Güçlü mirasımıza dayandık

Seçime sayılı gün kalmışken Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar’la bu seçim sürecinin toplamını konuştuk:

Yeşil Sol Parti’nin kendisi yeni olmakla birlikte çok güçlü bir mücadele mirasını devralmış durumda. Seçmenimiz açısından aslında yeni bir partiden öte kendi mücadelesiydi. Siyasi çalışmalarda yeni değilim ama eşsözcülük pozisyonu ve bu kadar önemli bir seçim sürecinde yürütücü ve emekçi olarak görev aldım. Bu görevin kendisi çok onur verici.

Gever’de büro açılışına katılmıştık. Hava çok soğuktu. Basın açıklamasını yapmak üzere beklerken çok üşüdüğümü gören anneler hemen yanıma yaklaştılar. Bir anne sırtındaki şalını çıkarıp omuzlarıma attı. Diğer anne kendi şalını getirip belime sardı. Bir anne de elimden tutarak bekledi. Aslında bu kadın mücadelemiz, bizim mücadelemizin kendisi bir anlamda.

Kurdistan’da da batıda da ortak talep değişim. Bugün Türkiye’ye giydirilmiş olan tekçilik gömleği yırtıldı. Biz Türkiye’ye bir demokrasi gömleği istiyoruz. Yeni bir kurucu meclis ve demokratik cumhuriyet için halklarımızı oy kullanmaya; tek adam rejiminin bütün halklara reva gördüğü sürece müdahale ederek demokratik siyasetin kurucusu olmaya davet ediyoruz.

Çiğdem Kılıçgün Uçar, kamuoyunun yeni aşina olduğu bir isim olabilir ama Kürt Özgürlük Mücadelesi içinde yer alanlar onu yakından tanır. HDP ve Yeşil Sol Parti’nin geleneğinde yer alan partilerin içinde emek vere vere bugünlere gelmiş bir kadın siyasetçi. Şimdi herkes onu Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü olarak tanıyor. Aslında bu gelenekten gelen partilerin her kademesinde yer almış, bu mücadele durağının bedeli olan cezaevini de görmüş bir isim. O nedenle hem seçim hem de mücadele hafızası güçlü bir isim. Seçime sayılı gün kalmışken, biz de kimi seçim turlarında yer aldığımız Yeşil Sol Parti ve Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar’la bu seçim sürecinin toplamını konuştuk.

Çiğdem demek istiyorum çünkü bir dönem mesai arkadaşlığı da yaptık. Merak ettiğim birbiriyle bağlantılı iki konu var. Tarihi olarak nitelenen bir seçime çok kısa bir süre kalmışken kamuoyunun yeni duyduğu Yeşil Sol Parti ve yine kamuoyunun yeni aşina olduğu bir eşsözcü olarak handikaplar yaşadı mı? Bunun sahada zorluklarını çekti mi? Üstelik seçimlerin en anahtar partisi konumundayken kendini anlatmanın zorlukları oldu mu? İlk bunları merak ediyorum…

“Yeşil Sol Parti mücadele açısından yeni bir durak. 10 yıldır HDP’nin bileşeni olarak faaliyetini yürütüyor. Bütün seçim çalışmalarını da aslında HDP ile yürüttü. Geldiğimiz aşamada parti kapatma, özellikle de siyasi kumpasla karşı karşıya kalan Halkların Demokratik Partisi ve bileşenleri, bu kritik seçimlerde milyonları seçeneksiz bırakmayacağını ifade etmişti. Bunu da başardık. Ve seçime Yeşil Sol Parti ile giriyoruz. Dolayısıyla Yeşil Sol Parti’nin kendisi yeni olmakla birlikte çok güçlü bir mücadele mirasını devralmış durumda. Sahiplenme de aslında bu anlamda hızlı oldu diyebilirim. Çünkü seçmenimiz açısından aslında yeni bir partiden öte kendi mücadelesiydi. Sima olarak da kendimle ilgili de siyasi çalışmalarda yeni değilim, eşsözcülük pozisyonu önemli bir seçim sürecinde yürütücü ve emekçisi olarak görev aldım. Bu görevin kendisi öncelikli olarak çok kıymetli, onur verici. Tabi ki zorlukları var. Siyasetin resmiyetle ve bürokrasiyle tarif edilmiş belli başlı köşeleri var. Bunlar bir anlamda beni zorladı işin doğrusu. Ama bir yandan da aslında seçim çalışması yürüttüğümüz her mahallede, ilçede, ilde, bölgede karşılaştığımız o güçlü sahiplenme sizi aslında zorluklarla baş başa bırakmıyor. Tam tersi zorlukları birlikte aşma iradesine dönüşüyor. Gittiğim bütün çalışma alanlarında kadın arkadaşlar tarafından çok ciddi bir sahiplenmeyle karşılaştım. Bu da benim karşılaşacağım zorlukları görmekle birlikte üstesinden kolay gelmemi sağlamış oldu. Eşbaşkanlık sisteminin kendisi çok ciddi bir kazanım. Hem Kurdistan’da hem Türkiye’de çok ciddi bir mücadele çok ciddi bir direnişe tekabül ediyor aslında. Bu anlamda eşbaşkanlığı yürüten ve bunun mücadelesini veren, eşit temsiliyet mücadelesinin bu kadar kazanıma dönüştüğü bir yerde kadın arkadaşların benimle birlikte göstermiş olduğu dayanışma bu zorlukları hafifletti.”

