Kapitalizmin en büyük hastalığı: Tutarsızlık

Gülcan Dereli/Yeni Yaşam-Yaşama Dair

Günümüzde yaşanan en önemli sorunların başlıca kaynaklarından biri de, insanların tutarsızlıklarıdır. Tutarsızlığı birçok şekilde anlatabiliriz. Tutarsızlık, bir kişi ya da kurumun belirli bir değeri savunup o değere uygun davranışta bulunmamasıdır. Tutarsızlık, düşünce, duyguyu yansıtan sözcüklerin, cümlelerin birbirini kavramayışları ya da dilsel ve mantıksal yönden bağlanamayışından kaynaklanan anlatım ve davranış sorunu olarak ortaya çıkar. Tutarsızlığı ve tutarsızları tanımakta yarar var. Tutarsızlık güvensizliği doğururken, tutarlı olmak güveni doğurur ve kişinin içsel olarak da huzur duymasını sağlar.

Çocuklar etkileniyor
Kendi içimizdeki tutarsızlıklar kadar kişilerarasındaki tutarsızlıklar da zarar verir. Kişilerarası tutarsızlık deyince akla ilk olarak anne ve babalar gelir. Anne ve babanın arasında bir tutarsızlık varsa bu durum çocuğun kişiliğini olumsuz etkileyebiliyor. Mesela annenin izin vermediği bir davranışa baba ‘Çocuktur yapsın’ anlayışı ile izin veriyorsa anne-baba arasında tutarsızlık söz konusudur. Bu gibi tutarsızlıklar çocukta kafa karışıklığına sebep olduğu gibi çocuğun neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmesini de engelliyor. Ebeveynlerin, çocuğa zarar veren ve neredeyse ilerideki tüm yaşamını etkileyecek davranışlardan kaçınmasında fayda var.

Her yerdeler
Tutarsızlığın, üslup tuhaflığından (yapmacıklık) başlayarak sözcüklerin her türlü anlamsal ve iletişimsel değerden yoksunlaştırılmış bir dizilişine kadar uzanan çeşitli dereceleri vardır. Oportünistler yani fırsatçı-faydacı kişiler için asıl önemli olan kendi çıkarlarıdır. Bu yaklaşım 21. yüzyılın en yaygın yaklaşım biçimi olarak karşımıza çıkar. Yaşamın her alanında nerdeyse oportünistler ile karşılaşıyoruz. En önemli özellikleri ise çıkarları neyi gerektiriyorsa onu söyler ve onu yaparlar. Dolayısıyla söylediklerinin tersini iddia ettikleri günler de olur, taban tabana zıt davranış sergiledikleri günler de. Zaten bu kişilerin tutarlı olmak gibi bir çabaları yoktur. Bu kişiler için önemli olan tutarlı olmak değil çıkarlarıdır. Çıkarı elde etmek adına önceki söz ve davranışlarıyla çelişen işleri yapabilirler. Çünkü tüm düşünceleri çıkarları üzerine şekillenmiştir.

İmza tam bir tutarsızlık örneğiydi
Kişisel ya da iç tutarsızlıktan ise kişinin kendi içinde tutarsızlık sergilemesidir. Tutarsızlığın en göze çarpanı davranışlar arasındaki tutarsızlıktır. Bu, aynı kişinin aynı olaya farklı tepkiler vermesi olarak tanımlanır. Mesela şu örnek yerinde olur: Türk-İş yüzde 15’lik zam talebiyle milyonlarca işçiyi temsilen hükümet ile TİS masasına oturmuştu. Ancak, yüzde 8+4’e imza attı. Türk-İş’in kabul ettiği ve imza attığı oran taleplerinin neredeyse yarısıydı. Bu durum söz ile eylem tutarsızlığın en somut örneğidir. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz tabi. Bu davranış bir tutarsızlık çeşididir ve sözlerle davranışlar arasındaki tutarsızlığı ortaya koymaktadır. İşçiden yana olduğunu söyleyenler tam bir tutarsızlık durumu sergilemiştir. Tutarlılık bir erdemdir ve kapitalizmde neredeyse çok az insan tutarlı kalabiliyor.

Tutarlı ve doğru karıştırılmamalı
Tutarlı olmak ile değişmek arasında ince bir çizgi vardır. İnsan yaşadıkça, okudukça ve hayatın farklı evrelerine girdikçe düşünceleri ve buna bağlı olarak da sözleri ve davranışları değişebilmektedir. Bazen değişen söz ve davranışlar önceki söz ve davranışlarla çelişik bile olabilmektedir. Tutarlılık ile doğruluğu birbiriyle karıştırmamak gerekir. Tutarlılık, düşüncelerin ortak bir ilkeyle; bağıntı, düzen, kavram ya da fikirle birbirine bağlanmış olması durumu; mantıklı bir bütünün parçaları, ögeleri arasında, karşılıklı bağlantı ve uyum bulunması halidir. Doğruluk ise bir düşüncenin, önermenin ya da iddianın, gerçeklikle uyuşmasıdır.
Tutarlılığı basit örneklerle anlatabiliriz. Filozofların ortaya koyduğu düşünceleri sistemli kılan ve oluşturdukları akımların günümüze kadar gelmesini sağlayan sebep kendi içinde tutarlı olmalarıdır. Elbette bir filozofun sisteminin diğer filozofların sistemlerine göre daha doğru veya yanlış olduğu söylenemez. Felsefi sistemlerin sonuçları, bilimde olduğu gibi deneyle, olgusal olarak test edilerek doğrulanamaz. Örneğin, Platon’un idealar kuramı, felsefedeki ütopyalar, doğruluk ya da yanlışlıkları söz konusu edilmeden tutarlılık bağlamında verilebilecek örneklerdir.

19 Agustos 2019 https://yeniyasamgazetesi3.com/kapitalizmin-en-buyuk-hastaligi-tutarsizlik-gulcan-dereli/