‘Sadece cezaevi anılarımız var’

Cezaevinde yaşamını yitiren tutukluların portreleri-5-

28 yaşında girdiği cezaevinden 52 yaşında cansız bedeni çıktı. Gençliği ve ömrü cezaevinde geçti. Hastalığı yoktu. Boynundaki ağrıdan dolayı yapılan bir iğne sonrası kan kusarak öldü. Adı Hüseyin Polat’tı

Kürdün ölüsü dirisi hep zulüm görmüş olsa da mücadele etmek bir yaşama aşkı haline dönüşmüş. HDP’nin 5 Haziran mitinginde bombalı saldırıda 2 bacağını kaybeden yönetmen Lisa Çalan ile yaptığım bir röportajda yaşama olan aşkını ve direncini şöyle anlatmıştı: “Bana nasıl mücadele ediyorsun diyorlar bu öğrenilen bir şey değil, coğrafyamızın gerçekliği.” Bu dosyamızda, zulüm altında göçüp gidenlerin hikâyesini yazacağız. Onlar, çoğu zaman bir haber konusu bile olmadan bir nevi idam edilen hasta tutuklular. Sık sık bir hasta tutuklunun daha yaşamını yitirdiği haberini alıyoruz. Ve bugünlerde bu haberler daha sık düşüyor önümüze. Peki kimdi bunlar, neler yaşadılar, nasıl bir hayat sürdüler, çocuklukları, gençlikleri, bir tohum eker gibi hayatı uğruna ölecek kadar çok severek geriye bıraktıkları mücadele mirası… Hatırlamak yaşatmaktır çünkü… Dosyamızda çoğu zaman bir istatistik olarak ajanslara düşen yaşamını yitiren hasta tutukluların portrelerine yer vereceğiz. Dosyamızın 6. bölümünde 24 yıl cezaevinde kaldıktan sonra yaşamını yitiren tutuklu Hüseyin Polat’ın hikâyesine yer vereceğiz.

Yaşamını yitiren hasta tutuklu Hüseyin Polat, 1968 Dersim Pülümür doğumluydu. Polat cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutuklulardan sadece biri. 28 yaşında girdiği cezaevinden 52 yaşında cansız bedeni çıkan bir siyasi tutuklu. 23 Ocak 2020 tarihinde boyun ağrısı çektiği için revire götürülüyor, iğne yapılıyor. 24 Ocak’ta tüm vücudu şişiyor ve sabah karşı Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne kaldırıyor. Aynı gün mide kanama sonrası ölüyor. Hüseyin Polat’ın bütün gençliği hatta ömrü cezaevinde geçti. Peki, nasıl bir insandı? Neler yaşamıştı? Hüseyin Polat’ı abisi Sinan Polat anlattı.

‘Kendini yetiştirdi’

Polat’ın çocukluğu Bursa’da geçer. Ailesinin maddi sıkıntılarından dolayı sadece ilkokula gidebilir. Ancak okumayı çok seven Polat, kendi imkânlarıyla kendini geliştirir. Zaman zaman İstanbul’a gider gelir ancak 18-20 yaşlarına kadar Bursa’da yaşar. Çocuk yaşta çalışmaya başlayan Polat, inşaatlarda amelelik yapar. Roman ve politik kitaplar okurdu.

‘Mücadele insanıydı’

Kardeşi için “Mücadele insanıydı” diyen ağabey Polat, “Kendi kendini yetiştirdi. Çok iyi kitap okurdu. Bazı öncüleri kendine örnek alır, onların kitaplarını okurdu. Hep onlar gibi olmak, mücadele etmek istiyordu. Haksızlığa tahammül edemezdi. Bir dava uğruna kendini adamıştı. Herkes tarafından çok sevilen, sayılan biriydi. Aç da kalsa kimseden ekmek dilenmezdi. Çok onurlu ve gururlu bir insandı. Güçlü bir duruşu vardı. Yani ailesine çok düşkündü. Kötülük olmasın diye uğraşır, toz kondurmazdı. Kendini feda ederdi. Biz de öyleydik ama o düşüncelerini pratikte uygulamak istiyordu” diyor. Kardeşine dair anılarının hep cezaevinde olduğunu dile getiren ağabey Polat, “Sadece cezaevi anılarımız var” diyor.

