Devletin yapamadığını biz yapınca kayyum atadılar

Mezar binalar yapıp zenginleştiler, deprem olunca yıkılan mezar evlerinin yardımına bile gelemediler, onbinlerce insanı enkaza gömdüler, milyonlarca insanı kışa terk ettiler. HDP ve halk seferber oldu, derman oldu. Bu kez de dayanışma merkezine kayyum atadılar

Pazarcık’ta olan HDP’li Koray Türkay, devletin yapamadığını yaptıkları için kayyum atandığını söyledi. Türkay, halkın örgütlü gücünün yabancı basının ve bölgedeki herkesin dikkatini çektiğini, bu yüzden müdahale edildiğini belirtti. Türkay, ‘Böyle korkunç bir hükümet görmedik’ dedi

Maraş merkezli gerçekleşen 7,7 ve 7,6 depremlerinin 12. günü. En son yapılan resmi açıklamaya göre 10 ilde etkili olan depremlerde onbinlerce insan yaşamını yitirdi, yüz bini aşkın yaralı ve hala enkaz altında onbinlerce insan olduğu belirtiliyor. Kurtarma çalışmalarına yetişmeyen devlet, hayatta kalanları da dondurucu soğukta, aç susuz ve çadırsız bırakarak ölüme terk etti. Çadırın ve temel ihtiyaçların ulaştırılmadığı tek bir depremzedenin kalmaması için ilk günden bu yana çalışma yürüten HDP ve gönüllülere yönelik engellemelerin ardı akası kesilmezken, önceki gün bir skandala da imza atıldı. Pazarcık Kaymakamı Mustafa Hamit Kıyıcı depremzedeler için yardımların toplandığı HDP ve yöre derneklerinin kentte kurduğu Hasankoca Yardım Merkezi’ne el koydu ve kayyum atadı. Pazarcık’taki Hasankoca Yardım Merkezi’nde çalışmaları yürütenlerden de biri olan HDP Kadıköy İlçe Eşbaşkanı Koray Türkay. Bölgede olan Türkay, yaşananları gazetemize anlattı.

İktidarın tezi boşa düştü

Mezar binalar yapıp zenginleştiler, deprem olunca yıkılan mezar evlerinin yardımına bile gelemediler, onbinlerce insanı enkaza gömdüler, milyonlarca insanı kışa terk ettiler. HDP ve halk seferber oldu, derman oldu. Bu kez de dayanışma merkezine kayyum atadılar. Halkın dayanışmasının devleti rahatsız ettiğini söyleyen Türkay, “10 gündür aslında devletin yapamadığını halkın öz örgütlenme çerçevesinde yapılabilir olduğunun görülmesinin devlet tarafından tahammül edilebilir bir şey olmadığını gördük. Buradaki dayanışmaya kayyum atayarak devlet kendi yapamadığını, başkaları tarafından yapılabildiğini görünmesini istemedi. Çünkü bu süreçte devlet ihmallerinin, vurdum duymazlıklarını sürekli olarak siyasi argüman üretiyordu, böylesi büyük bir felakete zaten kimse başka bir şey yapamaz kaos olması gayet normaldir şeklinde bir argüman üretiyordu. Ama durumun aslında Pazarcık Koordinasyon Merkezi’nde böyle olmayabileceği görüldü” dedi.

Her gün 30-40 köye gidiyorduk

Devletin yapamadığını halkın yaptığını vurgulayan Türkay, şöyle devam etti: “Küçük ölçekte Pazarcık’taki köylerde özellikle planlı, gayet özverili, disiplinli bir şekilde, hiçbir şekilde kaosa yer vermeyen bir sistem oturttuk. Her gün 30 ile 40 arasındaki köye bizzat gittik. Sadece insanların eşya alma meselesinin ötesinde onları ziyaret etmek, onları dinlemek, onlarla konuşmak, onların duygularıyla hemhal olmayı önümüze koyduk. Dayanışma sadece bir ihtiyacın, herhangi bir yaşamsal ihtiyacın, bir eşyanın giderilmesi eksenin de değil; aynı zamanda manevi anlamda, psikolojik anlamda, dostluk ekseninde bir ihtiyacın da karşılanmasına yönelik bir anlayış üzerinden biz bu kriz koordinasyonu merkezini hayata geçirdik.”

Halk iradesi rahatsız etti

Uluslararası kamuoyunun da dayanışmadan etkilendiğini ve gözlemlemek için Pazarcık’a geldiği söyleyen Türkay, “Bu sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda belki de uluslararası basın kuruluşlarının dikkatini çekti ve son üç gündür buraya oldukça fazla gazeteci geldi. Buradaki kriz koordinasyonu merkezinin diğerlerinden çok farklı olduğunu, sistem bakımından çok farklı olduğunu söylediler. Burada bazıları kaldı ve gözlemler, çekimler yaptılar. Bu tabi ki devleti aslında bu şekilde bir müdahale etmek durumunda bıraktı, çünkü kendisinin yapamadığı şeyleri bir başka kesimin özellikle halkın devlet olmadan yapılabiliyor oluşu, başka bir yaşamı da olabilir kılmayı ortaya koyuyor. Zaten bizim de amacımız bu aslında, yeni bir yaşamı devletin değil halkın örgütlü eksenindeki demokratik bir yaşam umudunu bir yerde örgütleme arayışı. Yani görüyoruz ki bu kayyumun kendisi bizim aslında doğru işler yaptığımızın göstergesi oluyor” diye vurguladı.

Molozları döker gibi yere döktü

Büyük bir emekle topladıkları yardım malzemelerine çöp muamelesi yapıldığına dikkat çeken Türkay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada bugün çok acı olan bir şey oldu aslında, biz buraya binlerce kilometre uzaktaki insanların gelemeyip ama dayanışma gösterme iradeleri olan işte bazı yaşamsal araç-gereçleri özenli bir şekilde temizleyip, paketleyip bizim ilçelerimize götürüp buraya ulaşmasını sağlayanların gönderdikleri malzemeleri topladığımız sırada kaymakam burada kayyum ilanını yaparken, o sırada buraya bir TIR’ımız gelmişti. Türkiye’nin birçok yerinden gönderilen malzemelerle dolan TIR’ımız o anda buraya varmıştı. Ona da el koydu. Ve o TIR’ı biz normalde elden ele son derece özenli bir şekilde halka ulaştırılması için depolara koyuyorken, kayyum burada içinde elektrikli sobalarının olduğu, yağ tenekelerinin olduğu, kırılacak malzemelerin olduğu tüm araç gereçleri TIR’ın dorsesini havaya kaldırarak molozları döker gibi yere döktü. Yani insanların bu kadar büyük emeklerle dayanışma göstermesi, bu irade kendisi bu kaymakam tarafından bir çöp olarak addedildi. Bu tabi çok moral bozucuydu.”

Kötülük

Yapılanın tam anlamıyla bir kötülük olduğunun altını çizen Türkay, “Kötülük, kötülüğün kendisi bu kadar, biz bir taraftan insanlar bir tane toplu iğne göndermişse o eğilmesin diye burada eksi 5-10 derecede tek sıra diziliyoruz, saatlerce, gün boyu özenli bir şekilde halka ulaştırırken bunlar da böyle şeyler yapıyorlar” dedi.

Kabadayılık

Deprem sonrası en büyük eleştirilerin başında arama kurtarma çalışmalarına askerlerin ve polislerin devlet tarafından geç dahil edilmesi olurken, Pazarcık Kaymakamı, Koordinasyon Merkezi’nde çalışanları asker ve polisi yığmakla tehdit etti. Kaymakamın “Eğer karşı çıkarsan askeri-polisi buraya yığarım” tehdidini de değerlendiren Türkay, “Tehdit, kabadayılık, mala çökme, insan canına kast etme, bu işte devlet yani. Devlet dediğimiz mesele bu. Maraş kayyumla tanıştı. Bundan sonra bence Maraş için yeni bir sayfa, bu olay Kurdistan’da herhangi bir yerde olsa politik anlamda çok da ekstradan bir şey olmazdı ama Maraş’ta olmuş olmasının oldukça büyük önemi var. Bundan sonrası Maraş’ın en azından Pazarcık için yeni bir sayfadır. Hala burada insanlar devleti bir güç olarak görüyorlar. Bizim burada ortaya koymuş olduğumuz irade onlarda bazı soru işaretleri yaratmıştı ama bu olayın kendisi bence o soru işaretlerini bir kesim için kaldırdı” dedi.

Bu iktidar korkunç bir iktidar

Dayanışma bekleyen depremzedelerin mağdur edildiğine dikkat çeken Türkay, şöyle dedi: “İnsanlar bizi arıyorlar ve biz kayyum atandığı anda tabi hiçbir şey yapamadık, kaldık. O sırada bizim köylerde olmamız gerekiyordu, araçlarımızın çıkmış olması gerekiyordu; aradılar dediler ki neredesiniz hani geliyordunuz, her gün geliyordunuz niye gelmediniz, dedik kusura bakmayın devlet buraya kayyum atadı. Yani ne olacak dediler. Bilmiyoruz dedik. Şu an sizin için gönderilen malzemelere biz dokunamıyoruz ve size ulaştıramıyoruz. Şu an için yapabileceğimiz bir şey yok. Bir kısmı geldi buraya, bir kısmı tabi çok üzüldü. Bizim burada evleri yıkılan, ailelerini kaybeden yaşlılar var. Onları alıp buraya getirmiştik. Bizimle birlikte yaşıyorlardı. Sobaları, onların bakımları, yiyecekleri her şeyini sağlıyorduk. Şimdi onlar buralılar, biz gidiyoruz, onlar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Askerlerin burada öyle birileri olduğundan haberleri bile yok ve onlara bakmak durumda kalacaklarından da haberleri yok. Ve bakmayacaklar zaten. Ya çok korkunç bu ülke. Bu iktidar korkunç bir iktidar. Ben 50 yaşındayım birçok hükümet gördüm böyle bir pratik yok, böyle bir iktidar gelmedi.”

İnsanlar aç, soğukta

Devlet, enkaz altından insanları kurtarmadığı gibi şimdi de ölüme terk ediyor. Dayanışmayı ortadan kaldırarak insanları ölüme terk edildiğini söyleyen Türkay, “İnsanlar aç, soğukta, Elbistan eksi 15 derecelere çıkıyor, Pazarcık eksi 10’lar. Hiç kimse evine girmiyor, herkes dışarıda çadırda. Mesela sobalarımız yeni gelmişti, günlerdir uğraşıyoruz o sobalar elde etmek için. Hepsinin telleri koptu şu anda, her şey üst üste, rezalet durum. Yazık bu kadar kötülüğü hak etmiyor halk, bu karabasandan bu ülkenin kurtulması gerekiyor. Böyle olmaz yani, ne olacak bir canı var, ya kaybedilir, ya da kazanılır. Bu şekliyle gidemez” dedi.

HDP’ye sahip çıkılmalı

Dayanışmadan vazgeçmeyeceklerine vurgu yapan Türkay, sözlerini şöyle noktaladı: “Umutsuz olmayalım, biz dayanışmaya devam edeceğiz. Elbet bugünler geçecek az kaldı diyoruz, öyle umuyoruz, onun için mücadele ediyoruz ama herkesin gerçekten AKP-MHP’nin yıkılmasına karşı büyük bir mücadele ortaya koyması lazım, örgütlenmesi lazım. HDP’ye sahip çıkılmalı. HDP’nin 12 bin tutsağı var, her yerde terörize ediliyor, paralarına el konuluyor, milletvekilleri tutuklanıyor, yapılmadık kötülük yok. Hala HDP Türkiye’nin en iyi kriz koordinasyonu kurduğu için kayyum atamak zorunda kalıyorlar. Demek ki HDP’ye sahip çıkmak bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak demektir.”

https://justpaste.it/78zoz

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir