Bize, “Topraklarımızda yaşıyorsunuz bizim kanunlarımıza boyun eğmek zorundasınız” diyorlar. 25 yıldır biz bu topraklarda yaşıyoruz. 25 yıldır böyle bir dayatma olmamıştır. Burada kamp kurmamıza Irak devleti resmi olarak izin vermiştir. Mexmûr’a göç etmiş olanlar 1995 yılından beri BM tarafından siyasi mülteci olarak kabul ediliyor ve kamp BM’nin koruması altındadır.
Bizi Mexmûr’a getirdiklerinde 98’de akrepler dışında herhangi bir canlının bulunmadığı kurak bir çöldü. Kızıl topraktı. İçilecek bir damla suyun bile bulunmadığı bir yerdi. Kendi emeğimizle, tırnağımızı dişimize takarak bir yaşam kurduk. Bir çölü bir cennete çevirdik. Emeğimizle, alnımızın teriyle verdiğimiz bedellerle. Halkın cevabı net, bu duruma karşı direneceğiz.
Elbette bu saldırının arkasında Türk devleti var. AKP-MHP rejimi ve Barzani ailesi yani KDP var. KDP ve Türk devletinin isteği üzerine bu kuleler kurulmak isteniyor. KDP, Irak, Türk devletinin isteği üzerine bu planı devreye koymuşlar. Kampı dağıtmaya, kampın etrafını kuşatmaya çalışıyorlar ve bunu da Erdoğan’a seçim hediyesi olarak vermek istiyorlar.
Türkiye kritik bir seçim sürecinden geçerken bölgede de dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçim sonrası Şengal’den Mexmûr’a, Rojava’dan Federe Kurdistan’a tüm bu alanlara yeni operasyon sinyali verdi. Tam bu dönemde önce KDP Rojava ile olan sınır kapısını kapattı, Irak ordusu Mexmûr Kampı’nı kuşatmaya aldı, Türkiye’nin Şengal’den Rojava’ya saldırıları kesintisiz sürdü. Bu gelişmeler seçimlerin ikinci turunda AKP-MHP-Hüda-Par ittifakının adayı Erdoğan’ın kazanması durumunda yeni bir saldırı dalgasına işareti ediyor.
Mexmûr, Türkiye’nin 90’lı yıllarda köylerini yaktığı onbini aşkın Kürt’ün sürgünde kurduğu bir kamp. Bir çöl ve Saddam rejiminin sürgün yeriydi. Bu mayın tarlası, kamp kamp dolaşan Kürt köylülerinin son durağı oldu. Çölün ortasında yeni bir hayat kurdular, toprağını beslediler, yemyeşil bir ada oluşturdular. Ancak bir illet nereye gitse peşlerini bırakmıyor. Yüzyıllık bir iblis, kabus gibi nereye gitse peşlerinde. Mexmûr Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak’a Irak ordusunun Mexmûr Kampı’nı kuşatmasının arka planını, Ankara’nın yüzyıllık Kürt inkarının bunda payını, KDP’nin rolünü konuştuk.
Irak ordusu neden bu dönemde böyle bir abluka başlattı?
Irak ordusunun bu dönemde böyle bir ablukayı başlatmasının ardındaki sebeplerin Türk devleti olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Türk devleti ve Barzani ailesi işbirliğiyle bu dayatma Mexmûr Kampı’na yapılıyor. Daha önce de böyle bir girişimde bulunmuşlar, kampın etrafını ablukaya almışlar ve o zaman da tel örgülerle kapatmaya çalışmışlardı. 2021 yılında yaptığımız görüşmelerde Irak hükümeti, “Biz Türkiye devletine karşı koyacak durumda ve güçte değiliz, bizden bazı yaptırımlar yapmamızı istiyor, biz de onlara karşı gelecek durumda değiliz, o yüzden müttefiklerimizle aramızı bozmak istemiyoruz. Bizden istenileni yerine getirmek zorundayız” diye belirtmişlerdi. Şimdi tekrar böyle bir girişimde bulunmalarının nedeni seçimlerden dolayı. Biz biliyoruz seçim kazanılmadı. Seçim çalındı, ikinci tura gitmeden hemen önce böyle bir olayın yaşanmasının nedeni de seçimdir. Erdoğan’ın her zaman böyle bir tehdidi vardı. “Mexmûr, Kandil ve Şengal diye, Mexmûr’u yerle bir edeceğiz, Mexmûr’u boşaltacağız, oradaki halkı dağıtacağız” diye hep böyle söylemleri vardı. Ve bunu kendisi yapamadığı için şu an Irak ve KDP’nin eliyle yapmak istiyor. Biz bunu böyle yorumluyoruz.
Tel örgüler ve bazı noktalara kalekollar kurmak istemesinin arka planında ne var? Geçtiğimiz gün Türk İçişleri Bakanı buraya dönük de planları olduğunu açıkladı. Seçim süreci noktalamak üzereyken böyle bir abluka olması yeni bir saldırının işareti mi?
Elbette bu planın arkasında Türk devleti var. AKP-MHP rejimi ve Barzani ailesi yani KDP var. Bu 5 noktaya kalekol yapmak ya da tel örgü çekmek değil. Evet, sabah 5 koldan saldırdılar. Ama kampın büsbütün etrafını tel örgülerle kapatıp askeri kuleler kurmak istiyorlar. Bu askeri kulelerde müşterek güç, ortak güç dedikleri KDP peşmergeleri ve Irak hükümetinin askerleriyle orada bulunacaklar. Bunun da kamp için nasıl bir tehlike barındırdığını dünya alem biliyor. KDP ile bir geçmişimiz var, bu kampta 60-70 kişi KDP tarafından katledildi. Biz 7 kampı Türkiye baskılarıyla ve KDP eliyle yapılan baskılardan dolayı değiştirmek zorunda kaldık. Tabi bu seçim sürecinde kampı kuşatmaya çalışarak Türk devleti ile olan ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu ablukanın sebeplerinden biri de budur. Bir yılı aşkın bir süredir bize böyle bir dayatmada bulunuyorlar. “Ya kampı boşaltıp gideceksiniz, ya da etrafınızı askeri kulelerle çevreleyip, giriş çıkışlarınızı biz engelleriz.” Sabahki görüşmede de bunu dile getirdiler. “Dicle suyunu kesiyorlar, biz su sorunlarıyla karşılaşıyoruz. Biz kendi halkımızı size kurban etmeyeceğiz” dedi Irak hükümetinden askeri bir mensup. Kamp halkı olarak bu durumun siyasi ve politik bir durum olduğunun gayet bilincindeyiz. Irak hükümetinin Türk devleti ile yaptığı her görüşmenin ardından birkaç gün sonra ya kamp uçaklarla bombalanmıştır, ya da Irak askerleri tarafından etrafı kuşatılmaya çalışılmıştır. Biz bunun da tabi ki bu görüşmelerde masalarda konuşulduğunun farkındayız.
Görüşmeleriniz oldu, sizden talepleri nedir? Biraz görüşmenin içeriğine dair bilgi verir misiniz? Ne istiyor Irak tarafı?
Evet, sabah 8 civarında (20 Mayıs sabahı) bir görüşme oldu. Meclis eşbaşkanları, kadın koordinasyon üyelerinden bir arkadaş ve diplomasi komisyonundan iki arkadaşın bulunduğu bir görüşme gerçekleştik. Irak hükümetinin askeri heyeti ve sivil idaresinden göçmen bürosuyla ilgilenen devlet memuruyla bir görüşme gerçekleşti. Görüşmenin içeriği buydu: “Ne olursa olsun biz bu kuleleri kuracağız, kampı kuşatacağız, kan bile dökülse nasıl bir durum yaşanırsa yaşansın biz bu kuleleri koyacağız. Siz bizim topraklarımızda yaşıyorsunuz, bizim kanunlarımıza boyun eğmek zorundasınız.”
Şurada büyük bir çelişki var. 25 yıldır biz bu topraklarda yaşıyoruz. 25 yıldır hiçbir şekilde böyle bir dayatma olmamıştır. Ve böyle bir kural, böyle bir kanun da yoktur. Burada kamp kurmamıza Irak devleti resmi olarak izin vermiştir. Mexmûr Kampı BM’nin çatısı altında bir kamptır. Mexmûr’a göç etmiş olanlar 1995 yılından beri BM tarafından siyasi mülteci olarak kabul ediliyor ve kamp BM’nin koruması altındadır. Hem Cenevre Sözleşmesi, hem burada yaşanan hak ihlalleri hepsi biliniyor. Yıllardır zaten kampın durumu gündemdedir.
Görüşmede yumruklar masaya vuruldu, “ya çekip gideceksiniz, yani çekip gideceksiniz” derken şunu söylediler, “biz sizi üçüncü bir devlete teslim ederiz. 50 ya da 100 aileyi başka devletlere göndereceğiz. Ya da sizi üçüncü devletlere göndereceğiz. Ya da biz bu kuleleri kuracağız.” Böyle bir söylemleri oldu, biz askeri olarak geldik, sizinle görüşmeyeceğiz sadece bunu yapacağımızı söylemeye, bildirmeye gelmişiz, sizinle tartışmayacağız, tartışacağımız bir şey de yok kanundur bu kanuna karşı gelemezsiniz. Gelirseniz de gereği yapılacaktır” diyerek tehditler savurdular. Biz de halkın temsilcileri olarak bunu çok net ortaya koyduk, biz hiçbir şekilde geri adım atmıyoruz, kan da dökülse canımız da gitse biz bu kulelerin buraya dikilmesine izin vermeyeceğiz. Halk burada, biz buradayız. İsterseniz gelin kendiniz halka söyleyin dedik. Çünkü Meclisi şöyle suçluyorlardı, “Siz Meclis yönetimi olarak buna karşı çıkıyorsunuz. Halkın buna karşı herhangi bir tepkisi yok.” Ama halkın tepkisi pratiğiyle oldu. Sabah saat 5’te bütün kamp sakinleri kampın girişindeki noktaya yığıldılar. Her beş noktada da askerin önünü tuttular. Zırhlı araçların önüne geçtiler. Gençler, kadınlar, yaşlılar, çocuklar herkes sabahın 5’inde beri ayakta. Tozun fırtınanın içinde. Hava koşulları da gerçekten çok kötüydü. Direniyoruz. 30 yıldır direniyoruz, 7 kamp değiştirdik, 2019 yılında KDP’nin uyguladığı ambargolar hala devam ediyor, ona da direniyoruz. Ambargonun yanı sıra kampın etrafı kuşatılmaya çalışılıyor Irak hükümeti tarafından, KDP ve Türk devletinin isteği üzerine bu kuleler kurulmak isteniyor.
30 yıldır Kürt halkı çöl olan Mexmûr’u kendi emekleriyle yaşanılır bir noktaya getirdi. Irak-KDP ve Türkiye arasında bir ortak plan mı devrede?
Elbette bizi Mexmûr’a getirdiklerinde 98’de akrepler dışında herhangi bir canlının bulunmadığı kurak bir çöldü. Kızıl topraktı. Yaz ayları özellikle toz fırtınalarının kalktığı bir toprak parçası, taş ve topraktan başka hiçbir şeyin olmadığı bir yerdi. İçilecek bir damla suyun bile bulunmadığı bir yerdi. Kendi emeğimizle tırnağımızı dişimize takarak özellikle o yazlarının sıcağına dayanarak aylarca o naylon parçalarının altında kalarak bir yaşam kurduk. Bir çölü bir cennete çevirdik. Emeğimizle, alnımızın teriyle, verdiğimiz bedellerle. 2014’te biz bu topraklarda şehit de verdik. Bilinen bir durumdur bizim toprağımız olmadığı halde biz bu toprağı DAİŞ’lilerden koruduk. DAİŞ gibi bir terör örgütünden koruduk. Ve biz bu toprak üzerine kan döktük. 2014’te KDP de, Irak da kampa gelerek bize teşekkür ettiler. Bu toprakları bırakmamamız için bizden ricada bulundular. Siz giderseniz çevre köyler, Mexmûr kasabasında tek bir aile bile DAİŞ korkusundan kalmayacak, siz burada olduğunuz için çevredeki köyler ve Mexmûr kasabası kendilerini güvende hissedip kalıyorlar diyen Irak hükümetinin ta kendisiydi. KDP Başkanı Mesut Barzani bizzat kampa gelip teşekkür etti, el sıkışanlar da onlardı. Bugün çıkarlarına ters düştüğü için KDP, Irak, Türk devletinin isteği üzerine bu planı devreye koymuşlar. Kampı dağıtmaya, kampın etrafını kuşatmaya çalışıyorlar ve bunu da Erdoğan’a seçim hediyesi olarak vermek istiyorlar.
Mexmûr’u biz kendi emeğimizle bu hale getirdik. Eğer şu an içilecek bir damla su varsa, eğer etrafı yemyeşil olmuşsa, eğer burası bir yaşam alanına dönüşmüşse bu halkın özgürlüğe olan sevdasındandır, inançlarındandır. Peşine düşüp buralara kadar geldikleri davalarındandır. Dava özgürlük davasıdır, özgür ülke davasıdır, özgürlük hareketi PKK’ye olan bağımızdan dolayıdır. Bu bir gerçektir biz Önder Apo’nun bize yarattığı, bize sunduğu özgürlük çizgisini takip ederek buralara kadar geldik. Ve böylesi bir yerde yaşamayı kabul ettik ve yaşanılır bir yere çevirdik.
Sabah 5’ten bu yana direnişte olduğunuzu biliyoruz, halkın bu duruma yaklaşımı nedir?
Sabah 5, 5 buçuktan beri bütün kamp sakinleri olarak ayaktayız. 5 yerde konumlandık. Halkın cevabı net, bu duruma karşı direneceğiz, direniyoruz. Biz zaten 70’lerden beri direniyoruz diyorlar. Biz 30 yıldır da bu göç ettiğimiz kamplarda direniyoruz, bize ait olmayan topraklarda yaşamayı kabul ederek direniyoruz. Hava koşullarına, buradaki coğrafi koşullara, KDP’nin zulmüne, Irak hükümetinin zulmüne, Türk devletinin zulmüne karşı biz direniyoruz. DAİŞ’in çevrede olup saldırılarına karşı biz direniyoruz. Biz bir avuç insanız ama 5 ayrı güce karşı direniyoruz ve sadece biz bir halk olarak direniyoruz. Kurduğumuz sistemden dolayı bir bütünlük ve bir güç haline gelmişiz. Özerk sistemde kendi sistemimiz, kendi meclisimiz, kendi belediyemiz, kendi komünlerimiz, kendi akademilerimizi kurmuşuz. Sırtımızı hiçbir devlete dayanmadan, sadece ve sadece Özgürlük Hareketi’nin ideolojisine dayanarak biz burada ayakta durmaya çalışıyoruz, sabahtan beri halk böyle bir tavır sergiliyor. Çoluğundan çocuğuna, kadınından yaşlısına herkes ayakta ve diyor ki biz gerekirse kanımızı dökeriz. O panzerler üzerimizden geçmeden bu kampa giremezler, o kuleler kurulmayacak ve direneceğiz diyorlar.
Akşam 5 gibi bir çatışma yaşandı. Onlar silahlarla saldırdılar gençlerde kendilerini taşlarla korumaya çalıştılar. Bir arkadaşımız yaralandı. Halk şu an öfkeli ve gerçekten başka durumlar yaşanırsa daha da kötüye gidebilir. Ve şu an kimse evine gitmiyor, herkes olduğu noktada bekliyor. Onlar da çekilmediler bekliyorlar. Böyle karşılıklı bir bekleyiş var.