‘Ağır işkence gördü’

İstanbul’da 18 yaşındayken polis tarafından öldürülen Sibel Yalçın’ı hedef alan polislere yönelik eylem nedeniyle gözaltına alınır. Ağabey Polat, o süreci şöyle anlatıyor: “Alındığı zaman arkadaşlarıyla Bursa Kestel ilçesinde Gölbaşı var orada pikniğe gidiyorlar. Zaten polisler orada eliyle koymuş gibi gidip direkt alıyor hepsini. O gidişinden sonra uzun bir süre haber alamadık. Çok yoğun işkenceye uğramışlardı. Üzerine atılı suçlar vardır. Arkadaşlarının işkence altında verdiği ifadeler vardı. Kardeşim de o polisleri öldürmekten yargılandı.”

11 yıl sonra müebbet

DGM’de yargılanan Polat, yaklaşık 11 yıl tutuklu kaldıktan sonra davası sonuçlanır ve müebbet hapis cezası alır. Kendisinin ifadeleri ise dikkate alınmaz. Arkadaşlarının zorla işkence altında ifadeler verdiğini söyler ancak karar bir kere çıkmıştır ve mahkeme heyeti geri adım atmaz. Ağır işkence gören Polat’ın haksızlığa uğradığını söyleyen ağabey Sinan Polat, “Arkadaşı da işkence altında verdiği ifadeden dolayı müebbet aldı. Çok zor bir süreç yaşadık. Tekirdağ, Ümraniye, Bursa, Ankara-Sincan Cezaevi’nde yattı. O zaman Çakıcı da oradaydı” diyor.

Tinerli battaniyeler…

19 Aralık cezaevi direnişçilerinden biri olan Hüseyin Polat, Ümraniye Cezaevi’ndeki “Hayata Dönüş” adı altında yapılan katliam operasyonunda arkadaşlarıyla yıkılan duvarın altından çıkarılır. Kardeşinin o süreçte cezaevinde yaşadıklarını anlatan Sinan Polat, “Operasyon sırasında askerler yukarından çatıyı delip tinerli battaniye atıyor. Alın size ıslak battaniye yangından kurtulun diyerek tinerli battaniyeleri atmışlardı. O battaniyelere sarılan bütün kadın arkadaşları yanarak ölüyor. Erkek tarafının duvarını kepçe ile deliyorlar. Oradan Hüseyin’i de alıyorlar. Sonrasını biliyorsunuz zaten…” diyor.

Sağlık sorunu yoktu

Hiçbir hastalığı olmadığını dile getiren Polat, “Kulakları ağır işitirdi. Onun için de zaten kulaklık kullanıyordu. Onun dışında kesinlikle bir ağrısı, sızısı yoktu. Tekirdağ F Tipi’ndeyken boynunun ağrıdığını söylüyor. Revire çıkıyor. Revirdeki görevli hemşire, iğne vuruyor. Tabii o iğneyi vurmadan önce iğneye alerjisi olup olmadığına dair bir test yapılmıyor. İğneden hemen sonra fenalaşıyor. Ve bütün vücudu şişiyor” diye anlatıyor.

Hastaneler kabul etmiyor

Polat sabah karşı fenalaşınca ambulans çağrılıyor ve Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne kaldırılıyor. Hastanede yoğun bakımlar dolu deniliyor ve yer olmadığı söyleniyor. Hastanenin zemin katında jandarmanın gözetiminde bekletiliyor. Bekletildiği sırada durumu daha da kötüleşiyor ve fenalaşıyor. Polat’ın daha da kötüleşmesinden dolayı çevre hastaneler aranıyor, yer olup olmadığı soruluyor. Ancak o hastanelerin hiçbirinden sonuç alınamıyor. Yer yok denilerek kabul edilmiyor. Hükümlü olduğundan dolayı hiçbir hastane kabul etmiyor. En son kan kusmaya başlıyor. Mide kanaması geçiriyor.

‘Ben öleceğim’

Hüseyin Polat’ın öleceğini anladığını söyleyen ağabey Polat, “Annesiyle görüşmek istediğini belirtiyor. Telefon görüşmesi yapıyor. Telefona babam çıkıyor ve diyor ki ‘Baba ben galiba öleceğim.’ Sonra telefon elinden düşüyor. Aradan bir iki saat zaman geçiyor. Haber geliyor oğlunuz vefat etti diye” diyor. Polat’ın cenazesi alan ailesi Bursa’nın Kestel ilçesinde toprağa veriyor.

‘Kurtulabilirdi’

Mide kanaması geçiren ve ağır kan kaybı yaşayan Polat’a ilişkin ağabeyi şöyle diyor: “Öyle bir şey ki ölüm göz göre göre geliyor. Düşünebiliyor musunuz hastaneye gider gitmez müdahale edilse hiçbir şey olmayacak. En azından kan kaybı olsa kan takviyesiyle yaşayacak. Kurtarılabilirdi. Kan kaybından ölüyor. Otopsi raporu da normal ölüm diyor. Zaten otopsi raporundan fazla bir beklentimiz yoktu. Onların farklı bir karar vereceklerine inanmıyorduk. Devletin kurumu devleti suçlamaz. Kimi kime şikâyet edeceğiz. Orası devlet hastanesi otopsi raporunu veren kim? Farklı biri değil ki.”

‘Peşini bırakmayacağız’

Kardeşinin ölümünde ihmal olduğunun altını çizen Sinan Polat, “Ölümünde ihmal var diye Anayasa Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunduk. Artık oradan da bir sonuç çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracağız. Kamuoyundan bir destek göremedik. Bir tek milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu Meclis’te dile getirmişti. Annem babam yaşlı, peşinden koşturamıyorlar. Bir kamuoyu oluşturamadık. Ama nereye giderse gitsin peşini bırakmayacağız. Kardeşimin hiçbir sağlık sorunu yoktu. O iğneyi yapan kişi kardeşimin ölümüne neden oldu. Yıllardır cezaevinde olan hemşirenin iğnenin A’dan Z’ye ne olduğunu bilmesi lazım. Nasıl yan etkisi olan bir iğneyi boynundan vurur. Önemsemediler işte, kardeşim ihmalkârlıktan öldü” diye vurguluyor.

Hiçbir şüphelinin ifadesi alınmadı

Ailenin avukatlığını yapan Av. Engin Yal, “Savcılık, Adli Tıp raporuna bakarak doğal ölümdür diyerek soruşturmayı genişletmedi. Takipsizlik kararı verdi. Biz ona da itiraz ettik. O günlerde yakınlarıyla cezaevindeki hemşire ile yapılan telefon görüşmeleri vardı. Hemşirenin biraz çelişkili beyanları vardı. O gün hastayı hastaneye götürüp getirmişler. Ondan sonra tekrar fenalaşmış sonra tekrar götürmüşler. Sonra hastanede ne yaptılar ne ettiler bunun bilgisi yok. Biz bunları dosyanın içine koyarak suç duyurusunda bulunmuştuk fakat savcılık bunları hiç dikkate almamıştı. Hiç kimsenin ifadesini almadan, herhangi bir şüphelinin ifadesini almadan dosyaya takipsizlik kararı verildi. İtiraz ettik. Bir sonuç çıkmadı, biz de Anayasa Mahkemesi’ne gittik ancak henüz dönüş alamadık” diye belirtiyor.

20 Aralık 2020  – https://yeniyasamgazetesi3.com/sadece-cezaevi-anilarimiz-var/