Nagihan Akarsel ile birlikte çalışma yürüten ve ev arkadaşları olan akademisyen Necîbe Qeredaxi ile konuştuk:
Onun yanında kalıyordum. Aynı zamanda ben Jineloji Akademisi’nin bir üyesiyim. Kürdistan Kadın Kütüphanesi için Belçika’dan buraya geldim. Birlikte çalışıyorduk Kürdistan Kadın Kütüphanesi’nde kitaplar vardı. Jineoloji Akademisi’nde Jineoloji Bilimi için kaynak gerekiyordu. Bu onun hayaliydi. Nagihan’ın çok büyük hayalleri vardı
Süleymaniye’deki asayiş güçlerine söyledik. Biz burada kadınlar için çalışan gönüllü insanlarız. Kendimizi çok güvende hissetmiyoruz. Söyledikleri şey sadece şu; kendinize dikkat edin, biz sizi koruyamıyoruz. Bu ihanettir. Ne ilginçse Süleymaniye’de ya da Güney’in herhangi bir yerinde Kürt öncüleri katleden katiller yönünü Hewler’e veriyor.
Buradaki güçlerin devrimci güçlü Kürt kadınlarına tahammülleri yok. Jin, Jiyan, Azadî söylemi, sloganı, felsefesi, ataerkil devletçilerin temelini sarsıyor. Nagihan her ne kadar içimizde bir yara ise aynı zamanda da bizim bir hayalimizdir. Biz onun o hayallerini gerçekleştirmek için mücadele edeceğiz. Bir adım bile geri adım atmayacağız.
Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji dergisi editörü akademisyen Nagihan Akarsel, Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde bulunan evinin önünde önceki gün saat 10.00 sıralarında suikastle katledildi. Jineoloji ile kadın haberciliği ve kadın üzerine birçok önemli araştırmaya imza atan Akarsel, Süleymaniye’de Jineoloji Akademisi’nin kurulması, ayrıca Kürdistan Kadın Kütüphanesi’nin kurulması için bir proje kapsamında çalışma yürütüyordu. Aynı zamanda Özgür Basın kurumlarında yıllardır çalışan Nagihan, birçok gazeteciyi yetiştirdiği gibi, dokunduğu herkeste iz bırakan eşsiz insanlardan biri idi. Güçlü kalemiyle dikkat çeken Nagihan Akarsel’in suikastle katledilmesi büyük sarsıntı yarattı. İran rejiminin Kürt kadını Jîna Masha Emînî’yi katletmesi sonrası, emek verdiği Jineoloji’nin felsefesi olan, “Jin jiyan azadî”nin tüm dünya kadınlarının şiarına dönüştüğü bir zamanda katledilmesi de not düşülmesi gereken bir zamanlama. Süleymani’ye son bir yılda birçok Kürt yurtseverinin suikaste uğraması ise baş fail Türkiye, onun ortağı KDP ve bu saldırılara karşı olduğunu belirten YNK’ye gözlerin çevrilmesine yol açtı. Nagihan Akarsel ile birlikte çalışma yürüten ve aynı zamanda ev arkadaşlarından biri olan akademisyen Necîbe Qeredaxi ile suikastten önce ve sonra yaşananları konuştuk.
Kütüphane hayaliydi
Kürdistan Kadın Kütüphanesi için Belçikan’dan Süleymaniye’ye geldiğini söyleyen Necîbe Qeredaxi, “Onun yanında kalıyordum. Aynı zamanda ben Jineoloji Akademisi’nin bir üyesiyim. Kürdistan Kadın Kütüphanesi için Belçika’dan buraya geldim. Bu çalışma için buradayım. Bazen birlikte kalıyorduk, bazen ayrı yerlerde oluyorduk. Çalışmalarımız biraz hareketliydi. Kitaplar topluyorduk. Yurtsever Kürt Kadınlar Birliği ile o kadınların içinde aktif olan kadınlar vardı. Kürdistan Kadın Kütüphanesi’nde kitaplar vardı. Jineoloji Akademisi’nde Jineoloji Bilimi için kaynak bulmaları gerekiyordu. Bu onun hayaliydi” diyor.
Güney Kürdistan’da bir uyanış fırsatı
Güney Kürdistan’da Kürt kadınlarının büyük kırımdan geçirildiğini ve bunun için de artık bir uyanışa ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Qeredaxi, “Güney Kürdistan kadınları için kütüphanede bir hafızada oluşturmamız gerekiyordu. Güney Kürdistan kadınları çok büyük acılarla karşı karşıya kaldılar. Çok büyük katliamlar, soykırımlar gördüler. Hem düşmandan zorluklar çektiler, bunun yanında da ataerkil bir kültürün içinde boğulup kalmışlar. Bu kütüphane Güney Kürdistan’da bir uyanış, kadının kendi görme, kendi ayakları üzerinde durma fırsatı olacaktı. Bu anlamda Nagihan’ın çok büyük hayalleri vardı. Bu anlamda büyük çabaları oldu, hayalleri büyüktü” diye belirtiyor.
Herkes heyecanını görüyordu
Nagihan’ın herkesi can kulağı ile dinlediğini belirten Qeredaxi, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu konu üzerinde konuştuğunda çok felsefik konuşurdu ve çok heyecanlıydı. Her konuştuğunda etrafındaki insanlar onun o heyecanını görüp onu dinlemek istiyorlardı. Bulunduğu her mekanda etrafına bir sürü insan yığılır onu dinlerdi. Kütüphaneyi de belli bir yere kadar getirdi. Sanatçı kadınlarla, akademisyen kadınlarla görüşüp onlardan destek aldı. Öyle bir çevresi oluştu. Kadınlar için aslında büyük bir uyanışa sebep oldu. Burada bunu artık çok net görebiliyoruz. Kadının uyanışı için büyük bir zemin oluştu.”
Ondan beklentiler vardı
Nagihan’ın büyük bir çabası olduğunu ve bununla beraber kadınların ondan bir beklenti içine girdiğini söyleyen Qeredaxi, “Güney kadınlarının bu anlamda büyük beklentileri vardı. Uzun bir süredir böyle bir şey bekliyorlardı. Buradaki kadınlar bir nevi böyle bir arayış içindeydiler. Jineoloji Bilimi Kürt kadınını katliamdan, işgalden kurtarmak için büyük bir fırsattır ve önemli bir adrestir. Ve Başur’de buna büyük bir ihtiyaç vardır. Buna şahit oldum, bunu görüyoruz. Güney Kürdistan kadınları bir taraftan işgalin zulmü ile karşı karşıyayken diğer taraftan aile içindeki ataerkil zihniyet ile boğuşuyordu. Jineoloji Akademisi bu anlamda kadın için tam bir kurtarıcı olacak” diyor.
Silah sesleri geldi
Suikastin yaşandığı dakikalarda bir görüşme için Nagihan’ı beklediklerini söyleyen Qeredaxi, yaşananları şöyle anlatıyor: “Nagihan’a dedim ki gel misafirlerimiz olacak onları birlikte karşılayalım, birlikte konuşalım. Fakat kendine de dikkat etmen lazım gelirken, senin de bildiğin gibi Güney Kürdistan’daki güvenlik durumu baya sıkıntılı bizler için, ona da bu anlamda kendine dikkat et dedim. Burada güvende değiliz, öyle bir sıkıntımız var. Düşman burada çok etkili her an bize zarar verebilir, her an karşımıza çıkabilir. Her sokakta düşman mevzi atmış durumda. Ben ve Jineoloji Akademisi’nin üyeleri aynı zamanda Kürtdistan Kadın Kütüphanesi’nin üyeleri onlarla birlikte çalışıyorduk. Sabah birçok defa aradım fakat bir türlü cevap vermedi. Uzaktan mermi seslerini duydum. İçime bir korku girdi, dedim muhtemelen bir şeyler oldu. Ben fırlayıp dışarı çıktığımda baktım ki her tarafta polisler var. Özellikle onun kaldığı evin etrafı polisler tarafından sarılmış. Ve cenazesi orta yerde yere seriliydi. Cenazesine yanaşmama izin vermediler.”
Süleymaniye’deki suikastler
Kürt öncü kadınlara yönelik suikastleri hatırlatıyorum. Yakın zamanda Hevrin Xelef de bir suikast ile katledildi. Yine Sülemaniye’de son süreçte suikastlerin ardı arkası kesilmiyor. 28 Ağustos’ta Azadi Hareketi Yürütme Konseyi üyesi Süheyl Xurid Eziz (Mamoste Şemal) silahlı saldırı sonucu katledildi. 17 Mayıs’ta Kuzey Kürdistanlı yurtsever Zeki Çelebi, Bextiyari mahallesinde silahlı saldırıya uğradı. Ağır yaralanan Çelebi, bir gün sonra 18 Mayıs’ta hayatını kaybetti. Katilleri halen de bulunmadı. 17 Eylül 2021’de PKK Şehit Aileleri Komitesi üyesi Yasin Bulut (Şukri Serhed), Süleymaniye’de bir suikast sonucu katledildi. 16 Eylül 2021’de yine Süleymaniye’de Ferhad Barış Kondu isimli Kuzey Kürdistanlı silahlı saldırıya uğradı, ağır yaralı olarak kurtuldu.
İhaneti aşmış durumda
Suikastleri hatırlattığım Qeredaxi, şöyle diyor: “Zaten biz bunu onunla hep konuşuyorduk. Biliyorsun Kürdistan’da 600’e yakın Rojhilatlı siyasetçi, akademisyen, yazar çizer, sanatçı burada katledildi. Ben bunlara şahit oldum. Bu şekilde Doğu Kürdistan siyasetçilerine, öncülerine ve savaşçılarına böylece büyük bir darbe vurulmak istendi ve darbe vuruldu. Buradaki siyasetçilerin, öncülerin, korunmaması büyük bir olaydır. Buradaki güçlerin de sanki bilinçli bir tavrı vardı. Bunların korunmaması bağlamında. Şunu da diyebilirim, korumuyorlardan ziyade muhtemelen de düşmana yardım ediliyor. Bu öncülerin katledilmesi için. Buna biz ihanet diyebiliriz, bu da ihanetin farklı bir yönüdür. Buradaki öncü Kürtleri, Kürt siyasetçileri, Kürt öncüleri korumamak artık bir güvenlik zaafından ziyade bu bir ihanete varmış durumdadır. Ne ilginçse burada Süleymaniye’de ya da Güney’in herhangi bir yerinde Kürt öncüleri katleden katiller yönünü Hewler’e vererek kaçıyorlar, kurtulmak istiyorlar. Bu da çok ilginç.”
Asayişe söyledik
Tetikçilerin kimden güç aldığının ortada olduğuna dikkat çeken Qeredaxi, “Burada da yani Süleymaniye’deki asayiş güçlerine söyledik. Biz burada herhangi bir savaşçı, şu bu değiliz. Biz burada akademisyeniz. Biz burada kadınlar için çalışan, bilimsel anlamda çalışan gönüllü insanlarız. Onlara söyledik. Bizim korkularımız var. Biz kendimizi çok güvende hissetmiyoruz. Sizin de bu konudan haberiniz olsun. Elinizde bir şey varsa bize iletin, biz de kendimizi ona göre koruyalım, bir şeyler yapalım. Gelip bize bir şey söylemiyorlar. Söyledikleri şey sadece şu; kendinize dikkat edin, biz sizi gelip koruyamıyoruz” diye vurguluyor.
Kadınları kendilerine tehdit görüyorlar
Kadın mücadelesine karşı Güney’de de özel bir tavır olduğuna dikkat çeken Qeredaxi, “Buradaki güçlerin de kadına karşı bir tahammülsüzlüğü var. Devrimci güçlü Kürt kadınlarına tahammülleri yok. Biz bunu da görüyoruz. Buna alışık değiller. Buna yabancılar. Jin, Jiyan, Azadî söylemi, sloganı, felsefesi, ataerkil devletçilerin temelini sarsıyor. Onun için burada da biz kadınları da bu anlamda kendilerine bir tehdit olarak görüyorlar. Özgür Kürt kadınına karşı tahammülleri yoktur. Bunu sezebiliyoruz, bunu fark edebiliyoruz. Bu korku sadece Nagihan’a karşı değildir, bütün sokaklarda artık Jin, Jiyan, Azadî diye slogan atan, duran ve bu sisteme karşı göğüs geren herkesten yani tüm kadınlardan öyle bir korkuları var” diyor.
Bir adım bile geri atmayacağız
Nagihan’ın hayallerinin asla yarım kalmayacağının altını çizen Qeredaxi, “Nagihan her ne kadar içimizde bir yara ise aynı zamanda da bizim bir hayalimizdir. Biz onun o hayallerini gerçekleştirmek için mücadele edeceğiz. Hem Jineoloji hem projemiz burada devam edecek. Hem Kürdistan Kadın Kütüphanesi projemiz devam edecek. Hem de diğer projelerimiz burada devam edecek. Bir adım bile geri adım atmayacağız. Düşman ne yaparsa yapsın. Biz bu çalışmalarımızı, bu projelerimizi, bütün işlerimizi devam ettireceğiz” diye kaydediyor.