Çıkış yapabileceğimiz bir andayız

Eleştiri-özeleştiri somut ve pratik olmalıdır. Pratiğe dönüşmeyen hiçbir tespit ve yüzleşme gerçek çözümler üretmez. Amaca bağlılık da çok önemlidir. Amaç hatalardan ders çıkaracak ortak varlığımızı güçlendirmek olduğuna göre, varlık zeminini yıkmaya, aşındırmaya hizmet eden eleştirel tarz kullanılamaz. Yani lafımızı, tepkimizi yutmayalım ama bu kolektif varlığımızı ve gücümüzü büyütmeye hizmet etsin.

3. Yol ve Demokratik Cumhuriyet politik merkezine can veren HDK ve DTK alanlarında yer almayan, güç vermeyenler merkezi temsiliyet ve ittifaklarda da yer almamalı. İttifakın genişleme stratejisini yürütürken de hiç değilse temel demokratik kıstaslardan vazgeçilmemeli. Yüzümüzü halka ve binbir cefayla biriktirilen mücadele değerlerine döndüğümüzde çok güçlü çıkışlar yapabileceğimiz bir andayız.

Çıtayı daha da yükseltmemiz gerekecek. Seçim bilançolarına ya da Meclis sandalye sayısına bakarak yılgınlık ve duruma teslimiyet üretmek tarihi bir yanılgı olur. Demokrasi ve özgürlükleri felç edilmiş bir seçim ile siyasal sisteme bağlamak yarattığı sonuçları mutlak saymak yanılgıların en büyüğüdür. Bu süreçte halkın, kadınların ve gençliğin demokratik özsavunma oluşumları da bir ihtiyaçtır.

HAKİKİ MUHASEBE VE ÇIKIŞ YOLU -7-
Seçim sonuçlarına dair tartışmalar devam ederken, muhalefet cephesinde de muhasebe süreci yaşanıyor. Bu muhasebe sürecinin kritik aktörü ise HDP ve Yeşil Sol Parti. Çünkü bu geleneğin bu süreçten nasıl çıkacağı ülkenin kaderini değiştirme niteliğine sahip. Bir eleştiri ve özeleştiri süreci başlattığını duyuran HDP ve Yeşil Sol Parti’nin kabul ettiği eksiklik ve yetersizliklerin kaynağı ne? Seçim stratejisi, cumhurbaşkanlığı adaylığı, 3. Yol, ittifak politikası, tek liste, öncülük sorunu, halkla bağların zayıflaması, seçimleri aşan yapısal sorunlar… Bu gibi çok sayıda başlık tartışma konusu. Gerçek eleştiri ve özeleştiriyi gölgeleyen, hakiki sorunları tartışmayı manipüle eden özel savaş politikaları da bu devrede. Bu dosyanın amacı, Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin dile getirdiği eleştirileri muhataplarına sormak, özel savaşın gölgesini kaldırarak hakiki bir muhasebeye vesile olmak, toplumun kıstırıldığı bu cendereden çıkış yollarına dair yön işaretleri bulmak… HDK, HDP, DBP ve Yeşil Sol Parti’nin yetkilileriyle konuştuk. Bugünkü konuğumuz HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ…
Yüksekdağ ile söyleşimizin bugün ikinci bölümüne yer veriyoruz.

Sizce bu eleştiri-özeleştiri sürecinde temel parametreler ne olmalı? Nasıl yürütülmeli ki atılım yapılabilsin? Ne yapmalı?

Eleştiri-özeleştiri sürecinin muhtevası ve yürütülüş biçimi hakkında bazı temel başlıklara değindim. Bunların yanı sıra ana esasın altını çizmek ve sonucu oradan ölçmek durumundayız. Ana esas ise eleştiri-özeleştirinin somut ve pratik olmasıdır. Pratiğe dönüşmeyen hiçbir tespit ve yüzleşme gerçek çözümler üretmez. Dolayısıyla tartışma ve katılım süreçleri düzeltici, pratik ve somut adımlar eşliğinde ilerlemek zorunda. Bu bizim çizgimizin, ideolojik ve politik gerçekliğimizin ayırt edici yanıdır.

Amaca bağlılık da çok önemlidir. Amaç hatalardan ders çıkaracak ortak varlığımızı güçlendirmek olduğuna göre, varlık zeminini yıkmaya, aşındırmaya hizmet edene aşan eleştirel tarz kullanılamaz. Devrimci-demokratik kültürü yaşayan ve tanıyan herkes kurucu gücünü de bilir. Toksik ve yıkıcı tarzla arasına ayrım koyabilir, koymalıdır. Dolayısıyla bu süreçte kimse hem eleştiri, hem de özeleştiri de edilgen olmamalı ama varlık zeminimizi aşınmalardan, kirlenmelerden sakınmayı da bilmelidir. Sonuçta HDP-Yeşil Sol’un merkezinde durduğu 3. Yol, tarifi yetersiz kalacak saldırılar, kuşatmalar altında kendini büyütmeye çalışıyor. Yani lafımızı, tepkimizi yutmayalım ama bu kolektif varlığımızı ve gücümüzü büyütmeye hizmet etsin.

Diğer yandan bu eleştiri-özeleştiri hattı, kendimizi manevi ve politik olarak yeniden kurmanın yanı sıra, örgütsel, yeniden kuruluşa da dönüşmeli. İçe dönük bu süreci negatif enerjiyi boşaltmaktan ibaret sanmak başka bir hata olur. Tam tersine geniş ve dışa dönük bir tarzda halk ile birlikte tartıştığımız, ürettiğimiz yeni süreç olmalı. Faşizme karşı mücadelenin daha zorlu bir etabına girdik ve önümüzde ağır saldırılara rağmen kazanmamız gereken yerel seçimler var. En geniş haliyle kurulacak halk, kadın, gençlik ve mücadele örgütleriyle hazırlık ve donanımın güçlendirilmesi gerekiyor. Parti organlarının niteliğinin geliştirilmesi, özne olma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi de bu sürecin görevlerindendir. İnisiyatif alanının genişletilmesi de önemli. İlkelere ve programatik çerçeveye bağlılık esas olmakla birlikte, inisiyatifi güçlü, sorumluluk ve karar alabilen bir yapıya ihtiyaç var. Diğer yandan yanlış ve geriletici olandan kopma kararlığı geliştirilmeli. Parti iradesini dağıtan, felç eden ve kendiliğindenciliğe yol açan tarzdan kopmak göze alınmazsa gerekli atılımların yapılması da zorlaşır.

Sol ve demokratik güçler ile Kürt hareketi arasındaki stratejik ittifaka dair yeni bir ufuk, silkelenme, yol açma tartışması var. Yılların bir birikimi var. Şimdi sanki bir tıkanma, kendini aşamama hali var. Sizce ne yapılmalı ki burada bir atılım ortaya çıkabilsin?

Türkiye’de Demokratik Cumhuriyet hedefine bağlı stratejik ittifak ve çatı parti deneyimi 2011 yılına dayanan bir geçmişe sahip. Ensesinde de ortaklaşma çabaları ve pratiği değişik düzeylerde olmuştur. 2013-2019 dönemi bu stratejinin program kazandığı, genişlediği ve sıçramalı gelişmeler yarattığı aşamadır. Daha sonra devletin ve statükocu şoven, faşist kliklerin açık, örtük topyekun tasfiye saldırısıyla kuşatıldı. Mevcut ittifakın ne kadar stratejik ve hayati rol oynadığını, oynayabileceğini, ittifak bileşenlerinden çok hakim statüko görüyordu. 2015’ten beri bu ittifaka karşı ve bu ittifak için adeta bir savaş veriliyor. Onlar saldırıyor, biz savunmaya çalışıyoruz. Herkes evine, yerine dönse bu düzeyde olur muydu; bence olmazdı. Çünkü ittifak stratejimiz yenilmiş sayılırdı. Tartışma yürütürken ve çıkış ararken herkesin bu gerçeği akılda tutması gerekir.

Son süreçte yapılan bazı değerlendirmeleri hayretle ve üzülerek izliyoruz. Ve tasfiyeci saldırıların bedenimizden çok aklımızı tasfiye etmeye başladığını görmek, bu akıl ve ruh için her koşulda direnenler açısından hiç de hoş ve kabul edilebilir değil. Kurdi tepki ve hassasiyetler adına Türkiye sol-sosyalist hareketinin toptan mahkum edilmesi yapıcılık kaygısını bir yana bırakalım, ayrıştırıcı ve yıkıcı bir rol oynuyor. Bu yaklaşımda tasfiyenin bir koludur. Tıpkı “benden başka sosyalist yok” diyerek ve Emek Özgürlük İttifakı üzerinden soldan tasfiyeyi dayatanlar gibi.

Bugün devrimci hakikatin bu iki kolla sıkıştırılmasına, boğuntuya getirilmesine izin verilmemeli.

Elbette eksen kaydırıcı tartışma ve basınçlar asıl eksen üzerinde yapacağımız düzeltici ve yeniden yapılandırıcı yoğunlaşma ihtiyacını değiştirmez. Burada bütün HDP bileşenleri olarak iğneyi de, çuvaldızı da kendimize batırmalıyız. Niteliğe ve pratiğe yoğunlaşmalıyız. Mesela bileşen hukuku eleştirilerek buradan temsiliyet hesapları yapılıyor. HDP’nin her dönem Meclis’teki temsiliyetinin yüzde 90’nı Kürt’tür. Ama buna rağmen tırnak içerisinde Türk ya da sol temsiliyet oranı kritik bir mesele gibi öne çıkarılıyor. Dikkat edin, bütün değerlendirmelerin zemini Meclis ve rakamdır. Kendimi de dahil ederek söylüyorum: Nasıl bu hallere geldik de böylesi tartışmalar gündem de yer tutar oldu? HDP’nin ya da stratejik ittifakın Türk ve sol bileşenleri her dönem azınlık var temsili düzeyde olduğu için bu kulvardaki nitelik sorunları, yetmezlikleri daha çok göze batmıştır ama bu dönem birileri tarafından göze sokuluyor. İşin kasıt ve niyet kısmını dışta tutarak bizden kaynaklanan nitelik ve göreve uygunluk kıstasını öne almalıyız. Asıl mesele HDP bileşeni ve Emek Özgürlük İttifakı üzerinden Meclise girenlerin emek, cesaret tutarlılık ve zor zamanlarda öne atılma iradesi gibi kriterlere ne kadar sahip olduğudur. Bu ve benzeri niteliksel ayrımları atlayarak yapacağınız tartışmalar gerçeği kırmak olur. Niteliği umut vermeyen bazı bileşen temsiliyetleri üzerinden, tutarlı ve nitelikli sosyalist HDP bileşenlerine yönelik bir karşıtlık geliştiriliyor. Bu yanlış gidişe kararlı bir şekilde dur demek önemlidir.

Yaşadığımız tıkanmayı aşmanın en önemli yolu ise bünyenin aşınan, kireçlenen eklem yerlerini sağa itmek ve hareketi merkeze almaktır. Bütün eleştiri ve düzeltme gücünü mücadele kapasitesinin yükseltilmesine odaklamaktır. Meclis grubunun bu ölçüye göre çalışması ve desteklenmesi gerekiyor. Meclis vizyonu çalışma tarzına, alışkanlık ve beklentilerine son verilmeli. Sokağın Meclis’e benzemesine ve beklemesine değil, Meclis’in sokaklaşmasına, fiili meşru mücadele kanalına dönüştürülmesine ihtiyaç var. Siyasete doğrudan katılım ve eylem damarı güçlendirilmek zorunda. Bütün temsiliyetler mücadeleye katılımcılığı ve toplumsal karşılığını aktifleştirmesiyle somutlaştırılmalı.

Toplumsal hareketin, toplumsal örgütlenmeden bağımsız gelişemeyeceği ortada. Bu nedenle her ittifak bileşeni demokratik kitle örgütlenmelerinde, kadın, doğa, gençlik, emek eksenli Meclis ve hareketlerde kurucu, yürütücü görev üstlenmeli. 3. Yol ve Demokratik Cumhuriyet politik merkezine can veren HDK ve DTK alanlarında yer almayan, güç vermeyenler merkezi temsiliyet ve ittifaklarda da yer almamalı. Ortak hareket ve ortak örgütlenme hukuku esas alınmalı. Son dönemde HDP bileşenlerinden de yer yer bu hattan uzaklaşma yaşandığını görüyoruz. Bunu tahkim etmek, düzeltmek mümkündür. İttifakın genişleme stratejisini yürütürken de hiç değilse temel demokratik kıstaslardan vazgeçilmemeli. Yoksa bir kelime uğruna ya da onuru, kimliği yolunu ömrünü hapiste geçirenler ve feda edenlerle, bunları ağzına almaktan kaçanlar arasındaki derin çelişkiyi kimseye açıklayamazsınız. Velhasıl yüzümüzü halka ve bin bir cefayla biriktirilen mücadele değerlerine döndüğümüz de çok güçlü çıkışlar yapabileceğimiz bir andayız.

Ortaya çıkan meclis aritmetiği erkek ittifakı, milliyetçi-ırkçı yapıların yükselişine işaret ediyor. Buradan nasıl çıkılır?

Çıtayı daha da yükseltmemiz gerekecek. Aynı zamanda örgütlenmeyi ve hareket tarzını toplumun en küçük hücrelerine kadar yayamaya çalışmak gerekiyor. Zira iktidarın yeniden üreterek büyüttüğü kadın düşmanlığı hayatın günlük akışına kadar yayıldı. Erdoğan ve Cumhur İttifakı seçimi kazandığında ilk sarsıcı sonucun bu olacağını ön görüyorduk zaten. Kadın bedeni, hak ve özgürlüklerinin istilası anlamına gelen bu saldırganlıkla kimse tek başına savaşamaz. Son yıllarda HDP Kadın Meclisi’nin vurguladığı kadın ittifakı ve onun genişlemesi çok hayati değer taşıyor. Daha önemlisi bu ittifakın seçim sonrası demoralizasyonu aşıp alanlarda kendini göstermesidir. Demokratik siyasetin ve kadın hareketinin ajandasında bu sürece öncülük etmek gibi bir görevi de vardır ve altı çizilmelidir.

Irkçı, faşist yapıların yükselişine karşı mücadeleyi temsili siyasetin konusu ya da seçim denklemlerinin değişmezi olarak görmek mücadeleyi sınırlamak anlamına gelir. Seçim bilançolarına ya da Meclis sandalye sayısına bakarak yılgınlık ve duruma teslimiyet üretmek tarihi bir yanılgı olur. Demokrasi ve özgürlükleri felç edilmiş bir seçim ile siyasal sisteme bağlamak yarattığı sonuçları mutlak saymak yanılgıların en büyüğüdür. Devrimci bir aklın parlamentoda büyük çoğunluğu ele geçiren geçici, faşist siyasi tablo karşısında ilk düşüneceği şey, asıl olarak parlamento dışı anti-faşist mücadeleye ağırlık vermektir. Meclisteki güçlerini de bütün üretim ve yaşam alanlarındaki güçlerini de fiili meşru demokratik mücadeleye seferber etmektir. Bu süreçte halkın, kadınların ve gençliğin demokratik özsavunma oluşumları da bir ihtiyaçtır. Diğer yandan ittifakların ve genişleme siyasetinin gerçekten verimli, isabetli bir yola girmesini istiyorsak, herkesin derdine derman olacak anti-faşist ittifak çerçevesi oluşturmalıyız. Bu tüm muhalefetin göğüsleyebilmesi için bütün muhataplara böyle bir çağrı ile gitmeliyiz.

Ya hep beraber özgür olacağız ya da…
Son olarak halk sizlerle buluşmayı umuyordu. Halka mesajınız ne?

Elbette buluşma umudumuzu ve direncimizi hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. Ya hep beraber özgür olacağız ya da hiç birimiz faşizmin ateş hattından çıkamayacağız. Son seçim süreci bunu bir kez daha gösterdi. Halkımızı yaşadığımız yeniden yapılanma ve mücadeleye daha büyük güç ile sarılma sürecinde partisine, iradesine sımsıkı kenetlenmeye çağırıyorum. Varlığımızı, birliğimizi yok etmeye çalışanlar karşısında birbirimize inanç ve özgüvenle dimdik durmalıyız.

Bizleri soran ve bekleyen başta kadınlar olmak üzere bütün arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı, vefalı halkımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Yarın: Gültan Kışanak

https://justpaste.it/8m3on

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir