Hayatımızı kısıtlamasına izin vermeyelim

Gülcan Dereli/Yeni Yaşam-Yaşama Dair

Yaşamın birçok alanında bizi kısıtlayan duygu fobi. Bir nesnenin, durumun veya etkinliğin yarattığı ve kişinin kendisi tarafından da yersiz veya aşırı kabul edilen, yoğun, inatçı bir korku hali olarak tanımlanan fobi toplumda çok yaygın olarak görülür. Fobiler, kendimizde olmasa da birçoğumuz mutlaka duymuş ya da şahit olmuştur.
Bir tür kaygı bozukluğu türü olan fobi kişinin belirli durum, canlı, cansız varlık veya mekana yönelik olarak hissettiği ileri düzeydeki korku hali olarak tanımlanır. Fobisi olan kişiler belirli tehlikeleri gerçekte duyulması gerekenden daha fazla tehdit edici olarak algılayarak, tehlikeli kabul edilen bu durumlardan önemli düzeyde kaçınır. Bu kişiler fobinin nesnesi olan koşullarla karşı karşıya kaldıklarında ise çok büyük bir sıkıntı yaşar ki bu durum kendisini tam bir panik hali ve dehşet hissi şeklinde gösterebilmektedir.
Korkunun nesnesi olan belirli bir cisim, hayvan ve mekan türünden şartlardan kaçınılmaya çalışıldığı ve hayatın buna göre şekillendirildiği aşamada fobiler ortaya çıkmaktadır. Fobiler sıradan korku hissine göre çok daha şiddetli ve ciddi özelliktedir, kişinin hayatını çok daha derinden etkiler.
Fobilerin gerçek nedenleri tam anlamıyla bilinmiyor. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değiştiği gibi aynı fobi türünde de kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevresel etkenler diyebiliriz. Fobisi olan kişilerde fobi gelişimi esnasında beynin korkuyla ilgili merkezlerinde kimyasal bazı değişiklikler meydana geldiği tespit edilmiştir.
Psikiyatri de fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda kimi çeşitli teoriler mevcuttur. John Broauds Watson, öğrenme teorisinde fobilerin şartlandırılmış refleks davranışlar sonucu oluştuğunu belirtiyor. Örneğin köpek korkusu olmayan bir kişi bir köpek tarafından ısırılınca bu korkusunu geliştirebilir. Bu kişi yaşadığı olay öncesinde rahatlıkla sokakta gördüğü her köpeğe dokunabilirken artık köpek gördüğünde aşırı kaygı duymaya başlayabilir. Sigmund Freud’a göre de fobiler bilinç dışı çatışmalarla ilgilidir ve ödipal kompleks ile ilişkisi vardır.
Her canlı, birey olarak varlığını tehdit eden ya da tehdit riski taşıyan obje, nesne, varlık ve durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır. İnsan bilincinde bu kaçınma, korku olarak algılar. Korku bu haliyle, kişinin varlığını, yaşamını sürdürmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir ön uyarı mekanizması ve yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli. Normal dozdaki korku faydalıdır. Bastırılmış, bilinç dışına itilmiş bazı korkular yer değiştirerek normalde kaygı yaratmayacak bir nesne veya duruma yöneltilmesiyle fobiler gelişebilir.
Yapılan araştırmalarda sürekli strese maruz kalan çocuklarda yaşamın ileri dönemlerinde yaygın fobik davranışlar görüldüğü tespit edilmiş. Çocukluk çağında başlayan basit fobilerde rahatsız edici ve beklenmedik bir deneyim fobiye neden olabiliyor. Bundan dolayı çocuklarda kimi zaman fobiler öğrenilen davranışlar olarak ortaya çıkabiliyor. Burada görev ebeveynlere düşüyor.
Fobik durumla karşılaşıldığında; terleme, çarpıntı, yüz kızarması, ağız kuruluğu, titreme, bulanık görme, nefes darlığı, yutkunma güçlüğü gibi fizyolojik belirtiler ortaya çıkabilir.
Fobiler iki temel kategoride değerlendirilir. Özgül ve karmaşık fobiler. Özgül fobiler, özgül ve belirli nitelikteki canlı-cansız cisim, mekan veya aktiviteye yönelik olarak aşırı korkulu olma durumudur. Karmaşık fobiler ise sosyal fobi ve agorafobi’de olduğu gibi kişinin korku ve kaygısı tek bir nesneye yönelik olarak değil, birbirinden farklı birçok sahada ortaya çıkabiliyor.

19 Mayis 2019 https://yeniyasamgazetesi3.com/hayatimizi-kisitlamasina-izin-verme-yelim-gul-can-dereli/