. Kardeş Vural, “Cebrail’in doğal bir köy yaşantısı vardı. Erken evlenmişti, tutuklandığında iki çocuğu vardı. Bir kız, bir erkek, ufağı daha 6 aylıktı. Eşi hala bizimle beraber, çocukları büyüdü, evlendi, Eşi de üzüntüden hastalandı beyin ameliyatı geçirdi” diyor.

Adalet istediklerini söyleyen kardeş Vural, sözlerini şöyle noktalıyor: “Kürt olduğumuzdan dolayı eşit bir adalet sistemi uygulanmıyor. Bundan çok rahatsızız, biz de Türk vatandaşlara uygulanan adaletin bize de uygulanması istiyoruz. Çevik Bir müebbet ceza almıştı hastalığından dolayı çıkardılar Aysel Tuğluk’u bırakmıyorlar. Ona ayrı muamele bize ayrı muamele neden yapılıyor? Böyle bir hukuksuzluğu kabul etmiyoruz.”

Kürtçe öğretmeni

Okuma yazması yoktur. Hiç okul yüzü görmeyen Cebrail, cezaevinde okuma-yazma öğrenir. Hatta okuma azmi o kadar yüksektir ki, üniversiteyi açık öğretimden bitirir. Yazarlık yapmaya başlar. Yazılarından birçok ödül alır. Bir de Kürtçe masal dergisine yazmıştır ve ona da ödül verilmiştir. Aynı zamanda cezaevinde Kürtçe öğretmenliği de yapar. İki kez cezaevi hayatını da konu aldığı kitap yazar ancak ailesinin evi basıldığında polisler kitaba el koyar. Her iki kitaba da polisler tarafından el konulur ve ailesine verilmez.

Eşi anlatıyor

Sözü 28 yıldır eşinin bırakılmasını bekleyen eşi Yıldız Vural’a bırakıyorum: “Cebrail ile ilgili haber yapacak olmanız bizi mutlu etti, moral verdi. Cebrail’in ve diğer tüm tutukluların serbest bırakılmasını istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Haksız yere eşim tutuklandı, bu zulüm hem eşime hem bize hem de çocuklarımıza yapıldı. Hem bizim ömrümüzü hem de onun ömrünü çürüttüler. O içerde biz de dışarda aynı zulmü yaşıyoruz. İki çocuğumu babasız, baba şefkatinden mahrum büyüttüm. Çok zor anlatamam.”

Çocuklarının babalarını çok az görebildiğini anlatan eşi Vural, şöyle devam ediyor: “Çocuklarım babalarını çok az görebildi. Maddi imkanlarımız iyi değildi gidemiyorduk, kayın pederim vefat etti, koşullarımız çok zordu. O da eşimin kahrından yaşamını yitirdi. İmkan yaratamıyorduk. Geçimimizi çok zor sağlıyorduk. Hala da öyle artık isyan ediyoruz yeter bıraksınlar. Sesimizi duyurmak istiyoruz. Binlerce onun gibi insanlarımız cezaevinde. Kürt olduk da insan değil miyiz? Biz de insan değil miyiz? Yeter. Çok zor artık boğazımıza kadar gelmiş yutkunamıyoruz.”

Eşi de hastalandı

Kendisinin de sağlık sorunları olduğu için yolculuk yapamadığını dile getiren Vural, “Ben beyin kanaması geçirdim, beyin ameliyatı oldum. Arabalara binemiyorum, hiper tansiyonum var. Ben de gitmek istiyorum gidemiyorum. Nefesimiz daralıyor artık. Her ay dilekçe yazıyorum Adalet Bakanlığı’na, Tokat’taki yetkililere, hepsine sürekli dilekçe yazıyorum. Binlerce insanımız cezaevlerinde, artık yeter cezaevinde çürümesinler, bırakın. Çocuğum kalp hastası oldu. Biri baba dediğinde hep buruk oldular. Babalarına özlemle, hasretle büyüdüler ama hala baba kelimesi onları duygulandırıyor. Bu işkenceyle nereye kadar artık yeter diyorum. Artık canımıza yetti” diye sesleniyor.

Bir 90 boy, 55 kilo…

Kayınvalidesinin görüşten geldikten sonra kötü olduğunu anlatan eşi Vural, şöyle devam ediyor: “Anneme içim gitti, görüşten geldikten sonra üç gün yemek yiyemedi. Boğazından bir lokma geçmedi, gördüğüm zaman içim yanıyordu. Ben kendime acımıyorum ona acıyorum. Annem dedi böyle ayakta duramıyordu artık kemiği de çürümüş yeter. Kemik erimesi var, her hastalığı var, bin türlü hastalığı var. Düşünün biz dışarda hastalık sahibi olmuşuz onun yerinde olsak ölmüştük. Yine dayandı bünyesi, Allah’a şükür. Annesine üzülüyorum sesimi de her yere duyurmak istiyorum. Boyu 190, 55 kilo kalmış. İnşallah sesimizi duyan olur. Bütün cezaevindeki arkadaşlarımız kurtulur, ailelerine kavuşur biz de seviniriz.”

Babasının cenazesine katılamadı

Cebrail Vural 1994 yılında tutuklanır. Babası onun yaşadıkları dayanamaz kahrından 1998 yılında yaşamını yitirir. Vural’ın babasının cenazesine katılması istenir ancak ailenin girişimleri sonuçsuz kalır.

Kemikten heykel gibiydi

Anne Nofa Vural söze başlarken, “Allah sizin eksikliğinizi vermesin” diyor ve tüm özgür basın emekçilerine selamlar söylüyor. Ardından 3 yıldır göremediğini çocuğunu anlatmaya başlıyor: “Çok çok çok zayıflamıştı. Onu öyle görür görmez ben ağlamaya başladım, kızım ağladı, oğlum ağladı. Hepimiz birbirimize sarılıp ağladık. Yüzü o kadar zayıflamıştı ki öpemedim, kıyamadım, incitmek istemedim o kadar zayıflamıştı düşünün. Sağlık sorunları olduğunu anlattı, astım olmuş, bronşit olmuş, sinüzit olmuş, dedi ki her hastalık var bende. Bu haliyle cezaevinde tutuluyor. Biz tedavi edilmesini istiyoruz. Bize yakın bir yere getirsinler. Doktor baksın bir derman bulsun. Siz bir görseydiniz halini nasıldı? Ne hastalıkları var, nasıl zayıflamış şahit olsaydınız. O kadar zayıflamıştı heykel gibi olmuştu. Kemikten heykel. Bunun için herkese sesleniyorum çocuklarımıza sahip çıksınlar. Adalet Bakanı’na sesleniyorum artık çocuğumu bıraksınlar.”

Yürümekte zorluk çekiyordu

Kardeşi Esma Vural da, “Annem çok üzüldüğü için ben de götürdüm. İşte 12 saat buradan oraya yol gittik. Orada görüşe girdik bir saat gördükten sonra geri döndük. Annem için çok zor geçti. Annem baya rahatsızlandı. Zor bela gittik geldik çok şükür onu gördük ama onu görünce çok üzüldük. Baya kötü görünüyordu. Zayıflamıştı, ilk defa onu bu kadar zayıf gördük. Önceki görüşlere gittiğimizde daha iyiydi. Onu görünce şoka girdik. Annem ağlamaya başladı, o ağladı, abim ağladı. Ayağında platin varmış, düşmüş sanırım platini, yerinden oynamış iltihap kapmış. Yürümekte zorluk çekiyordu, bir ayağı tökezliyordu. Dedi kaç seferdir doktora gidiyorum iyileşmiyor. Bu şartlarda ev hapsine göndermeleri lazım göndermiyorlar, tedaviye göndermeleri lazım onu da yapmıyorlar. Buradaki savcılığa dilekçe verdiğini ancak ilgilenmediklerini söyledi. Düzgün bir şekilde tedavisinin yapılmasını istiyoruz. Ağabeyim, ‘Burada üç arkadaşımızın infazını yaktılar. Normal 30 yıl yatacaklardı ama 6 yıl daha uzattılar. Ben de bir kere daha hücre cezası alsam benim de infazımı yakacaklar’ dedi. Annem daha sağken, hayattayken birlikte vakit geçirebilsinler istiyorum” diyor.

İşkenceler hasta etti

Cebrail Vural’ın tutuklanmadan önce hiçbir sağlık sorunu yoktur. İşkence gördükten sonra sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlar. Prostat, astım, bel kayması, boyun fıtığı ve KOAH gibi birçok kronik hastalığı var. Ayağındaki platinden dolay sekerek yürüyor. Birçok hastalığına rağmen diğer hasta tutsaklar gibi o da tedavi de edilmiyor. Vural, 2011 yılından bu yana sürgün olarak gönderildiği Tokat T Tipi Cezaevi’nde. Uzak olmasından dolayı ailesi çok sık gidemiyor. Yılda bir ancak gidebiliyorlar. Bu da ayrı bir işkenceye dönüşmüş durumda…

https://justpaste.it/5lmi8

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir