Savaşın gölgesinde girilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, mücadele eden, umut olan, yeni bir yaşam doğuran kadınlara sorduk
Dünya bir 8 Mart’a daha savaşın gölgesinde girdi. Bilinir, savaşta ilk önce gerçekler ölür. Gerçeğin bu imhasının arkasındaki hakikate baktığınızda göreceğiniz ilk şey ise kadının bir savaş ganimeti olduğu gerçeğidir. Çünkü savaş kurnaz erkeğin icadı, kadını köleleştirme, bir cins olarak sömürme, kendi iktidar düzenini, erkekliği daimi kılma aracı. Bu yüzden Kürtlere yönelik yüz yıllık bitmeyen savaş, Ortadoğu’da, Afrika’da, Latin Amerika’da, Asya’da süren ve Avrupa’nın göbeğine taşınan hegemonya savaşı nedeniyle bu 8 Mart ayrı bir önem kazandı. Biz de dünyanın çeşitli bölgelerinde mücadele eden, umut olan, yeni bir yaşam doğuran, inşa eden kadınlara söz verdik.
Yaşamı kadın rengiyle örelim
Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed: Her şeyden önce 8 Mart günü vesilesiyle kadınların haklarını elde etme mücadele gününü tüm kadınlara kutlu olmasını diliyorum. O kadınları fedakarlıklarıyla anıyor ve onlara minnettarlığımı dile getiriyorum. Kadınlar toplu ve şahsi mücadelelerini belirli bir düzeye kadar getirmişler, bunun için büyük fedekarlıklar yapmış, her alanda bedel ödemiş, kendini eğitmiş ve örgütlemiş, kendine bir güç ve güven yaratmış. Ancak şimdiye kadar da, dünyanın dört bir yanında, her alanda zulüm ve baskı en kötü yöntemlerle kadınlar üzerinde uygulanmaktadır. Bu baskılar hem toplumda hem de devletin erkek zihniyet tarafından yönetilen kurumlarda gerçekleşiyor. Bunun için kadının mücadele düzeyi bu sistemin zihniyetini değiştirmeye yetmiyor. Bunun olması için kadınların mücadelelerini daha da bir üst düzeye ulaştırmaları, farklı renklerle renklendirmeleri ve her alanda bunu geliştirmesi gerekir. Aslında gerçekte kadın barış ve adaletin teminatıdır, dolayısıyla kadınlar insanlık üzerinde yürütülen bu ağır savaş karşısında barış isteğini farz etmeli, savaşın gelişmesini ve insanlığa karşı olan tahribatları önlemelidir. İnisiyatifi ele almalıdır. Kadın toplumla güçtür, toplumun varoluşu da birikimli ve örgütlü kadınlara bağlıdır.
Batı Kürdistan’da kadınlar inisiyatifi aldılar ve devrime öncülük ettiler. Yaşamın bütün alanlarında rollerini oynadılar. Fedakarlıkları ve kahramanlıkları dünyada sembol oldu. Şimdiye kadar ortaya çıkmayan kadın özellikleri günışığına çıktı. Duygu, doğruluk, cesaret, zeka, fikir zenginliği, hem fiziki hem eylemsellik, vatanseverlik, toplumsallık ve daha birçok özellik vb… Şüphesiz devrim kadınların önünü açtı, kadınlar da mücadele etti ve devrimi geliştirdiler. Ama önemli olan devrimin kalıcılığı ve devamlılığıdır. Devrimin beraberinde değişim ve dönüşümü getirmesidir. En önemli başarı kadın cinayetlerini durdurmak ve ortak bir sistemle dünyayı idare etmektir. Rojava ilk adımını kendinde geliştirmiştir, bunu daha da zenginleştirmeli ve genişletmelidir. Yaşamın kadının rengiyle örülmesi gerekir.
Örgütlü bir mücadeleye ve dayanışmaya ihtiyaç var
HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan: Öncelikle ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm dünya kadınlarına bir kez daha kutlu olsun’ diyorum. Ancak şunu ifade etmek isterim; kadınlar sadece 8 Martlarda değil yaşamın her alanında her gün hatırlanması ve değer verilmesi gereken varlıklardır. Fakat biz kadınların her gün şiddete maruz kaldığı, katledildiği, her gün baskı altına alındığı, emeğinin ve bedeninin sömürüldüğü, sözünün inkar edildiği, daha doğrusu kadınların inkâr edildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen biz kadın hakları savunucuları ve bir kadın partisi HDP olarak kadın mücadelesi veriyoruz. Bütün bu yaşananlar karşısında kadınların tırnağının taşa değmemesi, kadınların daha özgür ortamlarda, daha özgür yarınlarda yaşayabilmesi için büyük bir mücadele yürütüyoruz. Ne yazık ki bugün kadını değersizleştiren ve onu bir meta olarak gören; kadınların bu coğrafyada istediği gibi yaşamasına, sözünü istediği gibi söylemesine, istediği gibi hareket etmesine müsade etmeyen bir erkek egemen sistem ve tek adam rejimiyle karşı karşıyayız. Fakat her şeye rağmen güçlüyüz, dirençliyiz kararlıyız. Bu 8 Mart Ukrayna’da yaşanan savaştan kaynaklı olarak savaşın gölgesinde geçecek ama şunu biliyoruz; savaşlar önce kadınları vurur, önce çocukları vurur. Savaşlarda önce kadınlar ve çocuklar mağdur olur. Elbette ki barışın hakim olduğu, kadınların bu coğrafyada barışı hakim kıldığı bir coğrafyayı ve yarınları yaratmak da biz kadınların elinde. O yüzden örgütlü bir mücadeleye ve dayanışmaya ihtiyaç var. 8 Mart bütün bunlara vesile olsun diye umut ediyorum. Bir kez daha bütün kadınların 8 Mart’ını kutluyorum.
Dünya kadınlarına örnek
Eski FARC-EP gerillası Alexandra Nariño Tanja Nijmeijer: Bu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, 1908 grevinde hayatını kaybeden kadınları anarken (bunu asla unutmayalım), patriyarkaya karşı ve daha adil bir toplum için mücadele etmeye devam eden tüm Kürt kadınlarını selamlamak istiyorum.
Sadece masa başı teori yapan değil bunu pratiğe de döken patriyarka karşıtı ve feminist bir mücadeleye olan gereksinimi göstererek tüm dünya kadınlarına örnek oldunuz.
Özellikle de, HDP’li Kürt politikacı Aysel Tuğluk’un cezaevinden serbest bırakılması gerekliliğini dile getirmek istiyorum. Terörle mücadele yasası kapsamında 10 yıl hapse mahkum edildi. Kendisine yönelik iddianamede “basına verdiği demeçler”in yanı sıra katıldığı cenazeler de delil olarak sıralanmış. Ciddi sağlık sorunları var ve derhal cezaevinden serbest bırakılmalı.
AYSEL TUĞLUK DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!
Kürt kadınlarının mücadelesine imreniyorum
Yunanistanlı Ressam Eleni Vasilopulou: Kadınların özgürlük ve mücadele sembolü olan 8 Mart; tarihsel bir altyapıdan var olmuş ve günümüzde daha güçlenmektedir. İnanıyorum ki; kadınların mücadele ruhu ve azmiyle verdikleri mücadele çok daha büyük bir güç oluşturacak. Bu bizi erkeklerle eşit şartlarda olduğumuz bir düzeni yaratacak. Bunun için her alanda mücadele etmek gerekiyor. Elbette bu ruhla verilen mücadele herkes için özgürlük ve demokrasiyi getirecek.
Savaş herkes için yıkım ve talandır. Sadece fiziki değil. İnsani ilişkilerden kültürlere kadar her şeyin imhası demektir. Bugün Ukrayna bir örnek ve kadınlara düşen de bu savaşı durdurma temelinde olmalıdır. Burada savaşı durdurmanın bir parçası olmak aynı zamanda kadın mücadelesinin önünü açmak demektir ve kadınların her yerde bu yıkıma karşı durmaları gerekiyor.
Fakat Rojava’da savaşın bir parçası olan kadınlar doğrudan özgürlük ve demokrasi için savaştılar-savaşıyorlar. Ukrayna’daki savaşla Rojava’daki savaş bir değil. Çünkü kadınlar orada özgürlük için savaşarak devrim yaptılar. Ama Ukrayna’daki savaş erkeklerin savaşıdır ve kadınlara düşen bu savaşı durdurmak için mücadele etmek. Hatta herkesin yapması gereken şey bu savaşı durdurmaya dönük olmalı.
Açıkçası, Kürt kadınlarının demokrasi ve özgürlük için silahla verdikleri mücadeleyi, silaha sarılmalarını imreniyorum. Dilerim ki bütün Kürtler kendi ülkelerine, topraklarına kavuşurlar ve özgür Kürdistan’ı yaratırlar.
Ayrıca dünyada demokrasi ve barış isteyen bütün insanların Öcalan’ın özgürlüğü için bir adım atması gerekiyor.
8 Mart devrimci mücadele günüdür!
İtalyan aktivist Laura Corradi: 8 Mart, II. Komünist Enternasyonal bağlamında kadınlar günü olarak doğdu. Birkaç yıl sonra, o tarihte, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir grev sırasında, çok sayıda kadın işçi bir yangında öldü: sahibi, greve katılmalarını önlemek için onları fabrikaya kapatmıştı – ve kaçış mümkün değildi. Böylece 8 Mart onların da şehadetlerini anma günü oldu.
Ve yavaş yavaş dünyadaki tüm ülkeler tarafından benimsendi. Bugün pek çok ana akım, ılımlı feminist hâlâ devletin toplumsal cinsiyet eşitleyici bir faktör olduğuna inanıyor – sınıf, ırk/etnik köken, cinsel yönelim, din, jeopolitik arka plan, farklı yeteneklere dayalı eşitsizlikleri tartışmaya açmadan, 8 Mart’ı bir dönüşüme dönüştürdüler, sadece kutlama günü, kurumsal bir yıldönümü. Ancak her türlü baskıdan kurtulmaya inanan radikal feministler için bu bir mücadele günüdür!
Sonuç: Bugün kapitalizme ve ataerkilliğe karşı mücadele eden Kürt kadınlarına, her türlü baskıya kesişen ve eş zamanlı olarak dayanışmamı ifade etmek istiyorum: Yaşasın dünyadaki tüm kadınların mücadele günü! 8 Mart’a, bize kurtuluş yolunu öğreten Kürt kadınlarının devrimci mücadelesinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. 8 Mart bir yıldönümü değil bir devrimci mücadele günüdür!
Yaşasın isyan, yaşasın feminist mücadelemiz
Feminist gazeteci-yazar Ayşe Düzkan: İnsanlık tarihi, sanat, bilim, savaşlar, acılar, mutsuzluk ve mutluluktan oluşuyor. Ama onu anlamak istediğimizde baskı, sömürü ve bunlara karşı direnişin tarihi olduğunu görüyoruz. Bu mücadelelerin farklı biçimleri, farklı güçlerde tarihin her aşamasında vardı. Geçtiğimiz yüzyıllara, sömürgeciliğe, işçi sınıfının sermaye tarafından sömürülmesine ve emperyalizme karşı mücadeleler damga vurdu. Kâh kazanıldı, kâh yenilindi; büyük bir deneyim ve teori biriktirildi. Bu birikim, zaman zaman karşımıza konulmaya çalışılsa da hep omuz başımızdadır. Bu yüzyıla damgasını vuransa cinsiyete dayalı baskı ve sömürüye karşı mücadeleler oluyor. Bunun parçası olmanın onuru, sorumluluğu ve heyecanıyla tekrar ediyoruz; yaşasın isyan, yaşasın feminist mücadelemiz! Gelecek bugünden farklı olacaksa, gelecek kadın olacak!
Mücadeleyi büyüten tüm kadınlara aşk olsun
Alevi kadın aktivist Saime Topçu: Hak ve hakikat mücadelesinde katledilen tüm kadın bedelgahlarımızın önünde özüm ile dardayım…
Kadim tarihlerden günümüze kadar hakikat ve özgürlük arayışında yılmadan devam etmek ancak umut etmekle olmuştur. Neolotik çağlardan başlayıp gelen kadın mücadelesi Clara Zetkin’den, Rosa Luxemburg’a, Mirabel kardeşlere; Zarife Hatun’dan, Arifelere, Beselere, Sakinelere; Ekinlerden, Gültanlara, Aysellere, Sebahatlere, Figenlere, Garibe Gezerlere kadar devretmiştir. Tüm dünyada dalga dalga yayılan kadın direnişine tanık olmaktayız. Tam da bu nedenle rızasız yolun zalimleri, düşmanları öncelikle kadını, kadının yaşamı var ediş biçimi olan toplumsallığı, yani komünaliteyi hedef alarak insanlığı düşürmüş, halkları düşmanlaştırıp, çatıştırarak tahakkümlerini kalıcı hale getirmeyi amaç edinmişlerdir.
Bilinmelidir ki, hakikati çiğneyen, özgürlüklere set çeken tam da bu yasakçı eril zihniyetin oluşumlarıdır. Rızasız yol, Ana/Kadın hakikatini çiğneye gelen bu zihniyet en nihayet günümüzde kapitalist modernite olarak kendini gerçekleştirmiştir. Cinsiyetçilik, tahakküm, gasp ve endüstriyalizm ile cümle cana ve cümle varlığa
düşmanlığını perçinlemiştir. Çünkü Ana’dan, Ana Yolundan kopuş insanlığa zulüm getirmiş, insanlığı zulmata düşürmüştür. Bu hakikat üzerine kurulu özgürlükçü-eşitlikçi yaşam biçimi, öteden beri kadının hakikatiyle; öğretisi ve yaşamı var eden, biçimlendiren yanıyle yaşamı mümkün kılmıştır.
Çözüm; ancak Ana kadın düsturlu, ahlaki politik kom değerleriyle, farklılıkların birbirine tahakküm kurmadan ikrarla birarada yaşamakla mümkün olacağının ayırdında olmak gerekir. Xızır aklını esas almalıyız! Xızır aklı, Ana kadın kemaleti, sevgi, barış, kardeşlik, adalet ve vicdanı toplumsal savunmamızın ve özgürlüğümüzün diriliş sembolüdir.
Ana Fatma’nın kemalatiyle yaşamı ve kendimizi yeniden var edip savunmalıyız. Eşitlikçi/özgür yaşama inanan, sahiplenen mücadeleyi büyüten tüm kadınlara aşk olsun.
Özgür yaşamdan yana direnen hiçbir kadını sır etmeyeceğiz!
Savaşı ancak kadınlar durdurabilir
Şengal Özerk Yönetim Eşbaşkanı Riham Hesen: Dünyada 74. fermandan geçirilerek yok edilmek istenilen Êzîdî halkı temsilcileri adına başta tüm Kürt kadınlarının ve dünyada adalet, özgürlük barış için mücadele eden kadınların 8 Mart’ını kutluyoruz. 2022 yılının hem Êzîdî hem tüm dünya kadınları için adalet ve özgürlük yılı olmasını dilerim. Savaşı ancak kadınlar durdurabilir. Êzîdî halkı kendine özgü, kendi özellikleri ve gerçekleriyle yaşama tutunuyor. Biz DAİŞ katliamından sonra kendimizi toparlıyoruz ve bunun tam olması için tüm kadınların bizimle dayanışma içinde olmalarını ümit ediyoruz. Êzîdî kadınlar olarak başarımızı yeniden doğuşumuzu ve mücadeledeki başarımızı Önder Apo ve şehitlere borçluyuz. Bu vesileyle şehitlerimizi 74. Ferman’ın şehitlerini saygıyla anıyor hem Önder Apo’nun hemde bu uğurda mücadele eden tüm kadınları bir kez daha saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Tekrardan tüm kadınların 8 Mart’ını kutluyorum.
Özgür irademizle katılıyoruz
Kandil Belediye Eşbaşkanı Awaz Îsmail: Kadınların emek ve mücadele günü olan 8 Mart’ı başta bütün dünya kadınlarına kutluyorum. Özellikle bu yolda mücadele eden, direniş sergileyen ve özgürlük için çabalayan kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Demokratik bir sistemin inşası, güven ve doğa korunması kadının özgürlüğüyle mümkündür. Bunun için kadınlar olarak 8 Mart vesilesiyle mücadelemizi büyütmeli ve geliştirmeliyiz. Köleci sisteme, sömürgeciliğe, erkek zihniyetli sistemlere, baskı ve zulmü kadınlara reva gören despot sistemlere karşı tüm kadınların, özellikle Kürt kadınlarının mücadelelerini yükseltmeleri ve buna öncülük etmeleri gerekir.
Güney Kürdistan’da kadınların durumu çok ağır ve kötüdür. Sistem bakımında, günlük cinayetler, baskılar, küçük yaşta evlendirmeler, zorla evlilik dayatmaları, çok evlilik gibi yaklaşımlar çok ön plandadır. Görevlerde olan kadınlar, erkek zihniyetin gölgesinde siyaset yapıyorlar, kendine özgü bir siyaset özgür bir siyaset yok. Önder Apo’nun fikirlerinin etkin olduğu çalışma alanları ve bölgelerde, kadının öz iradesiyle katılımı daha yoğundur ve gözle görülürdür. Orada eğitimler, seminerler, yoğunlaşmalar vardır. Örneğin yaşadığımız Kandil alanı buna örnektir. Kandil’de devlet sisteminde uzak bir yaşam, bir özgürlük var. Burada Irak’ın ve Güney Kürdistan’ın hiçbir bölgesinde olmayan eşbaşkanlık sistemi var, kadının özgür ve kendi iradesiyle katılımı söz konusudur.
Kürt kadınları olarak Önder Apo’nun fikir ve düşüncelerini tüm dünyaya yaymalıyız, bununla beraber Önder Apo’nun özgürlüğüyle kadının özgürlüğünü garanti altına alacağız. Her geçen gün Kürt kadınları öncülüğünde yeni bir takım gelişmeler oluyor ve Kürt kadınları olarak bunu daha da geliştirmeliyiz, öncülük etmeliyiz. Önder Apo’nun kadınlara verdiği güven ile kadın devrimini gerçekleştirmeliyiz. Buna inancımız sonsuzdur.
Özgür düşlerimiz var
Yönetmen Lisa Çalan: Kürt kadınının son kırk yıllık büyük direnişi ataerkiye, asimilasyona, cins kırımına ve yok olmaya karşı kadının devrimci potansiyelini kurucu politik özne olarak vakarla sürdürüyor hala. Direnişin çoğulluğunda kendini küllerinden yeniden yaratmıştır Kürt kadını. Rojava’da kurucu bir rol üstlenen Kürt kadınının DAİŞ barbarlığına karşı direnişi bütün dünyaya ilham veren yeni bir manifestoya dönüşmüştür. Direnenlerin ve direnişin izinde!
Üçüncü bin yılın yeni bir 8 Mart’ında yaşam sunan eski tanrıçalar gibi, özgür düşlerimiz var… Şimdi düşümüzü gerçek, sözümüzü özgür kılmanın oluşundayız. Bu yüzden birimizle dayanışma içinde olmalıyız. Kendimize karşı sevgimizi asla yitirmemeliyiz.
Bu zalim sistem yıkılmaya mahkumdur
Emine Şenyaşar: Toprak Ana yerimde olsa taş olur erirdi. Eşim ve iki evladım hastanede gözümün önünde katledildi. Zalimler 3 insanımızı katlettiler, yetmedi. Bir oğlumu da 4 yıldır tek hücreye attılar. Bu zulmü nasıl sineye çekip evimde oturabilirim. Bir yıldır adliye kapısında adalet istiyorum. Adliyede beton duvarları var ama içinde insan yok, iradeleri elinde alınmış savcılar var. Bu adalet bir gün gelecek, bu zalim sistem yıkılmaya mahkumdur. Ama 4 yıldır gözyaşlarım dinmedi. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. 9 Mart’ta kadınlar başta olmak üzere herkesi dayanışmaya çağırıyorum.
Asırlık zihniyetle mücadele sürüyor
Yunanistanlı akademisyen/kadın aktivist Eleni Dreki: Devam eden yeni bir savaşın gölgesi ile birlikte yaklaşan Uluslararası Kadınlar Günü, zaman içinde kendini defalarca kez göstermiş olduğu gibi, bir kez daha haklı olarak savaş mağduru kadınlar hakkında endişe uyandırıyor.
Farklı zamanlarda ve dünyanın farklı yerlerinde kendini göstermiş, sayısız savaşlardan birinin içinde bulunma talihsizliği yaşayan kadınların ödediği bedel çok ağır oluyor. Özellikle Yunanistan’da, sayısız savaşlarla dolu tarihi ile binlerce mağdur kadınlarla iç içedir. Yıllar içinde çok şey değişmiş olmasına rağmen, sonuçları her zaman için hep aynı olmuştur.
Gerçek şu ki, savaş erkeğe hitap eden bir kavramdır, erkeğe şöhret kazandırır, güç kazandırır; Eğer beraberinde başarılar getiriyorsa, o zaman da çok önemli ve değerli ganimetlerle ödüllendirilir ki bunların bir kısmı da cinsel boyutlu ödüllerdir. Çünkü savaş ganimetinin zenginliği kadını da içermektedir.
İlyada’nın ünlü destanında da olduğu gibi ve aynı zamanda hayatta kalabilmiş ve kaynaklarını Truva savaşı tarihinden alan tiyatro oyunlarının (dramaların) çoğunda, savaş mağduru kadın örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Bu destanın özü, şehrinin fethedilişini, kendi halkının yok oluşunu gören, esir alınıp esarete sürüklenen, sonrasında büyük savaş liderine ödül olarak verilen Vrisisida için iki savaş liderinin kavgasını anlatır. Truva’nın fethedilmesiyle Truvalıların askeri kampındaki en büyük savaşçının karısı Andromachi’yi de aynı zalim kader beklemektedir. Esaret, ağır işler ve aşağılamalar onu bekliyordu.
Bu nedenle savaşı kazananların taktiği her zaman için kadınların kaçırılması, esareti, kölelik durumu ve her türlü sömürüsüydü. Agamemnon, İlyada’nın Rhapsody A’daki 29-31 bendinde küstahça şöyle der; “Kızınızı Argos’ta, anavatanından uzakta, köşkümün içinde, gündüzleri tezgâhta, geceleri yatakta eşim olarak, yaşlanmadan önce özgürleştirmeyeceğim” diyor, sadece söz konusu kadını değil, savaş mağduru her kadını bekleyen kaderi ‘müjde’liyor!
O zamandan beri, binlerce yıl geçti, ancak kendilerini savaş alevlerinin içinde bulan kadınların zalim kaderi değişmedi. Troya savaşından, Peloponez Savaşı sırasında esir kadınların köle ticaretinde, Orta Çağ’daki savaş mücadeleleri sırasında ve Osmanlı fethi sırasında kadınların kaçırılmasından, Küçük Asya felaketi (İzmir katliamı) ve Kıbrıs’ın işgali sonrasında yaşanan trajik olaylarda kadınların istismarına kadar, kadınların kaderi ortaktır. Sınır dışılar, mülteciler, tecavüzler her türlü sömürü ve istismar esastır.
Bu nedenle, silahlı bir çatışma sırasında karşılaştığı tehlikeler dışında, herhangi bir savaşın trajik sonuçlarına daha da şiddetli bir şekilde maruz kalan yine kadındır ve kadın hareketinin mücadelelerine rağmen ve imzalanan ve sadece savaşın uygulanması gereken anlaşmalarına rağmen, kadınları savaşın ganimeti ve savaşçıya bir ‘ödül’ olarak gören asırlık zihniyet çok düzenli olarak galip gelmekteydi.
Mücadele devam ediyor…
7 Mart 2022 – Dosya https://www.ozgurpolitika.com/dosya-haberleri