Ciwan’ın bir gözü ol!

Bir gözü askerler tarafından kör edildi, bir kolu yok, beyninde şarapnel parçaları var. Şimdi ölüm hücresinde!

Gülcan Dereli

Hasta tutuklu Ciwan Boltan’ın bir gözü askerler tarafından kör edilmiş, bir kolu yok… Ciwan’ın hikayesi daha doğmadan başlıyor. Kendisi daha anne karnındayken babası cezaevine giriyor. Babası 15 yıl tutuklu kalıyor. Eşini cezaevinde ziyaret eden annesi, çocuğunu, cezaevi kapılarında perişan olmasın diye ara sıra cezaevine götürüyor. Ciwan, babasını yılda bir kez ancak görebiliyor. O görüşler ise çok kısadır ve baba-oğul birbirini tanıma fırsatı pek bulamaz. Aslında Ciwan ile babası 14-15 yaşlarındayken tanışır. Ciwan artık 15 yaşına geldiğinde babası tahliye olur. Bingöl’de yaşayan aile, baba Boltan cezaevinden çıktıktan sonra Diyarbakır’a taşınır. Evet, bahsettiğimiz kişi gazeteci arkadaşımız Hakkı Boltan’dır. Bunca hengamenin içinde, çok gerek duymamıştır çocuğunu ve kendisini anlatmaya. Ama aslında üzerinde roman yazılacak bir hayat hikayesidir. Kürt mücadelesinin terbiyesini almış her kişi, biraz böyle, kişisel hikayesini ortak hikayenin içinde eritmeye meyilli olur. Bir de insan bazen en yakınındakilere kördür. Hepimiz aynı şeyi yaşıyoruz duygusuyla merak etmez, oysa bazen en önemli hikaye yanı başımızdadır.

Ele avuca sığmaz çocuk

Ciwan, 4 kardeşin en küçüğü. Herkes tarafından sevilen bir çocuktur. Çocuğu ile çok kısa vakit geçirme imkanı olan baba gazeteci arkadaşımız Hakkı Boltan, o kısa süreyi şöyle anlatıyor: “Cezaevine beni ziyarete geldiği zaman bir-iki yılda bir gördüğüm kadarıyla anlatacak olursam zayıf ama zarif, sevecen bir çocuktu. Arayışları olan, çokça soru soran, meramı olan, meramında ısrar eden bir çocuktu. İlk cezaevine geldiğinde, yazdığı mektuplarda, kurmuş olduğumuz ilişkilerde bunu o şekilde seziyordum. Ve aile içerisindeki duruşu da öyleydi. Ele avuca sığmaz durumu, aynı zamanda sevecen ve saygılı yanıyla da aile içerisinde en çok sevilen çocuklarımızdan biriydi. Ben cezaevinden çıktıktan sonra 2004-2005’e tekabül ediyordu; Ciwan ile daha yüz yüze elle tutulur gözle görülür yaşamı ondan sonra paylaştık. O zaman 14 yaşındaydı. Biz beraber çok uzun süre kalmadık. Çıktığımda da çalışmalardan dolayı birbirimizden uzaktık. Ama yaklaşık olarak bir-iki yıl beraber kaldık. Beraber kaldığımız kısa süre içerisinde gözaltına alındı.”

Ciwan’ın annesi Nazime Boltan, tutuklular için 257 gündür yapılan Diyarbakır’daki Adalet Nöbeti’ne katılıyor.

Hogir nasıl Ahmet oldu?

Ciwan, 16 yaşındayken “taş atan çocuklar” kapsamında Diyarbakır’da gözaltına alınır. Ciwan’ın gözaltına alındığını öğrenen baba Boltan soluğu karakolda alır. Ancak orada başka bir gerçekle karşılaşır. Ciwan’ın abisi Hogir de gözaltına alınmıştır. Polisler, Hakkı Boltan’a iki çocuğunun gözaltında olduğunu söyler. Baba Boltan sorar Hogir de mi gözaltında? Polisler Hogir diye birinin olmadığını söyler. Bu karmaşanın nedeni sonra anlaşılır. Çocukların gözaltı süreci devam ederken, eve giden baba Boltan, eşinden Hogir’in kimlikteki adının Ahmet olduğunu, kendisi cezaevindeyken kimliğe Hogir ismi yazılmadığı için Ahmet yazıldığını öğrenir. Baba Boltan duydukları karşısında şok olur. Yıllardır Hogir diye bildiği çocuğunun adını nüfustaki memurlar keyfi olarak değiştirmiş, Ahmet yapmıştır ve bunu da tesadüfen öğrenmiştir. Bu tesadüfü baba Boltan, şu sözlerle özetliyor: “Ciwan’ın hikayesi değil ama yaşamın ilginç bir yanı bir oğlumun isiminin Ahmet olduğunu gözaltına gidip takip ederken öğrendim. Hogir olarak ismini biliyoruz. Hayatımız boyunca da öyle andık ama gözaltına gidip isim verdiğimde, araştırdığımda görmedim. Sonra annesi dedi Hakkı onun nüfustaki ismi Ahmet’tir. Ciwan’ın değil ama onun bir büyüğü Hogir’in isminin Ahmet olduğunu öyle öğrenmiş oldum. O anıyı anlatmak istemiyorum. O başlı başına bir şey. Hakikaten böyle yer gök insanın başına yıkılır gibi bir durumdu.”

Gazeteci Faruk Balıkçı, taş atan çocuklardan Ciwan Boltan ile söyleşi yaparken…

Mazlum’un ardından…

Ardından Ahmet, yani Hogir serbest bırakılır ancak Ciwan tutuklanır. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 20 Ekim 2008 tarihinde Diyarbakır ziyareti sırasında, polise taş attığı iddiasıyla tutuklanır, 6 ay tutuklu kalır. Serbest bırakıldığında hakkında 23 yıl hapis istemiyle Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Baba Boltan, “Ciwan 16 yaşındaydı. Gözaltına alındığında o şekilde devletin zulmüyle ve cezaevi süreciyle tanışmış oldu. Cezaevi sürecinde o sorgulayıcı yanı daha çok önplana çıkıyor. Kendisini o çerçevede olgunlaştırdı, yetiştirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra bir süre gazetecilik (Azadiye Welat) yaptı. Gazetecilik yanı iyiydi, gelişkindi, arkadaşlar ondan çok memnundular. Belli bir süre sonra arkadaşı Mazlum Erenci çatışmada yaşamını yitirdikten sonra -beraber cezaevinde kalmışlardı, beraber yaşamı anlamışlardı- o da Mazlum’un bıraktığı yerden mücadelesine devam ettirme kararıyla gerillaya katıldı. Gerillada uzun süre kalmadı. Bir yıl kaldı ve biz haber aldık, çatışmada yaşamını yitirmiş diye. Türkiye televizyonlarının haberlerinde öyle geçti. Onun cenazesi için Bingöl’e gittik ve öğrendik ki halen yaşıyor” diyor.

Tedavi edilmeden tutuklanır

Ciwan’ın çatışmada yaşamını yitirdiği sanılır, morga kaldırılır ancak morgda doktor kontrolünden sonra yaşadığı fark edilir. Yaşadığı öğrenilince askerler tarafından gözüne ağır bir cisim ile vurulur. Ve o darp ile gözü kör olur. Daha sonra yaşananları baba Hakkı Boltan’dan dinliyoruz: “Onun durumundan kaynaklı artık Bingöl’de değil Elazığ hastanesine kaldıralım diyorlar. Hastane Elazığ’a kaldırıyor. Biz Elazığ’a kaldırıldığını duyduk. Ben Elazığ’da, eşim de Bingöl’de durumu takip ediyorduk. Eşim savcılıktan durumunu öğreniyor. Savcı eşimin verdiği tarifler doğrultusunda oğlumuzun olduğunu söylüyor. Bana da haber geldi, Ciwan’ın Elazığ’a gönderildiğini söyledi. Biz Elazığ’da durumu takip ediyorduk. Orada bizi gözaltına aldılar, nezarethaneye koydular. Bir gece kaldıktan sonra Diyarbakır’a getirip bıraktıktan sonra gittim, tekrar gözaltına aldılar. Gece yine tuttular ama biz peşini bırakmadık. Basının da büyük bir desteği vardı. O zaman Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in büyük bir çabası oldu. Ciwan’ın kaybedilme korkusu bizim için çok ileri derecedeydi. Çünkü o kadar ağır yaralı bir kişi hastaneye götürülmüyor. Hastane morgundan çıkarılıp bilinmeyen bir yere götürülüyor. Bu bizi korkutuyordu.”

Eli yok, gözü kör

Çatışma 29 Nisan 2012 tarihinde yaşanmış, havuz medyası Ciwan’ın yaşamını yitirdiğini servis etmiştir ancak Ciwan yaşıyordur, 5 gün gözaltı sürecinden sonra da cezaevine götürülür. Çocuğunun sağlık durumunun kötü olduğunu öğrenen baba Boltan, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Farklı yerlerden öğrenmiştik bir kolu yok, bir gözü görmüyor. Şarapnel parçasıyla paramparça olmuş bir vücudu hastane yerine bilinmeyen bir yere askeri ya da polisiye bir yerlerde tutuluyorlar. Biz bunun Ciwan’ı öldürmeye yönelik bir uygulama olduğunu gördük ve o çerçevede takip ettik. Ve bu yoğun takip sonucunda da artık hastaneye götürmeden Ciwan’ın gözaltında olduğunu, Diyarbakır’da olduğunu bize bildirdiler. 5 günlük gözaltından sonra mahkemeye çıkarıldı. Biz onu adliyede gördük. Tekerlekli sandalyedeydi, görmemize müsaade etmediler, onu uzaktan görme şansımız oldu. Oradaki halini ve yaklaşımlarını izledik. Yani bir hayvana yaklaşırcasına yaralı bir insana öyle bir yaklaşım vardı. Eli olmamasına rağmen herhangi bir su içirme, herhangi bir yemek verme söz konusu bile olmamıştı. Bu bizi bir yandan incitiyordu bir yandan da devletin nasıl bir devlet olduğu bilincini de bize somut olarak anlatıyordu. Mahkeme sonrası tutuklanıp cezaevine gönderildi.”