Müthiş bir sahiplenme

Seçimin çalışmaları her ne kadar tarih açıklandıktan sonra başlasa da Yeşil Sol Parti asıl startı Serhat bölgesiyle verdi. Serhat doğasıyla, insanıyla insanı kendine hayranlık bırakan güzelliklere ve tarihe sahip bir bölge. İlk durak ise Hakkari’nin Gever ilçesiydi. Yani Türkleştirilmiş adıyla Yüksekova. Gever dört bir yanı dağlarla çevrili bir kent. Buranın tarihi bir önemi var, burası direnenler kenti diye adlandırılır. Yaz aylarında bile dağları karla kaplıdır. Buradan verilecek startın önemi Yeşil Sol Parti açısından büyük, ben de ilk kez gidiyorum. Gever’de tutkulu bir sahiplenmeyi gözlemliyorum. Yeşil Sol Parti ve Eşsözcüsü Çiğdem’in bulunduğu heyet, Gever’in dağlarına yaraşır bir görkemle karşılanıyor. Ben de kendisini etkileyen karşılaşmaları merak ediyorum…

Anneler beni ısıttı

“Serhat başta olmak üzere seçim çalışmasını yürüttüğümüz bütün bölgelerde, illerde ve ilçelerde en önemli tablo ve görüntü aslında çok ciddi bir sahiplenme, bu sahiplenmenin kendisi de halkların bugüne kadar yürütmüş olduğu kendi mücadelelerini sahiplenmesiydi. Benim için özel olan iki karşılaşma var. Birincisi Gever’de büro açılışına katılmıştık. Gever’e gittiğimiz gün hava çok soğuktu. Basın açıklamasını yapmak üzere beklerken çok üşüdüğümü gören anneler hemen yanıma yaklaştılar. Bir anne sırtındaki kendi şalını çıkarıp omuzlarıma attı. Diğer anne yine kendi şalını getirip belime sardı. Bir anne de elimden tutarak basın açıklaması bitinceye kadar o pozisyonda bekledi. Aslında bu kadın mücadelemiz, bizim mücadelemizin kendisi bir anlamda. Büro açılışı bitinceye kadar da anneler beni yalnız bırakmadılar.”
Çiğdem’in anlattığı bu an bana çok dokunaklı geliyor. Diğerini anlatıyor Çiğdem…

Adıyaman’daki tablo

“Diğeri ise Adıyaman’da karşılaştığımız tabloydu. Depremin acılarının en derin yaşandığı bölgelerden birisi Adıyaman. Adıyaman büro açılışına giderken aslında biz de nasıl bir tablo ile karşılaşacağımızı çok bilmiyorduk ama gördüğümüz şuydu. Büro açılışına gittiğimizde birçok kadın arkadaşımız orada bizi bekliyordu. Acıları çok taze, kendileri de ifade ettiler. Ama bu acıyla birlikte değiştirmeye, dönüştürmeye dönük çok güçlü bir iradeyi göstermiş oldular. Büroyu birlikte açtık, gün boyu tüm çalışmalarımızı da kadın arkadaşlarımızla birlikte yürüttük.”

Halkın talepleri neydi?

Seçim çalışmaları yoğun ve yorucu geçer. İlk startın verildiği Serhat’ta Çiğdem’in bitmek bilmez enerjisine şahit oluyorum. Soluksuz koşturmada hiç yorulmuyor sanki. Nedense halkla böyle bir karşılaşmanın yorgunluğunu aldığını seziyorum, ona sanki kesintisiz bir güç kaynağı olarak geri dönüyor. Merak ettiğim bir diğer konu da halkın talepleri, temel beklentileri oluyor. Eşsözcü Çiğdem’e “Kurdistan’ı neredeyse bir baştan bir başa gezdiniz. Halkın size yansıyan beklentilerini ana başlıklar olarak ifade ederseniz neydi?” diye soruyorum.

‘Patates soğan güle güle Erdoğan’

“Tek adam rejimiyle birlikte aslında yaşam alanlarımız ile ilgili birçok konuda çok ciddi şiddetle karşı karşıyayız. Hukuki, ekonomik, siyasal şiddet, yaşama dair tüm alanlarda tek adam rejimlerinde tek kalan mekanizma şiddetin kendisi. Kendini bunun üzerinden var etmeye çalışıyor. Bölgede Kürt sorunun çözümsüzlüğüne yönelik dayatılan savaşa dair çok ciddi bir barış ve çözüm iradesi var. Ve aslında bu seçim ile birlikte çözüm sürecinin öznesi olmakta ısrarlı olan bir halk iradesi var. En çok yansıyanlardan birisi bu. Ve yeni oluşacak Meclis’te de hem Meclis’in kendisiyle hem de toplumun ve Kürt sorununun çözümü konusunda esas muhatapların dahil olduğu bir sürecin başlamasına, yürütülmesine ve tamamlanmasına dönük çok ciddi bir beklenti var. Diğeri ekonomik kriz, sadece Kurdistan açısından değil aslında Türkiye’de her birimizin eşitlendiği bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Kurdistan bunu elbette ki çok daha ağır yaşıyor. Bununla ilgili olarak da mevcut iktidarın ekonomi ile ilgili rant politikaları, yandaşlarla kurmuş olduğu yandaşı kayıran politikalarına karşı ciddi bir farkındalık ve ciddi bir tepki var. Hatta öyle ki Hizan’da seçim çalışmalarının ilk gününde ‘Patates soğan güle güle Erdoğan’ sözü en çok gençlerin dilindeydi.”

Blok oy kullanma riski!

Hizan’ın güzel doğasını anlatacak söz bulamıyorum. Her karesinden tarih fışkırıyor. Hizan’a kısa süre önce İçişleri Bakanı Yardımcısı’nın geldiğini öğreniyoruz. Normalde hiç uğramadıkları yere seçim için uğramışlar ama tabi usulsüz oy kullanımı için görüşme yapılmış. Korucuların bulundukları yerde blok oy kullanılması için hazırlık yapıldığı duyumları geliyor. Hatta İçişleri Bakan Yardımcısının bu konuda Kaymakam ile görüştüğü de kaydediliyor. Bu kısa aradan sonra sözü tekrar Eşsözcü Çiğdem’e bırakıyorum.

Daha adil bir gelecek…

“Aslında tekil slogan (Patates soğan güle güle Erdoğan), bir anlamda seçim sürecinde ekonomik krizin ne kadar belirgin olduğunu, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin, işçiler ve emekçiler başta olmak üzere bütün toplumsal kesimlerin mevcut ekonomik krizin sebebi olarak gördüğü tek adam rejiminin değişmesi konusunda çok istikrarlı ve güçlü bir iradeye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Yine özellikle gençlerin ve kadınların beklentileri de çalışmalara yansıdı. Kadınların mücadelesi çok uzun bir zamandır tek adam rejiminin bütün şiddet politikalarıyla karşı karşıya kaldı ama buna müteakip aslında çok yükselen bir kadın mücadelesi de var. Hem Türkiye açısından hem de Kurdistan açısından kadın mücadelesinin kendisi de hem mevcut seçime müdahale eden bir pozisyonda, hem de seçim sonuçlarını değiştirecek bir pozisyonda duruyor. Yine seçim bölgesinde bizi en çok karşılayan kesimin gençlik olduğunu söylemek mümkün. 22 yıldır mevcut AKP-MHP iktidarı dışında başka bir iktidar görmeyen gençlik, iktidarın kendisine dayattığı hayat karşısında daha özgür, daha eşit, daha adil bir geleceğin mümkün olduğuna dair çok ciddi bir farkındalıkla mücadelesi yürütüyor. Özelde bu dört başlık bir yandan beklenti, bir yandan da bunların çözümü konusunda irade olarak kendisini açığa çıkarmış durumda.”

Bölgede serhildan havası

Günde neredeyse yüzlerce kilometre yol kat ederek ilçe ilçe, il il seçim noktalarında halk buluşmaları yapılıyor. Deyim yerindeyse nefes nefese bir tempo ile çalışmalar yürütülüyor. Özellikle Kurdistan kentlerinde seçim tam bir serhildan havasında geçiyor. Kürt halkının değişime olan inancı gözle görülür düzeyde. Bu atmosferi bir de Eşsözcü Çiğdem’den dinliyoruz.

Güçlü bir iş bölümü var

“Seçim çalışmalarımız yoğun geçiyor. Seçim çalışmalarını yürüttüğümüz bütün alanlarda çok olumlu tepkilerle karşı karşıya kaldık. Mevcut tek adam rejimi karşısında en güçlü demokratik talepleri yükselten bir siyasi parti olmakla birlikte seçim sürecinden sonra da nasıl bir siyaset yürüteceğimizi net bir şekilde ortaya koyduğumuz için çok ciddi bir etkileşim olduğunu söylemek mümkün. Gittiğimiz bütün illerde, ilçelerde çok güçlü bir karşılama, yürüttüğümüz bütün çalışmalara çok güçlü dahil olma ve seçim sürecine kadar da aslında o yerelde o ilde yapılması gereken ne varsa bu konuda ciddi ve güçlü bir iş bölümü var. Buradan baktığımızda bütün bu çalışmalar 14 Mayıs’tan sonra da belli ki mevcut oluşacak siyasi tabloda belirleyici olacak.”

Kadınların ve gençlerin rolü

Seçim çalışmalarında en çok da kadınlar ve gençler göze çarpıyor. Birçok insanın düşündüğü gibi gençler ve kadınlar bu seçimin belirleyici özneleri. Çünkü en çok onlar bu dönemin cefasını çektiler. Peki Eşsözcü Çiğdem’in gözlemleri ne yönde?

“Gençler ve kadınlar bu süreçte belirleyici evet. Az önce de aslında ifade ettim kadınlar ve gençler mevcut iktidarın en çok hedefi haline gelen ve en çok saldırı alanlar oldu. Gençler bugün bütün mücadele alanlarında varlar. Ekoloji mücadelesinde, emek mücadelesinde, siyasi mücadelelerde varlar. Kadınlar olarak da aslında aynı şekilde yaşamımızdaki bütün mücadele alanlarında varız. Tek adam rejiminin hedefi haline gelmekle birlikte çok ciddi kazanımlar da elde etti kadınlar. Ve tek adam rejimini en iyi tanıyan mücadelenin kadın mücadelesi olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu seçimin belirleyicisi kadınlar. Seçim çalışmalarında da ağırlıklı olarak bizimle birlikte çalışmalara dahil olanlar kadınlar ve gençler oldu. Bu konuda hem mevcut iktidarın değişmesi hem de yeni oluşacak sürecin ve yönetimin nasıl olacağı konusunda ciddi bir demokratik müdahalenin öncülüğünü yapıyorlar. Yeni dönemin öznesi olma konusunda da ısrarlı bir mücadeleleri var. Seçmen olarak kadınlar oy kullanacak seçmenlerin yüzde 51’ine tekabül ediyor. Dolasıyla aslında seçim sonuçlarını belirlerken kadınların eğilimi de çok belirleyen bir yerde duruyor. Gençlerle ilgili uzun bir süredir AKP’nin dindar ve kindar genç nesil yetiştirme politikası çoktan deşifre oldu. Hem mevcut Türkiye’nin kendisi hem de demokratik bir Türkiye’nin oluşmasında gençlerin bu pozisyonu alması çok önemli.”

Ortak beklenti değişim

Merak ettiğim bir diğer konu da batı ile Kurdistan arasında nasıl farklılıklar olduğu. Çiğdem, hem batıda hem de Kurdistan’da yoğun bir seçim çalışmasının içinde. Gözlemlerini, ne tür farklılıklar olduğunu soruyorum.

“Bölge çok uzun süredir ciddi bir saldırı ile karşı karşıya. Bütün şiddet mekanizmalarının uygulandığını ifade etmek yerinde olur. Tüm bu saldırılar karşısında mücadelesini, direnişini istikrarlı bir şekilde yürüten bir bölge gerçekliği de var. Seçimin en temel öne çıkan yönü değişim talebi. Bu talebin en güçlü yükseldiği yer, seçimin sonuçlarını halklar lehine belirlemede ya da mevcut iktidarın değişimi konusunda en güçlü refleksi gördüğümüz yerlerden birisi bölge. Bugüne kadar iktidarın bölgedeki özgürlük mücadelesi, varlık mücadelesi, eşitlik mücadelesini hedef alan bütün politikaları çoktan deşifre oldu. Ve aslında bu şiddet politikası karşısında gerçekten demokratik, çoğulcu, eşitliği esas alan bir ülkenin mümkün olduğunu gösterdi. O yüzden çok belirleyen bir yerde duruyor. Batı aslında birçok mücadele alanlarının yoğun olduğu bir yer. Ama bölgeyle karşılaştırdığımızda bölgedeki iradenin çok daha güçlü olduğunu söylemek mümkün. Batıda mevcut tek adam rejiminin değişmesi, yeni yüzyılın daha demokratik dinamikler üzerinde kurulmasına dönük çok ciddi bir talep var. Ama bölgenin bu anlamda önde olduğunu söylemek mümkün.”

Kurucu bir meclis…

Seçime artık tabiri uygunsa saatler kaldı. Ülke baştanbaşa gezildi. Meramlar anlatıldı, dinlendi, iletildi. Peki Çiğdem’in TRT’deki seçim propaganda konuşmasında “anahtar hem açar hem de kapatır” diye tarif ettiği Yeşil Sol Parti’nin seçimde ve sonrasında hedefi ne?

“Hedefler konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut geride bıraktığımız yüzyılının tekçilik üzerine kurulu olması, Türkiye’nin çok dilli, çok kültürlü, çok kimlikli yapısının reddi üzerine kurulu olmasını sürekli dile getirdik. Bugün geldiğimiz aşamada Türkiye’ye giydirilmiş olan tekçilik gömleği aslında yırtıldı. Yama tutacak bir durumda da değil. Ve biz Türkiye’ye bir demokrasi gömleği giydirmek istiyoruz. Bunu yaparken de Türkiye’de ve Kurdistan’daki bütün halklarla, bütün mücadele alanlarıyla bunu yapmak istiyoruz. Birincisi mevcut cumhuriyetin demokratik dinamiklerle demokrasiyle buluşması gerekiyor. İkinci bir adım işlevsiz bırakılan Meclis’in kendisinin yerel demokrasiyle güçlendirilmiş bir parlamenter sistem haline gelmesi ve gerçekten toplumsal taleplerin ulaşabildiği, işlenebildiği ve bir sonuca vardırılabildiği bir Meclis’in gerçekleştirilmesi. Buna da aslında kısaca kurucu meclis diyebiliriz. Türkiye’deki bütün çoğulcu yapının taleplerinin ifadesini bulduğu bir kurucu meclise ihtiyaç var. Bu da hedeflerimizden birisi. Diğeri Türkiye’de siyaseti, hukuku, yaşam alanlarında birçok başlığı belirleyen bir demokratik anayasaya ihtiyaç var. Mevcut anayasanın da geldiğimiz aşamada Türkiye’de tarif ettiğimiz sorunlar konusunda çözüm üretmek yerine statükoyu tahkim ettiğini söylemek mümkün. Dolayısıyla yeni demokratik bir anayasaya, bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Bu da gerçekleştirmek istediğimiz hedefler arasında yer alıyor. Bütün bunları gerçekleştirmek çok mümkün.”

Demokratik cumhuriyet

Sohbetimizin sonuna geliyoruz. Adettendir, halka son bir çağrısı var mı diye soruyorum. Çiğdem, şöyle noktalıyor:

“Yeşil Sol Parti bugüne kadar devralmış olduğu miras ile birlikte aslında güçlü bir irade olarak siyaset sahnesinde yer alıyor. Seçim sürecinden sonra bütün anlattığımız hedefleri gerçekleştirmek, bunları Türkiye’deki bütün mücadele alanlarıyla, toplumsal kesimlerle gerçekleştirmek önemli hedefimiz. Seçime sayılı günler kaldı; bu seçimin sadece kimin iktidar olacağını belirleyen bir seçim olmadığını ifade ediyoruz. Bu seçim aynı zamanda geleceğimizi belirlediğimiz bir seçim, Türkiye’nin yeni yüzyılını belirlediğimiz bir seçim. Dolayısıyla bundan önceki geçirdiğimiz seçimlerden fazlasıyla farklılık arz ediyor. Kritik bir seçimi karşılıyoruz. Seçime doğru giderken aslında her birimizin hem yeni dönemin demokratik bir cumhuriyete evrilmesi, demokratik bir anayasanın gerçekleşmesi, hukukun üstünlüğünün, eşitlik ve özgürlüklerin sağlanması açısından bir eşik olarak görüyoruz. Dolasıyla biz bütün halklarımızı bu seçimde sandığa giderek oy kullanmalarını; tek adam rejiminin bütün halklara reva gördüğü ve sadece AKP-MHP iktidarını besleyen bu siyasal sürece müdahale ederek demokratik siyasetin kurucusu olmaya davet ediyoruz.”

https://justpaste.it/d448s

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir