Gazetemize konuşan DTK Eşbaşkanı Güven, bölge kentlerinde sağlık hizmetinde ciddi eksiklikler olduğunu belirterek, kurdukları kriz masası ile halka hizmet götürmeye amaçladıklarını söyledi
Küresel salgına dönüşen koronavirüs nedeniyle birçok ülke önlem alıp dayanışma örneği gösterirken Türkiye’de durum farklı. Bölge kentlerine devlet yeterli önlem almadığı gibi yetersiz tıbbı malzeme gönderiyor. Devletin Kürt illerine gönderdiği tıbbı malzemeler yetersiz olduğu gibi birçoğunun son kullanım tarihleri geçmiş. Biz de Yeni Yaşam gazetesi olarak bölgede kriz masası oluşturan DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven ile konuştuk.
Sağlıkta ciddi yetersizlikler var
Devletin Cumhuriyet tarihinden bu yana özel politikalar ürettiğini söyleyen Güven, “Kürdistan’da geçmişten bu yana devletin özel bir politikası olarak gelişmiş düzeyi ve teşvikler konusunda özel olarak geri bıraktırılan bir gerçeklik söz konusu. Yani Türkiye’nin batısındaki kentlere ayrılan bütçe her zaman Kürdistan’daki kentlere ayrılan bütçeden daha fazladır. Dolayısıyla devletin yatırımları Kürdistan’da çok sınırlıdır. Şu anda Kürdistan kentlerinde nüfusa oranla hastane sayısı, sağlık ocağı sayısı ve benzeri sağlık kuruluşları yetersizdir. Şimdi bu yetersizliğe rağmen yani sanki Türkiye bir bütünmüş, Kürdistan’da da aynı şeyler söz konusuymuş gibi bir dil kuruyor yetkililer. Ama gerçek o değil” dedi.
Eşit hizmet yok
İktidarın gerçekleri halktan gizlediğine dikkat çeken Güven, “Burada bir vaka olduğunda Kürdistan’da ancak kanını alıp Ankara veya İstanbul gibi bir yere gönderilecek ve en az 3 gün beklemek gerekiyor. Şimdi bunların hepsi dezavantajdır. Dolayısıyla Kürdistan kentlerinde sağlığa erişim her zaman sıkıntı olmuştur. Yani Kürdistan’da herkes bilir. Özellikle kış aylarında Serhat bölgesinde hastaneye ulaşmak için yolda doğum yapan kadınlar, yaşamını yitiren kadınlar, çocuklar, herhangi bir kazada veya kalp krizinde hastaneye erişemeden yolda yaşamını yitiren insanları görüyoruz. Bunlar haber konusu olur. Dolayısıyla kimse Kürdistan’ı Türkiye’nin batısıyla hizmetlerden eşit yararlanıldığını iddia edemez” ifadelerini kullandı.
Hizmeti biz götürdük
Devletin bölge halklarından vergilerini diğer yurttaşlarla eşit hatta daha fazlasını aldığını dile getiren Güven, “Ama hizmete gelince Kürdistan hep dezavantajlı konumdadır. Bu yerel yönetimlerde de böyledir. Yani belediyelerimiz 10-12 yıldır bizim kazandığımız belediyelerde gerçekten çok önemli kalıcı çalışmalar yürütüldü. Cumhuriyet tarihi boyunca hizmet görmemiş kentlerimiz, bizim belediyeleri kazanmamızla hizmete erişti. Daha sonra ne oldu? Baktılar ki bir düzelme var, kalkınma var. Önüne geçmek için kayyum politikasını devreye koydular. Ve artık Kürdistan’da kayyumlar eliyle geliştirilen hizmetler de adeta geri alınıyor” diye konuştu.
Geçim sıkıntısı var
Sosyal izolasyonun halk tarafından daha çok anlaşılması gerektiğini belirten Güven, “Kürdistan’da insanlar iş ve içinde bulunan koşullar gereği sürekli dışarda olmak zorundalar yani yevmiyeye giden insanlar var. Evine bir şekilde ekmek götürmeye çalışan, zor koşullarda hayatını idame ettirmeye çalışan insanlar söz konusu. Yani devlet en üst perdeden açıklamalar yapıyor ama sosyal devlet olmanın gereği olarak inşaları rahatlatan sen evde kalsan dahi biz devlet olarak senden sorumluyuz aç kalmayacaksın, işsiz kalmayacaksın gibi bir söylem söz konusu değil. Bütün dünya ülkeleri vatandaşını rahatlatıp bunları söylerken Türkiye bir avuç işvereni rahatlatacak bir açıklama yapıyor” dedi.
Halkı bilgilendireceğiz
Durumun vahameti için acil bir araya geldiklerini söyleyen Güven, “Kürdistan’daki bütün sivil toplum kuruluları ve siyasi parti olarak Kürdistani İttifak dahil, bir koordinasyon kurduk. Bu koordinasyon birçok şeyi amaçlıyor. Birincisi halkı doğru bilgilendirme, yani devletten gelen açıklamaları da hem devleti eleştiren bir noktadan hem de vatandaşa daha anlaşılır bir dille aktarma boyutuyla. Hem evde kaldıklarında zor durumda olduklarında, gıdaya erişim, ekonomik sorunu yaşayan halkımıza kurduğumuz bir dayanışma ağıyla paketler hazırlayıp onlara mutlaka ulaştırmak için kurduk. Koordinasyon diğer yanıyla halkın evden çıkmamasını anlatmak için çeşitli videolarla, sosyal medya paylaşımlarıyla çağrılarımızı yapacağız. Bu koordinasyonun içinde doktorlar, sağlıkçılar, diğer bütün meslek kurumlarından arkadaşlarımız var. Bunlarla birlikte özellikle cezaevlerinde bu koronovirüs tehlikesine karşı neler yapılabilir. Birlikte hem dayanışmayı güçlendirmek, hem de herkesin çevresinden sorumlu olduğunu, tekrar tekrar belirtmek ve insanları bu noktada daha duyarlı kılan bir çalışma içerisinde olacağız” diye vurguladı.
İllerle koordineli çalışacağız
DTK Eşbaşkanı Güven şu ifadeleri kullandı: “Ben şuna inanıyorum. Kürdistan halkı politik bir halktır. Örgütlü ve bilinçli bir halktır, biz çağrılarımızı yaparsak bunlara uyulacaktır. Kürdistan için Diyarbakır’da merkezi bulunan bir koordinasyon ama tüm illerde izdüşümleri olacak bütün kentlerde aynı koordinasyonun bileşenleri bir araya gelecek. O kentteki gelişmeleri yakından takip edip merkezi koordinasyona aktaracak, ve merkezi koordinasyon da HDK ve HDP öncülüğünde kurulan diyelim Türkiye’deki koordinasyonla istişare içinde olacak. Görüş ve bilgi alışverişi yapılacak. Sosyal izolasyona halkın dikkat edebilmesi için bizler çok yoğun bir çaba içerisinde olacağız.”
Daha görkemli Newrozlara
Bu yıl Newroz’un kitlesel kutlanmamasına da değinen Güven, son olarak şu ifadeleri kullandı: “Bundan dolayı Kürtler açısından en önemli günlerden biri olan Newroz Bayramı’nı dahi kitlesel kullanımını bu yıl erteledik. Bu yıl yapmadık. Herkes kendi evinde Newroz’unu kutlasın dedik. Çünkü toplumumuzun sağlığı her şeyin üstündedir. Belki bugün Newroz’u kitlesel yapmayabilir ama gelecek yıl daha kitlesel daha görkemli Newrozlar yaparız. Yeter ki halkımızın canı sağ olsun. Dolayısıyla biz bütün önlemleri en üst seviyeye çıkararak, halkın mecbur olmadıkça evinden çıkmamasını önlemlerini almasını bu zor günleri dayanışmayla, geçirmesi gerektiğini düşünerek, çalışmalarımızı bu temelde yaygınlaştıracağız. Herkesin sağlığa da daha rahat erişebilmesi için olanaklar yaratmaya çalışacağız. Bu kapsamda mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Halkla ortaklaşarak atlatacağız
Bölge kentlerinin çoğu salgını çok ağır ve kontrolsüz yaşayan İran ile sınır komşusu olduğunu hatırlatan DTK Divan Üyesi Dr. Aziz Oruç, “Yine Irak’ta oturmuş bir sağlık kurumu olmadığından ve Suriye’de savaştan dolayı oradaki salgın durumu bizim bildiğimizden çok daha yaygın olabilir ve bölge şehirlerimizin hemen hepsi gerek kültürel gerek ticari buralarla sıkı bir ilişki içerisinde bulunuyor. Dolayısıyla bölge illerinde riskin çok fazla olduğunu söyleyebiliriz. Henüz elimize ulaşan somut vakalar olmasa da tüm illerimizde karantina uygulamasına alınan insanlarımız olduğunu biliyoruz” dedi.
Toplumsal önlemler alınmalı
Testlerin sonuç için Ankara ve İstanbul’a gönderildiğini söyleyen Oruç, “Bu da sınırlı sayıda test yapılması, dolayısıyla sınırlı sayıda vakaların tespit edilmesi demektir. Bu vakaların tespit edilmediği ve uygun koşullarda karantina uygulamasına alınmadığı sürece hastalığı yaymaya devam etmesi demek” dedi. Kuşkusuz bu salgının kendisi bireysel bir hastalık olsa da yayılması daha çok toplumsal ilişkiler üzerinden geliştiğine dikkat çeken Oruç, “Bizler bir kriz masası kurarak halkımızı kendi başına bırakmayacağımızı dile getirdik ve bunun için yerel yönetimlerimizle, sivil toplum kurumlarımızla toplumsal olarak alınabilecek tüm önlemleri almaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Halk dayanışma içinde olmalı
Bölge halkının dayanışma içinde olması gerektiğine dikkat çeken Oruç, “Risk grubundaki hasta, yaşlı, gebe ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için onların sağlıklarını da gözeterek bir dayanışma içinde bulunmaları gerekir. Halkımızla beraber bu süreci dayanışmayla aşacağımızı, halkımız için çalıştığımızı ve halkımızın da çağrılara daha hassas yaklaşması kurumlarımızın, kriz masamızın çağrılarını esas almasını ve sürekli iletişim halinde olmalarını istiyoruz. Tüm bunlarla beraber yerel yönetimlerimizle dezenfektan çalışmaları yürütüyoruz, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek için çabalarımızı sürdürüyoruz, kurumlarımızla halkımızın bilgilendirilmesi için tüm basın yayın organları ile beraber çalışıyoruz” dedi.
Alışkanlıklarımızı değiştirelim
Dr. Oruç son olarak şu ifadeleri kullandı: “Sosyal izolasyon için halkımıza çağımız oldu daha önce bu çağrıyı tekrarlamak gerekiyor. Hiçbir şey halkımızın sağlığından daha değerli değildir. Önce kendilerinin ve tüm toplumun sağlığını düşünerek hareket etmelerini istiyoruz. Yüzyıllardır kendi kaderine terk edilmiş halkımızın her türlü zorluğu dayanışmayla aştığını da biliyoruz. Bu nedenle bugün de hep beraber en başta her bir bireyin sorumluluk alarak bu süreci atlatacağımızı söylemek istiyoruz. Kendimizi ve toplumu korumak bizim elimizde. Geçici bir süreliğine yaşam alışkanlıklarımız değiştirelim, toplu alanlardan uzak duralım.”
Van’a tarihi geçmiş malzemeler gönderiliyor
Van-Hakkari Tabip Odası Başkanı Özgür Deniz Değer, “Van’da sağlık önlemleri için söylersek poliklinik sayılarında bir kısıtlama var. İnsanların çok acil olmadıkça hastaneye başvurmamaları isteniyor. Randevular kısıtlanmış durumda hastanelerde fakat bu olmasına rağmen aile hekimliğinde herhangi bir kısıtlama yok. Bu nedenle insanlar hastane yerine aile hekimliklerine başvuruyor. Bu açıdan daha riskli ve sıkıntılı bir durum olabilir” dedi.
Baskı uygulanıyor
Sağlık çalışanları için herhangi bir önlem alınmadığını söyleyen Değer, “Ne yazık ki o kadar çok çağrı yapıyoruz. Sağlık çalışanlarını koruyun. Onların önlemleri çok daha öneli diye. Fakat sağlık müdürlüğünden bu konuda teyit almamıza rağmen çok kısıtlı sayıda önleyici koruyucu malzeme gönderildiğini öğreniyoruz. Aile hekimliği merkezlerine, örnek verirsek 15 doktor ve hemşire çalışanın olduğu aile sağlık merkezlerine bir paket maske ve bir paket eldiven gönderildiğini öğrendik. Bir haftalığına kullanılacak bunlar diye. Her bir pakette 50 şer tane var. Kişi başı 3 kadar maske düşüyor. Bir haftalık kullanım için. Bunlar cerrahi maskeler ve cerrahi eldivenleri çok uzun süre kullanma gibi bir şans yok. Bir günden fazla kullanamazsınız. Birkaç saat sonra koruyuculuğu ortadan kalkıyor. Ama insanlara sadece bu kadar eldiven bu kadar maske kullanacaksınız diye söylemek, abesle iştigal oluyor. Korunma kısıtlı korunma kısıtlı da diyemiyoruz. Yok demek daha manidar olur. Bazı yerlerde de N95 maskelerinin yüksek koruyucu olan maskelerin dağıtıldığını fakat bu maskelerin de tarihini geçmiş olduğunu öğreniyoruz. Bize gelen bilgiler arasında buna rağmen ‘bu tarihi önemli değildir siz yine takın’ diyerek sağlık çalışanlarına baskı uygulanıyor” diye konuştu.
Mecbur kalmadıkça çıkmayın
Halkın izolasyona çoğunlukla önem gösterdiğini gözlemlediklerini söyleyen Dr. Değer, “Yine de marketlerde, hastanelerde, polikliniklerde belli yoğunluklar görülüyor. Halkımızı acil olmadıkça evinden çıkmamaya çağırıyoruz. Daha önce yaptığımız çağrıyı tekrarlamakta fayda var. Evinde kalmasını, çok acil olmadıkça dışarı çıkmasınınlar. Tabi bu tamamen hayatlarını kısıtlasınlar anlamına gelmiyor. Tek başlarına ya da sadece aile bireyleriyle kalabalık olmayan yerlere parkalara, bahçelere yürüyüşe çıkabilirler ama başka insanlarla teması mümkün oldukça kısıtlamalarını öneriyorum” diye vurguladı.
Testler yeterli değil
Polikliniklerde başvuruların azaldığını ancak test yapılma durumda bazı sıkıntılar yaşandığını söyleyen Değer, “Zaten yapılan testlerin sayısının çok kısıtlı olduğunu biliyoruz. Şu ana kadar Van’da sadece 50 kişiye test yapılmış gibi bir duyum aldık ama teyit edemediğim için bir şey söyleyemiyorum. Yani o kadar test yaparsanız o kadar hasta bulursunuz, haliyle yapılacak testlerin sayısının ciddi şekilde arttırılması gerekiyor. Ama kimseye test yapmazsanız hasta yok dersiniz, hasta az dersiniz tabi ki” diye konuştu.
Vardiyalı sistem önerisi
Testlerin yaygınlaştırılması ve çoğaltılması gerektiğine dikkat çeken Değer, “Halkı korumak açısında sağlık çalışanlarının korunması, onların ekipmanlarının sağlanması, gerektiğinde çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi, sağlık çalışanlarının özellikle mümkün oldukça vardiya sistemi de olabilir tabi. Dönüşümlü çalışılmasının sağlanması önemli olacaktır. Sanırım yakın zamanda Avrupa’da böyle bir sistem uygulanmaya başladı. 2 Kısıma bölünerek yarı yarıya ikişer haftalık çalışma düzeni sağlandı ki eğer hastalanan bir sağlık çalışanı olursa onun tedavisini yapabilecek bir sağlık personelinin ortada bulunsun. Belki böyle bir öneri yapılabilir. Sağlık çalışanlarının çalışma düzeni bu şeklide sağlanabilir” önerisinde bulundu.
Şırnak’ta tıbbi malzeme yok
Sınır hattında bulunan bölge kentlerinden Şırnak’ta tıbbı malzeme sıkıntısı yaşanırken, karantina altına alınanların birçoğuna test yapılmadığı ortaya çıktı. Şırnak Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ferhat Kaya, Şırnak’ın hem aile bağları, hem de nakliyat ve ticaret ile Irak’la yakın ilişkisi olan bir il olduğunu belirterek riske dikkat çekti. Yurt dışında gelenlerin Şırnak Üniversitesi KYK yurdunda karantinaya alındığı belirten Kaya, “Cizre Devlet Hastanesi’nde koronavirüsten dolayı karantinaya alınan kişilerden de şu ana kadar pozitif vaka olmadığı söylendi” dedi.
Şırnak’ın nüfusa oranla hastane, yatak, yoğun bakım yatak ve sağlık çalışanı sayısı en düşük olan illerden biri olduğunu hatırlatan Kaya, “Hem sınır bölgesi hem de sağlık hizmetine erişimin kötü olmasından dolayı bu olağanüstü durumda durumu en kritik illerden biri. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Şırnak hastaneleri de olası büyük bir salgına yetecek kapasitede değil. Aile sağlık merkezleri ve aciller hastalar ile ilk karşılaşma alanları olmasına rağmen tıbbi malzeme ve koruyucu ekipman konusunda hala ciddi sorunlar yaşamaktadır. Özellikle aile hekimlerinin maske ve tıbbi ekipmanı bulmada zorluk yaşadığını ve halk sağlığı müdürlüğü tarafından verilen malzemelerin de çok sınırlı sayıda olduğunu biliyoruz” diyerek, risk altından olduğu tahmin edilen ve evde karantina altında bulunan bazı yurttaşlara test yapılmadığını söyledi.
Sosyal izolasyon sağlanmadı
En başından beri sürecin ciddiyetinin iyi anlatılamaması, alınan önlemlerin geç ve yetersiz olması, yapılan test sayısının az olması durumu daha tehlikeli bir hale getirdiğini belirten Kaya, “Her ne kadar çoğu işletme (kırathane, kafe sinema…) kapatılmış olsada, devlet dairelerinin ve çoğu işyerinin açık olmasından dolayı (PTT’de olan sıra ve kalabalık gibi) Şırnak’ta sosyal izolasyon tam olarak sağlanamadı” dedi.
Halka çağrıda bulunan Dr. Kaya, 14 maddeye uyulmalı diye vurguladı.
Acilen çözüm üretilmeli
Halkın ihtiyaçlarını karşılayacak mekanizmaların kurulması gerektiğine vurgu yapan Kaya şu ifadeleri kullandı: Halkın elektrik, su, kredi ve diğer borç ödemelerine dair somut bir çözüm olmamasından dolayı dışarı çıkmak ve çalışmak zorunda olduğu görülmeli, bunun da sosyal izolasyona engel olduğu ve salgının kontrol edilememesine sebep olduğunun farkına varılması gerekir. Sosyoekonomik durumu kötü olan kesimin beslenme, barınma ve temizlik malzemesi temini konusunda ihtiyacı giderecek olan mekanizmalar acilen kurulmalıdır.
Büyük bir özveri ve emekle çalışan sağlık emekçilerinin sağlığının korunması, hem kişi açısından hem de halk sağlığı açısından çok önemli ve toplum için hayatidir. Bundan dolayı Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda daha efektif olması, sorunlara ivedi bir şekilde çözüm bulması gerekir. Aynı şekilde sağlık örgütlerinin sürecin tüm adımlarına katılmasının sağlanması beraber hareket edecek yapının oluşturulması lazım” dedi.
22 Mart 2020 – https://yeniyasamgazetesi3.com/kurde-curuk-malzeme/