Ölüme mahkum ettiler

Ciwan Boltan’ın tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğini belirten Diyarbakır’daki hastane raporunda, derhal bırakılması gerektiği yönünde rapor verilir. Ancak bu rapor hiçbir şekilde dikkate alınmaz. Çocuğunun sağlık durumunun çok ciddi olduğuna dikkat çeken baba Boltan, “Gözü tedavi edilse belki kurtarılabilirdi ama yapılmadı. Beyninde şarapnel parçaları var, hala alınmamış. O parçanın ufak bir hareketliliği ölüm sebebidir. Kolunun olmaması ve vücudunun çeşitli bölgelerinde şarapnel parçalarının, kendisinde var olan diğer hastalıkları bir arada ele aldığımızda çoklu bir hastalık, çoklu bir vaka ile karşı karşıya bir tutuklu ve kendi başına yaşamını idame ettirmeyecek durumda bir hükümlü. Cezaevindeki politikalara baktığımızda böylesi tutukluların ölüme mahkum edildiğini görüyoruz. Zaten ağırlaştırılmış müebbet verildi. Ölünceye kadar cezaevinde kalırsın denilerek iddianamesi kendisinin eline verilmiş. Yani bir kişiye sen 3 defa ölünceye kadar cezaevinde kalacaksın deniliyor” diyor.

3 müebbet artı 94 yıl!

İlk olarak Diyarbakır T Tipi Cezaevi’ne konulan Ciwan Boltan hakkında 3 ayrı iddianame hazırlanır. Özel Yetkili Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde birleştirilen iddianamede Boltan hakkında 3 kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 154 yıl hapis cezası istenir. Daha sonra kararını açıklayan mahkeme, Boltan hakkında, “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik vahim nitelikte eylem yapmak” ile katıldığı diğer ‘suçlardan’ ağırlaştırılmış ömür boyu ve 95 yıl 4 ay hapis cezası verilir. Diyarbakır’dan Ankara Sincan Cezaevi’ne sürgün edilir. 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra Sincan’dan Bolu Cezaevi’ne sürgün edilir. Daha önce görüştüğümüz tutuklular Bolu Cezaevi için son durak tanımlaması yapıyor!

Tek kişilik hücrede

Boltan sürgün yeri Bolu’da tek kişilik hücreye konulur. Diğer hasta tutuklar için nasıl bir uygulama varsa ona aynı şekilde uygulama söz konusudur. Tedavisi yapılmaz. Çocuğunun yaşamından endişe eden Boltan ailesi hukuki girişimlerde bulunur. Başvurular sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Boltan’ın tek başına hücrede tutulmaması konusunda karar alır, bu kararın ardından Boltan, tek kişilik hücreden alınıp iki arkadaşının kaldığı koğuşa götürülür. Baba Boltan, “Eğer AİHM’in kararı olmasaydı o haliyle tek başına hücrede tutuluyor olacaktı. Muhtemel diğer hayatını kaybeden arkadaşlarımız gibi o da hayatını kaybetmiş olacaktı” diyor.

Adalet çabamıza destek olun

Şimdilerde Diyarbakır Adalet Nöbeti’nde hasta tutuklular için mücadele eden gazeteci arkadaşımız baba Boltan, sözlerini şöyle noktalıyor: “Şu anda cezaevlerindeki durum mevcut iktidarın Türkiye’de yapmak istediğini ifade ediyor. Çocuklarımızı doğrudan öldürmek istiyorlar. Cezaevleri uygulaması budur, yani hükümlüleri öldürme uygulamasıdır. Ve her gün bir kişi hayatını kaybediyor ve ailelerine cenazeleri veriliyor. Adalet Nöbeti’ne de eşimle beraber çocuğumuz ve tüm hastaların özgürlüğü için katıldık. Bir ses olmak istiyoruz. Evde oturmanın, yakınmanın bize bir şey getirmediğini gördük. Dışarıda olanlar olarak bu durumu dillendirip ses olmaya çalışıyoruz. Kamuoyuna çağrımızdır, sessiz kalınmamalı, bunun önüne geçilmeli. Bu durumun önüne geçilirse Türkiye’deki mevcut durumun önüne geçilebilir. Cezaevindeki uygulamalar Türkiye’deki uygulamaların ilk uygulamasıdır, cezaevindeki ölümler dışarıdaki ölümlerle bağlantılı olarak genişleyip büyüyecektir. Bu anlamda herkesin bu adalet çabamıza destek vermesini istiyoruz.”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir