Deprem Günlükleri -4-
Günler geçerken, enkaz altında bulunanların sesleri bir bir kesildi. İnsanlar, soğuktan, açlıktan, susuzluktan bir bir can verdi. Arama kurtarma ekipleri geldiğinde artık çok geçti. Cenazeler, battaniyelere sarılı halde sokaklarda, kaldırımlarda kaldı. Moloz gibi çöplüklere döküldü. Her yanı ölüm kokusu sardı. Kefen yoktu, mezara götürecek araç yoktu, mezar bile yoktu!
Gülcan Saltıcı, anne ve babası dahil ailesinden 17 kişiyi kaybetti. Gülcan anne, “Samandağ’da gidecek kimsem kalmadı. Bütün evler yıkıldı” dedi ve artık konuşmadı. Cenazeler alındı ama bu kez de kefen yok, su yok… Akşam yağmur yağdı, su kuyusunda biraz su birikti. 5 cenaze o kuyuda biriken yağmur suyuyla yıkandı. Battaniyelerle beraber gömüldü
Elbistan’da mezarlık görevlisi Recep, deprem olduktan sonra soluğu mezarlıkta aldı. Çünkü ölüm çok, mezar kazması lazım. Öyle yaptı, günlerce durmadan mezar kazdı. Kar ve soğuk nedeniyle Recep’in mezar kazmaktan elleri kıpkırımızı kesildi, donmak üzereydi. İnsanların çok ağrına gitti, cenazelere enkaz ve moloz muamelesi yapılması…
Depremin ilk günleri geride kalırken, enkaz altında bulunanların sesleri bir bir kesildi. İnsanlar, soğuktan, açlıktan, susuzluktan bir bir can verdi. Arama kurtarma ekipleri geldiğinde artık çok geçti. Yıkım ve karmaşanın içinde bu kez de cenazeleri bulma derdi başladı. Cenazeler, battaniyelere sarılı halde sokaklarda, kaldırımlarda kaldı. Kefen yoktu, mezara götürecek araç yoktu, mezar bile yoktu! Resmi açıklamalara göre 11 ili ve onlarca ilçe ile binlerce köyü vuran 6 Şubat’taki depremlerde 50 bin 96 kişi yaşamını yitirdi, 107 bin 204 kişi ise yaralandı. Ancak deprem bölgesinde kimse resmi rakamlara inanmadı. Kulaktan kulağa fısıltı halinde “daha çok öldük” dediler.
Osman’ın sesi…
Antep’in resmi rakamlarına göre toplam nüfusu 2 milyon 185 bin 165. En büyük yıkımın olduğu İslahiye’nin nüfusu ise 67 bin 650. Ali Bulut, Antep’in İslahiye ilçesine bağlı Kerküt köyünde depreme yakalandı. Eşi Gülten, çocukları Ayşenur, Halime, Zeynep ve Osman enkaz altında kaldı. O karmaşanın ve çökmekte olan evin içinden kendini dışarıda buldu Ali. Enkaz başında pervane oldu. Enkazdan oğlu Osman’ın sesi geldi, “Baba beni kurtar” diye bağırdı. Ali ne yapacağını bilmez halde dolandı. Betonu kaldıracak araç da, kimse de yoktu. Hemen karşı tepede Kurece’deki madende ve çevredeki taş ocaklarında en az 400 iş makinesi vardı. Ama harekete geçirecek kimse yoktu. Ali, enkazın başında iki gün boyunca çocuğu Osman’ın yardım çığlıklarını dinledi. Eşi ve kızlarından ise hiç ses yoktu. Ancak üçüncü gün anne Gülten, kızları Ayşener, Halime, Zeynep ve Osman’ın cenazesi çıkarıldı. Kepçeler sadece mezar kazmaya yetişebildi! Kerküt’te 72 kişi yaşamını yitirdi. Gönüllülerin yardımıyla köydekilerin cenazeleri elbiseleriyle mezarlığa gömüldü.
Söyleyecek çok şey var ama…
Kilis’ten gelen Zerrin Güneş, İslahiye merkezde oturan annesinin yaşadığı binanın başına geldi. Enkazda kepçeler çalışmaya başladı, o sırada üç kişinin cenazesi kepçe ile çıkarıldı. Zerrin’in çocuğu Gürkan, insanların ölüme terk edilmesine isyan etti: “Uzun süre bizim evde kimse konuşmadı. Söylenecek çok şey ama korkar olduk. Makine bir cenazeyi çıkarırken ortadan ikiye böldü. Siemens’in karşındaki binadaydı. Açıklanan neyse en az üç katı ölüm var. Sadece bir blokta Mügelerde 850 kişi öldü.” İslahiye Atatürk Mahallesi’nde bulunan Müge Kent Yapı Kooperatifi 6 katlı 6 binadan ve 110 daireden oluşuyordu.
‘Samandağ’da kimsem kalmadı’
Hatay’ın resmi rakamlara göre nüfusu 1 milyon 686 bin 43. Samandağ’ın nüfusu ise 118 bin 373 olarak kayıtlara geçmiş. Samandağ’da diğer bölgelere göre daha çok kişi görmek mümkün. Gülcan Saltıcı Samandağlı. Burada yakalandı depreme. Gülcan anne ailesinden tam 17 kişiyi kaybetti. Annesini ve babasını, yengelerini, ağabeylerini ve onların çocuklarını yani ailesinden 17 kişi 7 ayrı enkazda kaldı. Gülcan anne, ilk anda nereye koşacağını ve ne yapacağını şaşırdı. Yardım istedi, yalvardı… 4 gün oldu, 5 gün oldu Gülcan anne, her gördüğüne annesinin, babasının, kardeşlerinin enkazda olduğunu ve yaşadığını söyledi, yardım istedi. Ama kimse gelmedi. İş makinasına, balyoza, demir kesiciye ihtiyaç vardı. Gülcan anne feryat etti, yeri göğü inletti, sesi kısıldı bu yüzden. “Annem, babam 70’li yaşlardaydı ama diğerleri 35, 40, 18, 20, 22 yaşlarındaydı, hepsi gençti” dedi, gözyaşlarını tutamadı. 6. gün ekipler geldi. Gülcan annenin 17 canı enkazdan çıkarıldı ama artık geçti. Önce battaniyeye sarıldı cansız bedenler, sonra Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Gülcan anne hepsini tek tek teşhis ettikten sonra battaniye içinde teslim aldı ve hepsini battaniyeye sarılı şekilde toprağa verdi.
Eşi Hüsamettin ve kızı Seren ile birlikte Samandağ girişindeki mavi köprünün yanında derme çatma bir çadır kurdular. Tuvalet yok, su yok, hiçbir şey yok. Gülcan anne, “Samandağ’da gidecek kimsem kalmadı. Bütün evler yıkıldı” dedi ve artık konuşmadı. Gülcan annenin kızı Seren’in kuzeninin bebeği depremden bir gün önce bir yaşına girmişti. 5 Şubat’ta onun için küçük ve aile içi bir kutlama yapıldı. Seren, “Kuzenimin çocuğu bir yaşındaydı ve altı aylık da hamileydi, hem o öldü hem de bebekleri” dedi. Seren, “Mithat Kuk. Müteahhit, burada onun bütün binaları yıkıldı. Onun evlerinde yaşayan insanların hepsi de öldü” dedi kızgınlık ve acıyla.
AFAD bekledi…
Antakya’ya aslında ilk günlerde kepçeler geldi ve AFAD’ın olduğu yere dizildi. Ama çalışmadı. İnsanlar enkaz altında can çekişirken “emir bekliyoruz” dediler. Sedat, öfkeli “İnsanların ölmesini beklediler” dedi. Antakya girişinde AFAD’ın önünde yol boyu dizilen kepçeler emir beklerken Semir Ezen, bir o yana bir bu yana koştu kepçe için. Ama yok. Enkazda kayını, eşi ve çocuklarının sesi geldi, sadece onlar değil 4 aile de o enkazda. Tam bir hafta sonra Semir’in kayını, eşi ve çocuklarının cansız bedenleri çıkarıldı. 4 aileden sadece birkaç kişi kurtarıldı, diğerlerinin hepsinin cansız bedeni çıkarıldı. Deprem anında araç karaborsası da çıktı. Yakınlarını çıkarmak için kepçe arayanlar para ödeyerek kepçe kiraladı. Bu Antakya’da herkesin söylediği bir sırdı.
Kentlerde ölüm kokusu
İlk günlerden sonra depremin en çok vurduğu Antep’in İslahiye ilçesi, Adıyaman merkez ve ilçeleri, Hatay ve ilçeleri, Maraş ve ilçeleri, Malatya merkez ve ilçeleri ile köylerinden ölüm kokusu yayılmaya başladı. İnsanlar, canlarının yaydığı kokuyla baş başa kaldı. Önce çığlıklarını dinledi, sonra bedenlerinden yayılan kokuları içlerine çekti. Öyle günlerce kokuyla yaşadılar.
Kolon kesen pastane
Hassa’nın resmi olarak nüfusu 56 bin 675. Ancak ilçede çok az kimse kaldı. Hassa’da en az 700-800 kişinin öldüğü söylendi. Sadece hastaneye 6 saatte 200 cenaze getirildi. Hassa’da bulunan Edem Pastanesi’nin olduğu bina da enkaz yığını ama bunun sebebi pastaneydi. Çünkü pastane sahibi içeriyi genişletmek için kolonları kesmişti, Hassa Belediyesi buna rağmen işletme ruhsatı verdi. Binada Edem Pastanesi’nin sahibinin kızı ile birlikte 10 kişi yaşamını yitirdi.
Yağmur suyuyla cenaze yıkandı
Kırıkhan’ın nüfusu resmi kayıtlara göre 121 bin 28 ancak ilçede bin kişi ya var ya yok. Kırıkhan’da en az 2 bin kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi insanlar. Bir kişi kendi ailesinden 5 kişiyi kaybetti. Ailenin en küçükleri bir çocuk kurtarıldı, şu an Ankara’da yoğun bakımda. Cenazeler alındı ama bu kez de kefen yok, su yok… Akşam yağmur yağdı, su kuyusunda biraz su birikti. Aile enkazdan çıkardıkları 5 cenazeyi o kuyuda biriken yağmur suyuyla yıkadı. Ve enkaz altından çıkardıkları battaniyelere sarıp öyle defnetti. Buna da şükrettiler, “Ya yıkanamadan öylece gömseydik” dediler.
Uyumak zor…
Mert, daha 17 yaşında. Şahit olduklarına isyan etti. Enkazda kalan halası ve kuzenlerini kendi oluşturdukları ekibin çabaları ile kurtardı ancak eniştesini kurtaramadı. Onu çıkardıklarında artık yaşam belirtisi yoktu. Günlerce enkaz enkaz çalışma yaptı, sonra da genç arkadaşlarıyla birlikte yaşamını yitirenler için mezar kazmaya başladı. Onlarca mezar kazdı. Çok cenaze gördü, bazı gördükleri hafızasından silinmedi, çünkü uzuvları olmayan cenazeler onda travma yarattı. Uyumadı, uyuyamadı. Gözlerini her kapattığında o cenazeleri ve çığlıkları duydu. Mert, “Kurtardıklarımız arasında ayağı kopanları gördüm” dedi. Antakya yolu üstünde 7-8 katlı binanın 4-5 katı pestil gibi olmuş, orada insanlar var ama hafriyat toplanıyordu.
Asker hiç dokunmadı
İskenderun’un nüfusu 251 bin 682, kent merkezinde neredeyse bir bina bile ayakta değil, tam bir moloz yığını. Bir İskenderunlu, “Gelip buraya baksınlar, 5 bin insan öldü burada” dedi, açıklanan rakamı inandırıcı bulmadı. Hala cenazelerini arayan çok. Antakyalı Emir daha 18 yaşında. Gönüllüler ile çalışan Emir, tanıklığını paylaştı: “Can ticaret diye bir yer var. Onlar kolonları kesmişler, bina komple aşağı çökmüş, daha sesleri geliyordu. Bodrum kattaydılar. Sesleniyorduk yardım gelecek diyorduk. Sakinleştirmeye çalışıyorduk. Kimi arasak meşgul çalıyordu kimseye de ulaşamıyorduk. Yardım gelecek arıyoruz yardım gelecek diyorduk sürekli. Ama kimse gelmedi. Hepsi öldüler. Sonra ölülerini çıkardılar o 4 kişinin. 600 evler de içeride insan olduğu belli, AFAD’lılar ‘ben buraya girmem’ deyip çekip gidiyorlardı. Bir sürü yere öyle yaptılar. Tülay vekil de (HDP Milletvekili Tülay Hatipoğulları) çok destek verdi, ekipmansız gelenlere bir şekilde ekipman temin ediyordu. Burada bir sürü insan vardı enkaz altında, canlılardı; hiçbirine dokunmadı asker. Ama Milli Savunma Bakanı, ‘Askerimiz bölgede müdahale ediyor’ açıklaması yaptı. Asker enkaza asla müdahale etmedi.”
AFAD gösteriş peşinde
AFAD’a tepki çoktu. İnsanlar, ses yoksa çalışma yapmadılar diye tepki gösterdi. Gönüllüler de AFAD’dan şikayetçi. Bir gönüllü, “Biz ölü topluyoruz. Onlar ise gösteriş peşinde!” dedi. Gazeteci arkadaşım Dilan Babat, deprem ile birlikte hemen soluğu bölgede alanlardan. Bir tanıklığını anlatan Dilan, “Bir aile enkazda, sobalı evde yaşıyor. Soba devriliyor, aile bireylerinin sesi geliyor, yaşadıklarını ancak sobanın devrildiğini söylüyorlar. Bir süre yakınları onlara küçük bir delikten su verdi. O su onları hayatta tuttu. Ama bir süre sonra enkazda yangın çıktı. O sırada bir kadın yolda gördüğü itfaiye ekiplerine ailenin canlı olduğunu ancak enkazda yangın çıktığını söyledi. İtfaiyeciler ise, ‘abla biz buraya görevlendirilmedik’ diyerek gitti. Ve sonra enkazdan ailenin cansız bedenleri çıktı” dedi.
Battaniyeye sarılı cenazeler
Maraş’ın merkez nüfusu 558 bin 664, ilçesi Afşin’in ise 80 bin 44. Merkez biraz hareketli ancak Afşin’de az sayıda insan var. Afşinli Ahmet Tatar’ın yeğeni Mehmet’in cansız bedeni çıkarıldıktan sonra hastanenin bahçesinde kurulan çadıra götürüldü. Çadırda battaniyeye sarılı onlarca cenazeyi görünce gözlerine inanamadı. Onlarca cenaze battaniyeye sarılı halde yerlerdeydi.
Mezar kazmaktan elleri yandı
Elbistan’ın nüfusu da 141,307 olarak kayıtlara geçmiş ancak bu ilçede de çok az kimse var. Elbistan’da mezarlık görevlisi Recep, deprem olduktan sonra soluğu mezarlıkta aldı. İlk 8 gün eşi ve çocukları sokakta kaldı, evleri ağır hasarlı son anda evden kurtuldular ancak Recep, onları bırakmak zorunda kaldı. Çünkü ölüm çoktu, mezar kazması lazımdı. Öyle yaptı, günlerce mezar kazdı ve depremde yaşamını yitirenleri defnetti. Kar ve soğuk nedeniyle Recep’in artık mezar kazmaktan elleri donmak üzere! Elleri kıpkırmızı oldu. Burada her bir mezara numara verildi, bazıları da toplu gömüldü. Elbistan’da enkaz altında yanarak yaşamını yitiren 4 kişilik aile beraber bir mezara gömüldü. Recep, onlar için, “4 kişi bir avuç kül olmuştu, hepsini birlikte gömdük” dedi. Sonra el ele enkaz altından çıkarılan kişileri de yakınlarının talebi üzerine birlikte gömdüklerini söyledi.
Her yerde ölüm kokusu
Dilara’nın mezarının başındaki oyuncak dikkatimi çekti. 18-20 yaşlarında genç bir kadın Dilara. Arkadaşları hemen her gün mezarına gelip ağladı. Mezarın üzerindeki oyuncak ise onun yatarken sarılıp uyuduğu ayıydı. Elbistan’da “çalışma yapılmış, boş, kimse yok” yazısı yazılan enkazlardan ölüm kokusu geliyordu. İnsanların ağrına gitti, cenazelere enkaz muamelesi yapıldı. Birçok cenazenin hafriyat kamyonlarına yüklenerek enkazların döküldüğü yere boşaltıldığı söyleniyordu. Elbistan’da bir hafriyat kamyonu şoförü ismini vermek istemedi ama şahit olduğu şeyi anlattı. Aracına molozların döküldüğü sırada bir kişinin cansız bedeninin kepçe ile birlikte göründüğünü ve hafriyatlardan son anda çıkarıldığını anlattı. Moloz dökülen yerlere gittim, ağır bir ölüm kokusu hakimdi.
Hepsi kefensiz…
Adıyaman merkezin nüfusu 316 bin 140, ilçesi Gölbaşı’nın ise 50 bin 324. Buralarda hayalet şehir gibi. Spor müsabakası için Kıbrıs’tan Adıyaman’a gelen 35 öğrenci İsias Otel’inde can verdi. Bu çocukların arasında gazeteci arkadaşım Ruken Demirer’in de bir yakını var. Otelde arama kurtarma çalışması yapanların hepsi Kıbrıs’tan gelenler. Ara sıra AFAD’lı ekip geldi ancak ellerinde hiçbir teçhizat yoktu. Adıyaman’da bir tanıklığını paylaşan Ruken, “5. gündü yanılmıyorsam vekiller de vardı. Gece dışarı çıkıyorlar kepçe enkaza giriyor ama hiç vücut bütünlüğünü bozmayacak şekilde hareket etmiyordu. Bir cenazenin başı vücudundan ayrıldı. Ve vekiller de buna şahit” dedi.
Malatya’nın merkez nüfusu 494 bin 918, burada yüzlerce çok katlı bina yerle bir oldu. Özellikle sitelerin yoğunlukta olduğu Zaviye Mahallesi’nde en az 800 kişi yaşamını yitirdi. Doğanşehir ilçesinin ise resmi nüfusu 37 bin 697. Görüştüğüm yurttaşlar şimdilerde nüfusun bin civarında olduğu belirtti. Dağanşehirli Harun Özpalat’ın kardeşi ilk günlerde sadece hastaneye en az 130 kişinin cenazesini götürdüklerini söyledi. Ve hepsi üzerlerinde olan elbiseleriyle gömüldü. Kefensiz…