Gülcan Dereli/Yeni Yaşam-Yaşama Dair
Ne yaşar ne yaşamaz hikayesi gibi hem var hem yoklar. Hiç bir hak tanınmıyor onlara. Varlar, topluyorlar ama yaptıkları iş kayıt dışı faaliyet diye geçiyor. Ötekileştirilen emekçilerdenler. Atık toplayıcılarından bahsediyorum. Çoğu zaman yolda görür bakar geçeriz. Son zamanlarda ne kadar çoğaldılar. Evine ekmek götürmek için yola çıkanların, eli boş dönmemek için yaşamla mücadelesine nasıl da şahit oluyoruz. Kendisine çuvaldan araba yapan, işsiz kalan ve çareyi sokak sokak gezerek çöplerde bulduğu atıkları satarak çocuklarını ve ailesini geçindirmek isteyen bu insanların kazandığı üç kuruşa belediyelerin nasıl da göz diktiğine şahit oluyoruz. Her geçen gün yoksulların artmasına neden olan devletin bu ülkede kendi imkanlarıyla yaşama tutunmaya çalışanların ekmeğine göz dikmenin ‘çevre seviciliği’ ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını düşünüyorum.
Yoksulun ekmeğine göz dikildi
Plastik vs. atıkların belediyeler tarafından toplanması sizce de gerçekten görüldüğü kadar masum mu? Değil tabi. Hem de hiç değil. Belediyeler, özel konteynerler sonra ev ev dağıttıkları büyük boy poşetlerle bu atıkları topluyor. Bakıldığında hiçbir problem görünmüyor. Ancak belediyeler buradan ciddi bir kazanç sağlıyor. Atık toplayan işsizleri ise istihdam etmiyor. Etmediği gibi yoksulun ekmeğine de dolaylı olarak mani oluyor diyebiliriz. Yoksulun atık toplamasına engel oluyor.
İşçiden işsize vicdansızlık
Bunun için geçtiğimiz haftalarda şahit olduğum olayı örnek olarak vereyim. Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde sabahın belli saatlerinde caddede bulunan dükkanlara malzemeler bırakılması için trafiğe açılır. Bunun yanı sıra hummalı bir temizlik de vardır, herkes çöpünü caddeye bırakır. Belediye de çöpleri toplar. Buraya kadar her şey normal. İşte bir gün bu çöplerin içinden kağıt vs. gibi atıkları alıp satarak geçimini sağlamaya çalışan çuvallı el arabasıyla gelen yurttaş, atıkları almak istiyor. Ancak belediye çalışanları engel oluyor. Sabah koşuşturmasında tartışmaya şahit olunca biraz kulak kabartıyorum. Çöpe atılmış atıkları almak isteyen yurttaş ile belediye çalışanları tartışıyor. Belediye çalışanlarının yurttaşın atıkları almasına engel olmasını anlamıyorum. Halbuki bu atık çöpe gidiyor ya da belediyenin kasasına! Bir işçinin bir işsize davranışı vicdansızlık olarak geliyor.
Vahşi kapitalist alan
Geri Dönüşüm İşçileri Derneği’nden Dinçer Mendillioğlu ile konuyu konuştuk. Mendillioğlu, yaşananları şöyle yorumluyor: “Bu o kadar merhametsiz bir konu ki her boyutuyla. O karışamaz. Hukuksuzluk ve merhametsizlik etmiş… Sömürü daha ciddi boyutlarda. Toplayan da kendi içinde sömürülüyor. Toplamında vahşi bir alan. Dünyadaki tanımı da vahşi kapitalist alan. Sektörün kendisi çok vahşi. Aslında sömürü toplayıcının toplayıcısından başlıyor, devlet erkine kadar ilerliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı topu üzerinden atan bir yasal düzenleme yaptı. Atık toplama yetkisini yerel belediyelere verdi.”
Geride kaç çocuk kaldı?
En son yine bir kişi daha ‘çocuklarım aç’ diyerek kendine yaktı ve bu eylem ölümle sonuçlandı. Çığlığını ve açlığını duyurmak için kendince bir yol buluyor insanlar. Kapitalist düzen insanı çaresiz bırakırken dayanışmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Antakya’da Adem Yarıcı adlı işsiz yurttaşın “Çocuklarım aç” diyerek kendini yakmasını insanlıktan nasibini almamış Ağrı Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesi Selman Gökçen’in “Kimse açlıktan kendini yakmaz. Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez” demesi nasıl bir vicdan yoksunu olduğunu göstermiyor mu? Çocuklarının açlığına dayanamayarak ölümü seçen kaçıncı insan oldu Adem Yarıcı, kaç çocuk böyle babasız kaldı? Bunun sorumlusu iktidar değil de kim?
Ankara’da 5 işçi ölmüştü
29 Mart 2019 tarihinde Ankara’da 16 atık toplayıcısı elektriksiz, içme susuz, tuvaletsiz, yaşıyorlardı. Çıkan yangında 5 mülteci yaşamını yitirmişti, 11 kişi ise yaralanmıştı. Peki sorumlusu kimdi?
Sömürü depocudan başlar
Atık toplayıcılarının geri dönüşüm işinin yüzde 80’ini üstlendiği belirtiliyor. 500 binden fazla atık toplayıcısı olduğu tahmin ediliyor. Bu emeğin karşılığında büyük bir sömürüye maruz kalıyorlar. Her gün çok fazla sorunla yüz yüzeler. Koşulları hiç iyi değil. 15-16 saat çalışıyorlar. Günlük 30-40- 50 liraya kazanıyorlar. Çalışırken araba çarpıyor, birçok hastalıklara yakalanıyorlar. Depocuların da sömürüsüne maruz kalıyorlar. Depocuların her bir toplayıcıdan bir o kadar da kazandığı belirtiliyor. Peki bunların sorumluları kimler?
Yasayla gelen sömürü
Ayrıca yeterli toplama yapılmadığı gerekçesiyle Çin’den çöp ithalatı yapılıyor. Beyoğlu’nda ise toplayıcıya engel olunuyor. Muazzam bir çelişki var. Toplayıcıya toplama demek büyük çelişki. 20 Ocak 2016’da başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere uygulamaya koyulan düzenleme ile firmaların atık kağıt işçilerinden atık alması yasaklandı ve firmalara140 bin liralık cezalar kesildi.
15 Subat 2020 https://yeniyasamgazetesi3.com/copten-bir-duzen/