Dersim rızasını verdi

Uzun zamandan beri galiba ilk defa Dersim’de insanların yüzünü buruk da olsa gülümserken görüyoruz. Pertek’ten Nazimiye’ye, Xozat’tan Ovacık’a gittiği her yere o güzel ve içten gülümsemesini taşıyor Yeşil Sol Parti adayı Ayten Kordu. Öyle görünüyor ki, girdiği hiçbir kahvede, adımladığı hiçbir köy meydanında tek bir eli tutmadan, tek bir omuza dokunmadan geçmiyor Ayten.

Ayten Kordu, Dersim Yeşil Sol-Emek Özgürlük İttifakı Milletvekili Adayı. Kurdistan ve Türkiye’nin tüm ötekilerinin, yani Kürt, Alevi, kadın, yoksul ve emekçi kimliklerinin kesiştiği bir kadın. Ayten Kordu da “Çocukluk yıllarında Alevilik yönümüz ezilmişlik kimliği olarak öne çıkıyordu” diyor kendisine sorduğumuzda. Bu ülkede tek bir Alevi yoktur ki, anılarında bir dışlanma ve ötekileştirme hikayesi taşımasın.

ZELAL GÜNEŞ/GÜLCAN DERELİ

Dersim inancıyla, kültürüyle, diliyle Kürdistan ve Türkiye’de özgün özel bir yere sahip. Direnişin, sosyalizm ve özgürlük mücadelesinin kadim kenti olmakla hep övüne gelmiş. Tarihten bugüne kadın özgürlükçü, eşitlikçi ve komünal yaşam felsefesini bünyesinde koruyarak, Alevi-Kızılbaş daha doğrusu Rea Haq inancının beşiği olmuş ve egemen güçlere karşı savunarak günümüze kadar getirmiştir. Dersim’in bu özgün kimliği tekçi erkek egemen devletin sürekli saldırısına maruz kalmıştır. 1938’de Soykırım saldırısıyla, 12 Eylül askeri faşist cuntasıyla, 90’larda köy boşaltmalarıyla ve bugün kayyum saldırısı ve doğa katliamıyla, Dersim halkı toprağından, kültüründen, inancından koparılmak isteniyor. Halkın toplumsal hafızası silinmek ve iradesi gasp edilmeye çalışılıyor ancak bu karşı büyük bir mücadele de veriliyor. Kurdistan ve Türkiye tarihinde tüm önemli siyasi gelişme ve dönemeçlerde, Dersim istisnasız gündeme gelmiş ve tartışılmıştır.

Faşizm ve demokrasi arasında tarihi öneme sahip 14 Mayıs 2023 seçimlerinde de, Dersim tüm siyasi aktörler tarafından gündeme taşınıyor. Bu sebepten nerede yaşarsa yaşasın kadını erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla Dersim halkı belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir şekilde siyaseti, seçimleri, aktörleri takip ettiği gibi kendi şehrinin adaylarını da yakından tanımak, bilmek ve dokunmak istiyor. Çünkü Dersim halkını temsil etmek ancak can olmak, yoldaş olmak, sırdaş olmak ve her şeyden önce gönül rızasını almaktan geçiyor.

Ayten Kordu Dersim’in rızasını almıştır

Uzun zamandan beri galiba ilk defa Dersim’de insanların yüzünü buruk da olsa gülümserken görüyoruz. Pertek’ten Nazimiye’ye, Xozat’tan Ovacık’a gittiği her yere o güzel ve içten gülümsemesini taşıyor Yeşil Sol Parti adayı Ayten Kordu. Öyle görünüyor ki, girdiği hiçbir kahvede, adımladığı hiçbir köy meydanında tek bir eli tutmadan, tek bir omuza dokunmadan geçmiyor Ayten. Dersim’in çok iyi bildiği, sevdiği ve özlediği; üstenci olmayan, kucaklayan, halka dokunan ve ben ana ocağımdayım, sizin can yoldaşınızım ve ikrarınızı almaya geldim diyen bir siyaseti görüyoruz Ayten’in çalışmalarında.

Eminim onu tanımayanların aklında merak ve kafasında birçok soru işareti vardır. Ama Ayten de mücadele içinde binlercesi gibi muazzam bir zarafet, derin bir kadın hassasiyeti ve bilinen gürültü patırtı ile siyaset yapmak yerine mütevazi bir şekilde yıllarını özgürlük mücadelesine adamış insanlardan biri. Yıllara yayılmış bir mücadele tecrübesi ve kadın özgürlüğüne adanmışlık var Ayten’de. Her ne kadar o kendini toplumsallığın ve kolektif mücadelenin yarattığı değerler içinde alçak gönüllülük ile tanımlasa da, onun hikayesi birçok Alevi ve Kürt kadınının kimliği ve özgürlüğü için nasıl büyük bir emek sarf ettiğini ve bedel ödediğini de gözler önüne seriyor.

Peki Ayten Kordu’nun hikayesi…

Ayten Kordu, Dersim Yeşil Sol-Emek Özgürlük İttifakı Milletvekili Adayı. Kurdistan ve Türkiye’nin tüm ötekilerinin, yani Kürt, Alevi, kadın, yoksul ve emekçi kimliklerinin kesiştiği bir kadın. Tüm bu kimliklere sahip bireyler gibi aslında iki doğum tarihi olduğu söylenebilir. Birincisi 1971’de doğduğu gün, diğeri ise mücadeleyle tanıştığı 90’lı yıllar. Yedi çocuklu bir ailenin üyesi olarak daha 14 yaşında ailesine destek olmak için çalışmaya başlıyor. Doğduğu topraklarda yaşam imkanları elinden alınan ve geçim sıkıntısı yaşayan milyonlarca Kürt çocuğuyla aynı kaderi paylaşıyor. Bir yanda yoksulluk, bir yanda diline inancına yabancı topraklarda varlığını koruma mücadelesinin içinde buluyor kendini. Birçok Alevi ve Kürt çocuk gibi çocukluğunu bir göç yolunda, bir tekstil atölyesinde erken terk etmiş ve hayat mücadelesinin tam ortasında. Eğitimini ve sonrasında sosyoloji bölümünü azimle çalışarak dışardan bitiriyor. Sanırım adaletsizliğe ve kimliksizleştirmeye karşı farkındalığın tohumları o yıllarda düşüyor Ayten’in bilincine, tekstil atölyelerinde çocuk parmakları sızlarken…

Alevi bir ailenin çocuğu olmak

Alevi aileler aslında biraz da Kırklar Meclisi’nin bir suretidir. Kadın erkek yoktur, can vardır. Hiyerarşi yoktur, cem vardır. Topraktan geldik, toprağa gideriz diyerek kendini doğanın bir parçası bilmek vardır. İlk önce çocuklara her bir canlıyı kendi canın gibi sevmeyi öğretmek vardır. Sonra hırstan, aç gözlülükten, yalandan, hırsızlıktan, riyadan, kem sözden, dedikodudan, kibirden uzak durmak öğretilir çocuklara… İyilik de kötülük de toplumsaldır, düşenin eli yine bir cem de tutulur ve ayağa kaldırılır. Ol sebep, yüzlerce yıldır bu coğrafya da egemenin ve muktedirin kılıcının ucu her daim Alevi’nin boynunu kendine kıble eylemiştir. Varoluşuna bu tehdidin farkında büyür her Alevi-Kızılbaş çocuk ve Kırklar Meclisi’nin sırrını da yüreğine mühürler. Bu sırrı Dersim coğrafyasından daha iyi kim saklar ki?

Ayten Kordu da “Çocukluk yıllarında Alevilik yönümüz ezilmişlik kimliği olarak öne çıkıyordu” diyor kendisine sorduğumuzda. Bu ülkede tek bir Alevi yoktur ki, anılarında bir dışlanma ve ötekileştirme hikayesi taşımasın. İstisnasız her bir Alevi’nin ya kimliğinden dolayı giremediği bir iş, ya da bölüşmek istediği ekmeğini yemeyen bir arkadaşı vardır bu anılarda. Tabi başta Dersim Soykırımı olmak üzere, bu coğrafyayı Alevi canları alarak lanetlemiş bir tarihsel hafıza da vardır. Bu kuşaktan kuşağa anlatılarak da diri tutulur ve yaşatılır. Ayten’de bu emaneti teslim almış ve hafızanın yüklenicisi olmuştur.

Alevilik beni güçlü hissettirdi

90’ların başına gelindiğinde ise Alevi katliamları yakın bir tarihten anlatılan hikaye olmaktan çıkmıştır. Ayten’de kendi kuşağından birçok insan gibi önce Madımak’ta canlarının yakılmasını, sonra da Gazi Katliamı’nı dehşetle izlemiş, canlı tanığı olmuş. “Sivas Katliamı ile birlikte öfkem ve isyanım artık kabına sığmaz olmuş, haksızlığa ve zulme karşı durma arayışlarım daha da derinleşmişti” diye anlatıyor ve ekliyor: “Aleviliğimiz her ne kadar toplumsal bir baskı ve dışlanmışlığı getirmiş olsa da, ben bir kadın olarak, adalet ve özgürlük arayışı olan 20’lerinde genç bir kadın olarak, Alevi-Kızılbaş bir ailenin çocuğu olmayı her daim bir avantaj olarak gördüm. Çünkü inanışımızın ve yaşamsallığımızın içinde haksızlığa ve zulme karşı durma hep vardı ve beni hep cesur ve güçlü hissettirdi.”

İsyanını mücadele ile örgütlüyor

Kurdistan ve Türkiye’de zulme boyun eğmeyenin, haksızlığa öfkesi ve isyanı içinde tutuşanın, hakikat ve özgürlük hasreti sel olup akanın yolu Kürt Kadın Özgürlük Hareketi ile mutlaka bir yerde kesişir. Ya bir 8 Mart alanında mor bayraklar altında, ya bir Cumartesi Anneleri eyleminde, ya bir 1 Mayıs kortejinde tekstil ve inşaat işçileri arasında ya da demokrasi ve insan hakları mücadelesinde yitirilmiş bir canı anarken…

Ayten’in de isyanı 93’te adresini bulur ve aynı zamanda yok sayılan, inkar edilen bir diğer kimliği olan Kürtlük ile kucaklaşmasını sağlar. Alevi, Kürt, yoksul, emekçi genç bir kadın olarak Ayten tüm kimlikleriyle demokrasi mücadelesi ama özellikle de kadın çalışmaları içinde konumlanır. Aslında bugün neredeyse tüm kurumlarımızda hayat bulan eşbaşkanlık, eşit kadın temsiliyeti gibi büyük kadın kazanımları için nasıl bir emek verildiğini ve mücadele edildiğini birebir Ayten’den dinlemek gerekiyor: “Kadın kurtuluş perspektifi olarak özgün kadın örgütlenmemizi geliştirmemiz gerekiyordu. Biz daha çok partide kadın gerçekliğimiz ile buluşmaya başlamıştık. Öne çıkan bir kimliksel gerçekleşmeydi. Kimliksel olarak bir fark ediş, uyanış, yer alış biraz kadın bilinciyle birlikte daha çok buydu ama parti politikalarımız kadın kurtuluş perspektifi geliştikçe, kadın örgütlemesi özgürlük hareketi olarak gelişince bizim de temel beslenme kaynaklarımız oralar oldu.”

Munzur gibi…

Kürt Kadın Özgürlük Hareketi Munzur Suyu gibidir. Sağlam ve vakur kaynağından akmaya başladığında biraz zordur heybeti ve coşkusunu görmek. Tüm zarafetiyle akarken nehir yatağında, buluşur çoğalır, akar çoğalır, değdiği her bir toprak parçasında yeşillenir çiçeklenir. Aktıkça değişir, değiştikçe dönüşür ve her bağrına aldığını da beraberinde değiştirir dönüştürür. Kürt Kadın Özgürlük Hareketi’yle buluşan Ayten için de değişmek dönüşmek ve değiştirmek de kaçınılmaz olmuştur. Munzur’un yüz yıllardır beslediği toplumsallık ve geliştirdiği yaşamsallık gibi… Tam da Ayten’in aşağıda anlattığı gibi…

“Özgün kadın örgütlenmesi kadın açısından ve benim açımdan önemli bir gelişme sağladı. Çünkü özgün parti örgütlenmesinde hem siyasi partide bir kadın çalışması deneyimi olması ve egemen erkek zihniyeti ile çarpışma, çatışma geliştirmişti bizi evet, önemli bir deneyimdi politikada yer almak ama özgün kadın kurumunda o deneyim ile yer almak ben de kadın bakış açısı konusunda önemli sıçramalara sebep oldu. O yüzden özgün kadın örgütlenmesi bizim kadın perspektifimizde mihenk taşıdır. Kadının bilinçsel dönüşüm sağlaması, kadın bakış açısını geliştirmesi, kadının kadını sevmesi, kadının kadına emek vermesi o dönemlerin temel yaklaşımlarıydı. Biz bu bilinçle örgütlenerek bugünlere geldik. Kuşkusuz bizim beslenme kaynaklarımız özgürlük hareketinin yarattığı değerlerlerdir.”

Özgürlük haykırışları…

Baskıyla, kapatmayla, KHK’lerle, kayyum ile yok edilmeye ve unutturulmaya çalışılan bir kadın mücadelesinin hafızası gibi Ayten. Bugün Kürt Kadın Hareketi’nin mor çizgisi olan eşbaşkanlığın tohumları 90’ların başında Kadın komisyonları ile atılıyor. Ayten de önce kadın komisyonu başkanlığı yapıyor, ardından Yurtsever Kadın Derneği, Özgür Kadın, Dicle Kadın ve son olarak Gökkuşağı Kadın Derneklerinin kuruluş ve yönetimlerinde uzun süre farklı görevler üstleniyor. Tevgera Jinen Azad’ın, Demokratik Özgür Kadın Hareketi ile özgürlük mücadelesinde yeni bir kapı daha aralıyor ve Ayten’de geri durmuyor. “İlk Kadının Sesi dergisi çıktığında partide kadın arkadaşlar ile oturur onları okurduk. DÖKH süreci bizler için kadının bilinçsel, örgütsel durumunu geliştirme, siyasette sözünü söyleme, dışarıdan siyasi partilere politika oluşturma konusunda bizi düşünsel olarak ilerletti” diye anlatıyor Ayten o dönemi. Küçük parti bürolarında okunan dergiler ve bilinçlenme çalışmalarından, ülkenin ve dünyanın her bir yanına kadınların “Jin, Jiyan, Azadi” olarak yaşam bulan özgürlük haykırışlarını taşıyan bir harekete…

Özgürlük mücadelesinin yolu Dersim’e çıkar

Dersim’in hakikati, Kurdistan’ın hakikati gibidir. Dersim coğrafyası, bugün ki “Tunceli” il sınırlarının çok daha dışında Koçgiri’den Varto’ya, Elazığ’dan Erzincan’a uzanan bir tarihselliğin ve 5 parçaya bölünmüşlüğün adıdır. Zorla yerinden edilmelerle, insansızlaştırma politikalarıyla yüzbinlerce Dersimli her ne kadar şehrin dışında yaşıyor olsa da, yüreği ve aklıyla Dersim’dedir. Her biri yaşamın ve mücadelenin içinde edindikleri tecrübe ve becerileriyle bir gün bu topraklara dönüp Dersim’e borcunu ödeme yeminini yüreklerine sırlamış gibidir. Burada son sözü sırrını ayan eden Yeşil Sol Parti adayı Ayten Kordu’ya bırakalım: “Deneyimlerimi kendi halkımla paylaşmak ve Dersim’den öğrenmek istiyordum. Aslında biraz da kendime yoğunlaşma, dönme, özümle buluşma, topraklarımda kendi kültürümle, halkımla şifa bulmak istiyordum. Bu duyguyla 2015’te Dersîm’e geldim. Buraya yerleşme kararı aldım. Buraya yerleştiğimde Dersim’in birçok sorun ve sıkıntıyla boğuştuğunu da daha fazla anladım. İnsansızlaştırma politikaları, işsizlik, toplum üzerinde siyasi ve kültürel baskıların ve asimilasyonun göründüğünden daha yakıcı olduğunu fark ettim. Bu nedenle Dersim’de olmak ve burada mücadele yürütmek benim için çok önemli. Bu topraklar aynı zamanda değerler birikimine sahip. Önemli değerler yaratan topraklar, hem inançlar açısından kadim bir duruşu var, hem bir direnişi oluşturma tarihi açısından önemli bir deneyim vardı. Başka bir ruh vardır Dersîm’de. Bana bu topraklara ve yaratılan değere layık olmak düşer.”

***

Diasporaya çağrı…

Avrupa’da yaşayan Dersimlilere çağrıda bulunan Ayten Kordu, “Diaspora ve sürgünde olan halkımızın desteği Dersim halkı için çok önemli. Ülkenin bu tek adam kadın düşmanı zalim düzenden kurtulması için, halkımızın topraklarına geri dönebilmesi için bulundukları ülkelerde seçim kampanyalarına destek vermeleri, sadece oy kullanmaları değil çevrelerindeki bütün herkesin oy kullanması için mücadele yürütmeleri bizim için çok değerlidir. Dersim’de yaşayan akrabalarıyla görüşüp yereldeki seçim çalışmamıza katkı sunacaklarını biliyorum. Diasporadaki halkımızın kadim Dersim topraklarına ve kültürümüze verdikleri değeri her zaman gururla takip eden bir arkadaşınız, yoldaşınız olarak sizleri sevgiyle kucaklıyorum” diye seslendi.

https://justpaste.it/cjz38

Not: Fotoğraflar PİRHA’dan…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir