Partinin sahibi halkımızdır

Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar ile seçim sonuçlarını ve yol haritalarını konuştuk:

Bizler “umutlular hareketiyiz” ve saraylarda değil sokakta sesi olanlarız. Cesaretini kaybetmemiş, mücadelesinden bir an olsun vazgeçmemiş hakikatin sahipleriyiz, onlar ise yalanların. Umut yoksa yol da yoktur. Umut bir ilkedir, değer verdiğimiz her şeyin parçasıdır. Biz buna inanıyoruz. Güç ve moral veren bir sürecin içindeyiz.

HAKİKİ MUHASEBE VE ÇIKIŞ YOLU -5-

Seçim sonuçlarına dair tartışmalar devam ederken, muhalefet cephesinde de muhasebe süreci yaşanıyor. Bu muhasebe sürecinin kritik aktörü ise HDP ve Yeşil Sol Parti. Çünkü bu geleneğin bu süreçten nasıl çıkacağı ülkenin kaderini değiştirme niteliğine sahip. Bir eleştiri ve özeleştiri süreci başlattığını duyuran HDP ve Yeşil Sol Parti’nin kabul ettiği eksiklik ve yetersizliklerin kaynağı ne? Seçim stratejisi, cumhurbaşkanlığı adaylığı, 3. Yol, ittifak politikası, tek liste, öncülük sorunu, halkla bağların zayıflaması, seçimleri aşan yapısal sorunlar… Bu gibi çok sayıda başlık tartışma konusu. Gerçek eleştiri ve özeleştiriyi gölgeleyen, hakiki sorunları tartışmayı manipüle eden özel savaş politikaları da bu devrede. Bu dosyanın amacı, Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin dile getirdiği eleştirileri muhataplarına sormak, özel savaşın gölgesini kaldırarak hakiki bir muhasebeye vesile olmak, toplumun kıstırıldığı bu cendereden çıkış yollarına dair yön işaretleri bulmak… HDK, HDP, DBP ve Yeşil Sol Parti’nin yetkilileriyle konuştuk. Bugünkü konuğumuz ise Yeşil Parti Eşsözcüsü ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar…

Seçim sonrası HDP ve Yeşil Sol Parti bir eleştiri-özeleştiri süreci başlattı. Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü olarak ortaya çıkan genel tabloyu nasıl okuyorsunuz?

Ortaya çıkan tablolara dair birçok tartışmamız oldu ve malumdur çok önemli sonuçlar var. 2023 seçimlerine en genel anlamda “değişim” mottosuyla hazırlandık. Hem mevcut rejimin değişimi hem de geleneksel sağ merkeziyetçi, toplumun dahil edilmediği siyaset biçiminin değişmesi. Totalde de demokratik bir dönüşümü ifade ettik. Buna paralel bir çaba içerisinde olmaya da gayret ettik. Adil ve eşit koşullarda olmadığımız bu seçimin sonuçlarını nihai bir sonuç olarak değerlendirmemek gerekir. YSK’nin açıkladığı nicel verilere göre Cumhur İttifakı önde çıkmış olsa bile toplumun yarısı (ve hatta fazlası) bu rejimin bu sistemin değişmesi yönünde siyasal tercihini kullanmıştır. Yapılandırılmış bir seçim sonucu ile karşı karşıyayız esasen. Toplumsal gerçekliği, halkların gerçekliğini yansıtan bir seçim sonucu yok karşımızda. Bu seçim sonuçları da herhangi bir soruna çare olamamış, çözememiştir; haliyle bastırdığı tüm krizlere daha şiddetli geri dönüyor. Şimdi daha büyük sorunlarla karşı karşıya bir toplum gerçekliği var.

Bizim açımızdan hedeflediğimiz sonuçlara ulaşamadığımız bir hakikattir. Hem parlamento hem de Cumhurbaşkanlığı seçimimde hedeflediğimiz büyüme ve değişim gerçekleşmedi. Bu gerçeklikten hareketle hem mevcut seçim sürecinin hem de yakın geçmişin kritiğini yapmanın, bu kapsamda bir eleştiri ve özeleştiri sürecinin başlatılmasının gerekli olduğu konusunda tüm kurullarda bir ortaklaşma yaşandı. Bu süreci büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Ayrıca durumun kendisi bize şunu da gösterdi: Örgütsel hattınız, ideolojik olarak yeni bir evreye geçemiyorsa politik olarak geride kalıyorsunuz. Bu seçimin belki de en önemli sonucu politik ve ideolojik önceliklerin birbirine karışmasıdır. Bunu samimi bir şekilde daha güçlü çözümlemiş durumdayız. Buna bağlı olarak eksikliklerimizin, yetersizliklerimizin, çalışma yöntemlerimizin vb. kolektif tartışılacağı buluşma ve toplantı süreçlerimizi başlattık. Güç ve moral veren bir sürecin içinde olduğumuzu belirtmek isterim.

Şimdiye kadar yürüttüğünüz tartışmalarda seçim stratejisi, örgütsel durum, ittifak politikası konusunda hangi ana sorular öne çıktı? Öne çıkan ana başlıklar ne oldu?

Kritik bir seçimi geride bıraktık. Bu seçime hazırlanırken güçlü ve toplumun taleplerini toplumla birlikte hayata geçireceğimiz strateji ve politik hat izlemenin gerekliliği ilk günden bugüne partimizin temel prensibi. Demokrasi güçlerinin mücadele ortaklığının oluşması ve güçlenmesi de bu ihtiyacı esas alan bir formda gerçekleştirilmeye çalışıldı. Emek ve Özgürlük İttifakı bu anlamda önemli bir yan yana geliş olmakla birlikte hem seçimlerin gölgesinde kaldı hem de seçim sonuçları açısından ortak bir büyümeyi yaratamadı. Bu açıdan temel eleştiri başlıklarından birisi olarak gündemimizde. İttifak politikasının, mücadeleyi ve mücadele alanlarını büyüten, rejim karşısında hayır diyen geniş toplumsallıkla güçlü bir bağını kurması gerekiyor. Mevcut seçim sonuçları bu yükümlülüğü çoktan işaret etmiştir.

Diğer yandan örgütsel durumumuz da seçim sonuçları bakımından önemli bir gündem olarak önümüzde. Aralıksız olarak sürdürülen baskı, gözaltı ve tutuklama operasyonlarına rağmen güçlü bir şekilde ayakta duran örgüt ve halk gerçekliğimiz var. Ancak örgütsel deneyim ve birikim açısından bir devamlılığı da zorladığı söylemek mümkün.

Yaygın örgütsel formumuz karşısında hem yerel hem de merkezi güçlendirecek yeni bir dil ve örgütsel reflekse yoğunlaşma süreci var. Seçim stratejisi açısından hem ittifak politikasında tek listeyle seçimleri karşılamamış olmanın eleştirileri var ki seçim sonuçları tek listenin daha kazandırıcı olduğunu açığa çıkarmış oldu. Bu konuda ayrıca tek listenin veya ortak listenin mevcut ittifakın mücadele ruhunu yansıtması açısından da önemli olduğunu ve toplumsal/ siyasal bir sinerjiyi yaratacağını, güçlendireceğini ortak bir görüş olarak güçlü kılamadık ve ne yazık ki bir fırsatı kaçırdık.

Paradigmamız son derece doğrudur, fakat onun ete kemiğe bürünmüş ideolojik ayağı iyi örülemediği için yol/yöntem sıkıntısı yaşandığı açık. Bu bağlamda; 3. Yol ve onun somutlaşmaması da bizim için önemli bir başlık. Cumhurbaşkanlığı açısından da kendi adayımızı çıkarmak veya desteklenebilir bir aday da ortaklaşmak gibi iki seçenek önümüzde vardı. Mevcut siyasal atmosferde ve toplumun değişim talebinde açığa çıkan en ortak siyasi tavır Cumhurbaşkanının ve rejimin değişiminin gerekli ve mümkün olduğu idi. Çünkü birçok önceliğin içinde en acili faşizmin durdurulması idi. Ayrıca, özelde de partimiz açısından gerçek bir demokrasinin, eşitliğin ve özgürlüğün hayat bulabilmesi için mevcut rejimin ve temsilcilerinin öncelikli olarak değişmesi ve kaybetmesi hem bir gereklilik hem de bir gerçeklik olarak tanımlandı. Dolayısıyla işaret ettiğimiz şey öncelikli olarak bir değişim ve peşi sıra yeninin toplumla birlikte inşası idi. Diğer seçenek önemli olmakla birlikte bu anlamda daha zayıf kaldı. Bugünden baktığımızda hem değişim talebinin güçlü ve ortak olduğunu hem de parti kararımızın halklar nezdinde kabul gördüğünü söyleyebiliriz. Tüm bunlar dışında yerelliğin kurucu gücü ve yaşanan sorunlar, çalışma tarzımıza dönük yeni yapılanma ihtiyacı, algı savaşlarına karşı mücadele gibi başlıklar öne çıkan tartışmalardı.

Halktan kendisine kulak verilmediği, bağların zayıfladığı eleştirileri geldi. Bunun nedenleri neydi? Neden duyulmadı?

Geçmiş dönemlere oranla parti ve halk ilişkisinin belli oranda zayıflamış olduğu, organik bir ilişki yerine mekanik bir ilişkiye dönme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu eleştirilerini alıyoruz. Bu konuda halkın tespitleri bizim için çok kıymetli ve belirleyici. Partimiz merkezden değil halklarla birlikte kurulan ve yürüyen bir gelenekten geliyor. Yani partinin sahibi halkımızdır. Özne halktır ve onun mücadelesidir. Bizim halka kulak vermeme gibi bir tarzımız/tavrımız olamaz. Bu kendini inkâr demektir. Bu konuda tam bir ilişkisizlik diyemeyiz ancak mevcut kurulların hem yetersizliği hem de etkin işletilememesinin yarattığı bir zayıflık söz konusu denilebilir.

Siz sahada çok yoğun bir kampanya yürüttünüz. Ortaya çıkan tabloyu gösteren emareler var mıydı?

Sahanın dinamizmi bölgeden bölgeye değişse de genel olarak güçlüydü. Saha demek, bizim için cevapların olduğu yer demektir. Çünkü seçim öncesi uzun süren tartışmalar, parti kapatma davası, son iki ay kala yeni bir partinin sahada çalışma yürütmesi elbette bazı öngörüleri ve temkinli ruh halini getiriyordu. Yani bir temkinlilik hali olması doğaldır. Seçim çalışmaları boyunca stratejimizi ve buna paralel pratiğimizi güçlendirecek yol ve yöntemleri gerektiği oranda hayata geçiremedik. 3. Yol’un en güçlü alternatif olduğu iddiamız diğer seçim başlıkları arasında politik ve toplumsal gerçekliği ile buluşamadı, buluşturamadık. Tüm bunlarla beraber örgütsel zayıflığımız politik akışkanlığı ve toplumsal genişlemeyi istenilen düzeyde başaramadı. Bu tablo Kurdistan açısından, halkın politik ve örgütlü kimliği sayesinde aşılmış olsa da batıda ne yazık ki ihtiyaç duyulan düzeyde değildi.

Bundan sonraki yol haritanız nasıl işleyecek, bu süreçten ne umuyorsunuz?

Açık şekilde ifade etmek gerekirse özeleştirinin kurucu bir dinamik olduğuna inanıyoruz. İnsanlar partiyi sahiplendiği için de eleştiri getiriyor. Bir özel savaş politikası olarak bizlerin mücadelesini başka çizgilerle ikame derdinde olanların iade ettiği hakaretleri elbette eleştiri olarak görmüyoruz. Bu sürecin önümüze koyduğu çok önemli görevler var. Sadece seçim sonuçları üzerinden değil, mevcut siyasi, sosyal, ekonomik, ekolojik vb. tüm alanlara dönük açığa çıkan yıkım iktidarına karşı daha örgütlü bir mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğini tüm mücadele alanlarıyla birlikte yeniden tanımlamak ve yürütmek gerekiyor. Paradigmamız bizim için en büyük şans.

Partimiz açısından başlattığımız eleştiri-özeleştiri süreci hem yetmezliklerimizi görmemiz açısından hem de güçlü bir örgütsel formu yakalamamız açısından önemli. Önümüzdeki iki ay boyunca tüm kurullarımız ve halklarımızla hem mevcut sürecin kritiğini hem de gelecek dönemin yol haritasını oluşturacağız. Bunun finali halk toplantıları olacak. Ve bu süreçten güçlenerek çıkacağımıza, demokratik siyaset pratiğimizin daha güçlü bir pratiğe kavuşacağına inanıyorum.

Kürt hareketi ve demokratik sol güçlerin yeni bir yol açması için ne yapmalı?

Hem Kürt siyasal hareketi hem de devrimci demokratik güçler açısından yeni bir süreci deneyimlemiyoruz. Bunun tarihsel bir ayağı var. Aksine 3. Yol diye tarif ettiğimiz ve toplum/ siyaset/ devlet denkleminde bir yeninin, demokrasi ihtiyacının ve demokratik taleplerin bu kadar ortaklaştığı ve toplumsallaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu durum şimdiye kadar yürütülen mücadelenin önemli bir kazanımı ve bunu görerek yol almak gerekiyor. Dolayısıyla demokrasi ittifakını genişletmek, güçlendirmek, tek merkezden yürütülen her türlü saldırı politikaları karşısında kolektif aklı ve pratiği hayata geçirmek topluma ve siyasete can suyu olacaktır. Yani toplumsal ittifakları büyüteceğiz. Her değerin, toplumsal kazanımın gasp edilmeye çalışıldığı bir atmosferde birliktelik ruhunu sürekli güncel kılmak en hayati panzehirdir.

Ortaya çıkan seçim sonucu potansiyeli yansıtmıyor sanki. Toplumun değişim umudu nasıl örgütlenir?

İlk olarak, takdir edersiniz ki bizlerin bir yüzü, tarihi ve sözü var. Bizler deyim yerindeyse “umutlular hareketiyiz” ve saraylarda değil sokakta sesi olanlarız. Cesaretini kaybetmemiş, mücadelesinden bir an olsun vazgeçmemiş hakikatin sahipleriyiz, onlar ise yalanların.

Umut yoksa yol da yoktur. Umut bir ilkedir, değer verdiğimiz her şeyin parçasıdır. Biz buna inanıyoruz. En kötü bataklık ve zor yerlerde bile yeşerdiği için bizim mücadelemizi hep Lotus çiçeğine benzetiyorum. Umudun örgütlenmesi demişken bunları özellikle ifade etmek istedim. İkincil bir durum, ortaya çıkan seçim sonuçları elbette toplumu ve taleplerini yansıtmıyor. Seçim süreci boyunca hatta öncesinde ortak bir talep olarak açığa çıkan değişim talebini güçlü örgütleyemediğimiz açık. Değişim talebi daha çok bir beklenti düzeyinde kaldı, örgütsel düzeyi beklentiyi aşamadı. Çünkü toplumun örgütlü mekanizmaları kendini savunabildiği mekanizmalar genel olarak zayıftı. Partimizin kendi kitlesini aşan bir örgütsel formu da çok fazla gerçekleşemedi. Bu yüzden esas olarak halkın örgütlenmesi ve tüm toplumsal kesimleri kapsayan örgütlenme mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor. Yeni dönem açısından özelde partimizin genelde tüm demokrasi güçlerinin en önemli gündemi bu olacaktır. Topluma rağmen siyasetin yürütülemeyeceği bir dönemi yaşıyorken toplumla beraber bir siyaseti kurumsallaştırmanın en güçlü zamanındayız.

Halka mesajınız ne olur? Bu eleştiri-özeleştiri sürecinden beklentiniz ne? Umut yeni bir atılım yapacak mı?

Biz sürecin kendisini sahici bir süreç olarak tanımladık. İddiamız da bu yönlü. Özünü meydana sermiş bir mücadeleyiz ve öze odaklanıyoruz o anlamda. Biçimsel bir durumdan kesinlikle bahsetmiyoruz. O anlamda bu sürecin tüm kurum ve kurullarımıza güç katacağına olan inancım tamdır.

Yarın: HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ 1. Bölüm

https://justpaste.it/6tt2a

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir