Konya’da bir tuğla: Engin Dinç

Kirli işlerden örülen devlet duvarından tuğlalardan biri çekildi mi duvar yıkılır. İşte bu nedenle duvardan tuğla çekilmesi zordur çünkü suç ortaklığı yapmış tuğlalar, birlikte olmadan tüm duvarın çökeceğini bilir. O duvarı bir arada tutan çimento ise bir suç rejimidir. İşte Engin Dinç de tıpkı Mehmet Ağar gibi o tuğlalardan biridir.

Bazı isimler, duvardaki tuğladır. Kirli işlerden örülen bu devlet duvarından tuğlalardan biri çekildi mi duvar yıkılır, çorap söküğü gibi gerisi gelir. İşte bu nedenle bu duvardan tuğla çekilmesi zordur çünkü birbiriyle suç ortaklığı yapmış tuğlalar, birlikte olmadan tüm duvarın çökeceğini bilir. O duvarı bir arada tutan çimento ise bir suç rejimidir. Tuğla metaforu, son 40 yılın tüm kirli işlerinde elleri olan Mehmet Ağar’a ait. Bir kont-gerille rejimi olarak inşa edilen devletin sayısız tuğlası vardır. Her kirli işte izlerine rastlanır ama kimse dokunmaz. Örneğin Mehmet Ağar, 90’lı yıllardaki faili meçhuller, Susurluk, marinalara çökme, uyuşturucu, mafya, işkence, JİTEM vb ne kadar kirli iş varsa merkezinde yer alıyor, kimse dokunmuyor. Ağar gibi çok isim var elbette, yoksa duvar olmaz! Engin Dinç de böyle bir tuğla. Hrant Dink cinayeti, Ankara Gar Katliamı, Suruç Katliamı, Diyarbakır HDP miting bombalaması, Konya’da Kürt Dedeoğulları ailesine yönelik ırkçı katliam, Reyhanlı Saldırısı, Sultanahmet saldırısı ve Atatürk Havalimanı Baskını hep onun döneminde yaşandı. Hepsinde en kritik görevlerde yer aldı. Kuşkusuz, bir suç duvarında yalnızca bir tuğla suçlu değildir. Tüm tuğlaların suçu vardır ancak bazı tuğlalar duvarın yıkılmamasını sağlayan denge rolü oynar. Dinç, işte bu tuğlalardan biridir. Eski bir istihbaratçı, şimdilerde Konya Emniyet Müdürü olan Dinç’in bu süreçlerde oynadığı role dair dikkat çekici bilgileri ve iddiaları gazetemize anlattı.

Konya Katliamı

Sondan başlayalım. Konya’nın Meram İlçesi’nde geçen yıl 30 Temmuz’da Kürt Dedeoğulları ailesinden 7 kişi katledildi. Katliam göz göre gelmişti. Dedeoğlu ailesi 12 Mayıs 2021 tarihinde 50-60 kişilik bir grubun ırkçı saldırısına uğramış ve 6 kişi çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Saldırganlardan bazıları kısa süreliğine tutuklanıp ardından serbest bırakılmıştı. Daha önce gazetecilere konuşan aile bireyleri, Kürt oldukları için saldırıya maruz kaldıklarını ve ölümle tehdit edildiklerini söylemişti. Katliam öncesi koruma talep edilmiş ancak talepler işleme dahi koyulmamıştı. Ve bağıra bağıra gelen katliamda gözler Konya Emniyet Müdürü’ne çevrildi. Katil Mehmet Altun’un katliamdan 6 gün sonra ancak gözaltına alınmış ve apar topar tutuklandıktan sonra ailesi ile yaptığı görüşmede, “Polisler ifade verirken yardımcı oldu, çoğu hak bile veriyordu” diyerek Konya Emniyeti’ndeki polislerin kendisine nasıl destek verdiğini anlatıyordu. Dava sürecinde de ortaya çıkan bilgiler katliam gününe ait 2 dakikalık görüntünün silindiğini ve o sırada katil Mehmet Altun’un araba içinde olan kişiyle iletişime geçtiğini açığa çıkarmıştı. Serbest bırakılan faillerin, delil kararttığı, polislerin ise yalan tutanak tuttuğu ortaya çıkmıştı. Peki tüm bunlar yaşanırken Konya Emniyet Müdürü kimdi? Evet, Engin Dinç’ti.

Hrant Dink cinayeti

Engin Dinç ismi ilk kez Hrant Dink cinayetiyle gündeme gelmişti. Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde, gazetesinin önünde, sokak ortasında katledildiğinde Dink cinayetinin hazırlıklarının yapıldığı Trabzon İstihbaratı’nın başındaki isim Engin Dinç’ti. Gazetemize konuşan ve ismini vermek istemeyen eski istihbaratçı, “Engin Dinç, tetikçileri yönlendiren Erhan Tuncel ile birebir görüşüyordu. O dönem Engin Dinç’in sağ kolu olan polis memuru Muhittin Zenit, Erhan Tuncel ile birebir görüşüyordu. Aynı zamanda cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal de Dinç’e bağlı polisler tarafından teknik ve fiziki olarak takipteydi. Hatta cinayet sonrası da istihbarat polisi Muhittin Zenit ile azmettirici Erhan Tuncel arasında yaşanan konuşmada cinayeti kimin işlediği belli oluyordu” diyor.

Plan olduğu net

Eski istihbaratçı, Dink cinayeti sonrası ikili arasındaki konuşmayı şöyle aktarıyor:

“Muhittin Zenit: Gebermişse gebermiş. Onu kim gebertti diye sorgulamıyorum. Plana göre sadece kaçmayacaktı ama bu kaçtı.

Tuncel: Bizimle alakalı olduğunu zannetmiyorum da. Ama yapanın da eline koluna sağlık.

Zenit: Öyle tabii canım orası öyle.”

Görevini kötüye kullandı

Eski istihbaratçı, şöyle devam ediyor: “Engin Dinç bu cinayeti işleyecek kişileri bilmesine rağmen açık ve yakın tehlike altında bulunan Hrant Dink’in yaşam hakkını korumamıştır. Zaten onunla ilgili iddianamede, ‘Görevi gereği, cinayet hazırlığı yapan suç örgütüne operasyon yaptırmayarak, Hrant Dink’i kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediği anlaşılmıştır’ ifadeleri var” diye vurguluyor.

Terfi üstüne terfi aldı

Dünyanın hiçbir demokratik hukuk devletinde bu cümlelerle bir iddianamede suçlanan güvenlik bürokratının görevine devam etmesinin imkanı olmadığını söyleyen eski istihbaratçı, “Buna rağmen sürekli terfi etmiştir… Engin Dinç şube müdürü iken suçlandığı İstihbarat Dairesi’ne başkan bile oldu. Oysa en azından kusursuz sorumluluk kapsamında ve yargılamanın selameti açısından etkin görevler verilmemesi gerekiyordu. Kanun, yönetmelikler ve tüzük bunu söylüyor… Ama onu oraya getiren güç öyle istemedi. Elbette başka korunanlar da var. Düşünün ki cinayetin planlandığı ve uygulandığı iki şehrin emniyet ve istihbarat müdürleri ya beraat etti ya da zamanaşımıyla kurtuldu. Engin Dinç, cinayet ihbarını ses getirecek bir eyleme dönüştürerek İstanbul’a gönderiyor. İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler de ses getirecek eylem için tedbir almıyor. Aslında Trabzon’da hazırlık aşamasında önlemek en garantisi olurdu. Zaten iddianame de onu söylüyordu” diyor.

Cinayette rol aldı müdür oldu

Dink cinayetinde parmağı olan polislerin de korunduğuna dikkat çeken eski istihbaratçı, şöyle diyor: “Engin Dinç İstihbarat Dairesi Başkanı olunca Trabzon’da birlikte çalıştığı ve Erhan Tuncel’e Hrant Dink için ‘ Gebermişse gebermiş’ diyen polis Muhittin Zenit’i bunca suça rağmen korumak için istihbarat dairesine tayin ettirdi ve özel kalem müdürü yaptı…”

Efkan Ala korudu

Engin Dinç’in korunduğunu söyleyen eski istihbaratçı, “Dinç’in hem astları hem de üstleri tutuklu olmasına rağmen birileri tarafından korundu. O isim Efkan Ala. Aslen Rize tarafından olan ama Erzurum’a göç etmiş bir aile. Erzurum’da Efkan Ala ile tanışıp AKP döneminde de ona biat ediyor… AKP’liler gibi dindar geçinir, MHP’liler gibi de ırkçı faşisttir… Yalnızca Dink değil, görev yaptığı yerlerde Rahip Santoro cinayeti gibi başkaca olağanüstü suçlar işlenmesine rağmen Dinç hiçbir şekilde bedel ödemedi. Hep bu yargılamalardan kaçırıldı” diyor.

Konya Katliamı’na göz yumdu

Konya Katliamı’nda Engin Dinç’in rolüne dikkat çeken eski istihbaratçı, “Emniyet Müdürü olduğu Konya’da 7 kişilik bir ailenin göstere göstere katledilmesini izledi. O aile aylarca tehdit edildi, hatta saldırıya uğrayıp dövülüyorlar. Dayak olayından 2 ay sonra da öldürülüyorlar. Aile Kürt aileydi ve az önce bahsettiğim MHP’li gibi ırkçı oluşu nedeniyle bu aileye yapılan zulmü görmedi. Kanunu uygulamadı, ihmali var ama kimse bir şey yapamadı” diyor.

Kamera kayıtlarını Kutkan sildirdi

İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan’ın, Dink cinayetinde kamera kayıtlarını sildiren kişi olduğunu dile getiren eski istihbaratçı, şöyle devam ediyor: “Herkesin gözü önünde Hrant Dink’in katili Ogün Samast ile orda yer alan jandarma personeline ait kamera görüntüleri silinmedi mi? Akbank kamerasının görüntülerini silenler kimdi? Yok dedikleri Ergenekon nasıl bir saha temizliği yaptı? Bu görüntüler silinirken İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan’ın Perinçek’le yakınlığı sorgulandı mı?”

İstihbaratı kör etme görevi

Engin Dinç’in çok fazla vukuatı olduğunu dile getiren eski istihbaratçı, “Erdoğan’ın 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları’nın intikamını almak için bazı maşalara ihtiyacı vardı. Engin Dinç her açıdan kullanışlı bir maşaydı ve AKP’ye bu hizmeti sundu. Ancak konu bununla sınırlı değildi. Sadece AKP’nin işlerini yapmadı. Erdoğan’ın 2012 yılından sonra ortaklık yaptığı derin devletçi Avrasyacı ortaklarının da talebi vardı: Çünkü Çözüm Süreci’ni bitirmesi için buna ihtiyaçları vardı. Bu nedenle Engin Dinç’e istihbaratı kör etme görevi verildi. Dink Cinayeti’nden yargılanan ve delilleri karartma şüphesi olan Engin Dinç’in bu göreve atanması bile ülkede hukukun olmadığının göstergesiydi” diyor.

Dinç-Koray Öner ilişkisi

Anlatımlarını sürdüren eski istihbaratçı, Dinç’in 15 Temmuz sonrası inşa edilen rejimde önemli roller aldığını söylüyor. İstihbaratçıya göre, “Engin Dinç 15 Temmuz’un içinde yer aldılar. O güne kadar istihbaratın boşaltılması, kadrolarının dağıtılması görevini üstlendi Dinç. Darbe gecesi istihbarat Şube Müdürü Koray Öner akşam 21’de Başsavcı Harun Kodalak’la buluşup tek adam rejiminin kurulması organizasyonunda görev aldı. Karşılığında Koray Öner’in bütün kirli işleri kapatıldı (VİP fuhuş organizasyonu). Sonrasında ise FETÖ borsasından aldığı milyonlarla 2. kişiler üzerinden ticarete başladı.”

Dinç cemaate yakındı

Dinç’in bir maşa olduğunu dile getiren eski istihbaratçı, “Engin Dinç hem istihbarat kökenli bir polis hem de bir cemaate yakınlığıyla biliniyordu, daha doğrusu cemaatin etkin olduğu dönemde cemaate yakın duruyordu, 17/25 sonrasında ise AKP’ye yaklaştı. Bu nedenle her iki cenahtan gelecek itirazları bertaraf edebilirdi. Engin Dinç Mardin, Ayfon ve Trabzon İl İstihbarat Şube Müdürlüğü yaptı. Yetmedi, yurt dışında ballı maaşlarla görev yaptı. Ama aklı hep Ankara’da olmaktı” diyor.

Ağar’ın polisleri

Eski istihbaratçı, devlet içindeki cemaat ve güç kavgalarını şöyle anlatıyor: “Hrant Dink cinayeti sonrası daha üst makamlara gelmek istiyordu, gelemeyince içindeki kin onu yiyip bitiyordu. Daha iyi görevlere gelmem lazım düşüncesi onun beynini kemiriyordu. Efkan Ala onu Ankara İstihbarat Müdürlüğü için düşünüyordu, lakin yaşanan gelişmelerle bütün istihbaratın başına getirildi. Menzil vb. cemaatlere mensup onlara kritik görevler verdi. Sadece AKP’ye yakın cemaat üyelerini değil MHP’li polisleri ve Mehmet Ağar’a yakın polisleri de kritik yerlere getirdi. Bu atamaların neticesi olarak bugün yaşanan uyuşturucu trafiği ve mafya savaşlarını toplum acı acı izliyor, ‘yok mu bunlara dur diyecek polis savcı’ diye kıvranıyor ama maalesef yok.”

7 Haziran-1 Kasım: Kritik rol

Ankara 10 Ekim Katliamı’nda da Engin Dinç’in sorumlu olduğuna dikkat çeken eski istihbaratçı, Dinç’in AKP’nin iktidardan düştüğü 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşanan kirli ve kanlı işlerde parmağı olduğunu belirtiyor: “Malum 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olma şansını kaybetmişti. 7 Haziran-1 Kasım seçim süreçlerinde başlayan ve 15 Temmuz’a kadar devam edip sonrasında adeta bıçakla kesilen sıradışı terör saldırılarında Engin Dinç görev başındaydı. Mesela 10 Ekim 2015 Ankara Gar patlaması. IŞİD’in (IŞİD’li MİT elamanlarının) Bu eylemi yapacağı 8 Ekim’de belli, bununla ilgili istihbarat raporu var ama tedbir alınmıyor. Bu istihbarat raporu sadece patlamadan birkaç saat önce Ankara TEM şubeye bildiriliyor. Yani bilgi geciktiriliyor… Bu ihmali daha sonra Mülkiye Müfettişleri tespit ederek raporlarına yazıyor. Bu ağır ihmale rağmen bir el Dinç’i korumaya aldı. Engin Dinç 109 kişinin ölmesi, 600 kişinin yaralanması olayını siyaset uğruna gizlemiştir ve buna rağmen adli ve idari bir soruşturmaya muhatap olmamıştır. Dinç’in üzerindeki koruma kalkanını gösteren önemli delillerden birisi Dink Cinayeti, ikincisi Gar Katliamı’dır. Ülkede zerre hukuk olsa bu katliama göz yumanlar yargılanırdı, böyle de pervasızlar” diye vurguluyor.

Erdoğan’ın kara kutusu!

Katliamlara bilerek göz yumulduğuna, daha ötesi devletin parmağı olduğuna işaret eden eski istihbaratçı, şöyle diyor: “Sadece Ankara Gar Katliamı değil Reyhanlı Saldırısı, Suruç Katliamı, Diyarbakır HDP Mitingi, Sultanahmet Saldırısı ve Atatürk Havalimanı Baskını gibi birçok olay Engin Dinç döneminde onun istihbaratı kör hale getirmesi sonucu gerçekleşti. Eğer bu saldırıları IŞİD yapmışsa (Ben devletin yaptığına inanıyorum) IŞİD Suriye’den daha rahat Türkiye’de eylem yapıyor demektir. Bu başlı başına istihbarat zafiyetidir. Bu durumda gerek Emniyet İstihbarat Başkanı Engin Dinç gerekse MİT Başkanı Hakan Fidan’ın görevden alınması gerekirdi ama yapılmadı… Fidan hala Erdoğan’ın kara kutusu. Engin Dinç tenzili rütbe ile Konya İl Emniyet Müdürü yapıldı.”

Ankara’daki toplantı

Eski istihbaratçı, son olarak Dinç ile birlikte katıldığı Ankara’daki bir toplantıda yaşadıklarını anlatıyor: “En son Engin Dinç’i Ankara’da ortak bir toplantıda gördüm. Bulunduğumuz ortamda diğer emniyet müdürlerine Cezaevi Müdürü olan kardeşi Ergün Dinç’i Efkan Ala torpiliyle, Tarım Bakanlığı’na nasıl Daire Başkanı olarak atamasını yaptırdığını ağzını gere gere anlatıyordu utanmadan.”

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-konya-da-bir-tugla-engin-dinc-165908

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir