Vefa’ya borcumuz var!..

Cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutukluların, ölüme terk edilenlerin portreleri (3)

Vefa Kartal… Zilan Deresi’nde dünyaya geliyor. 46 yıllık ömrünün 26 yılını cezaevinde geçiriyor… İşkence altında bitkin halde bir eliyle diğer elini tutarak zafer işareti yapıyor… İşte Vefa’nın mirası bu zafer işareti…

Kürdün ölüsü dirisi hep zulüm görmüş olsa da mücadele etmek bir yaşama aşkı haline dönüşmüş. HDP’nin 5 Haziran mitinginde bombalı saldırıda 2 bacağını kaybeden yönetmen Lisa Çalan ile yaptığım bir röportajda yaşama olan aşkını ve direncini şöyle anlatmıştı: “Bana nasıl mücadele ediyorsun diyorlar bu öğrenilen bir şey değil coğrafyamızın gerçekliği.” Bu dosyamızda, zulüm altında göçüp gidenlerin hikayesini yazacağız. Onlar, çoğu zaman bir haber konusu bile olmadan bir nevi idam edilen hasta tutuklular. Sık sık bir hasta tutuklunun daha yaşamını yitirdiği haberini alıyoruz. Ve bugünlerde bu haberler daha sık düşüyor önümüze. Peki kimdi bunlar, neler yaşadılar, nasıl bir hayat sürdüler, çocuklukları, gençlikleri, bir tohum eker gibi hayatı uğruna ölecek kadar çok severek geriye bıraktıkları mücadele mirası… Hatırlamak yaşatmaktır çünkü… Dosyamızda çoğu zaman bir istatistik olarak ajanslara düşen yaşamını yitiren hasta tutukluların portrelerine yer vereceğiz. Bu haftaki dosyamızda mayıs ayında yaşamını yitiren hasta tutuklu Vefa Kartal’ın portresine aktarmaya çalışacağız.
Vefa Kartal’ı kardeşi Umut Kartal’dan dinledik. Vefa Kartal, tüm yaşamını özgürlük mücadelesi için adamış bir insan, bir arkadaş, bir yoldaş, bir özgürlük sevdalısı. Tanımayan herkes hikayesini dinlediğinde yakından tanır gibi hissediyor. Ömrünün büyük bölümü hatta yarısından fazlası cezaevinde geçiyor. 20 yaşında girdiği cezaevinden 46 yaşında cenazesi çıkıyor.

Hozan Serhad ile lise yılları

Vefa Kartal, 24 Eylül 1974 yılında 44 köyün ateşe verilerek, binlerce kişinin katledildiği Zilan Deresi’nde (Geliyê Zilan) dünyaya gelir. Lise yıllarını Hozan Serhad ile Patnos YİBO’da okuyor. Son sınıftayken ani bir kararla okulu bırakarak İstanbul’a gitmeye karar veriyor. Ailesinin ileri gelenlerinin tüm çabalarına rağmen İstanbul’a gideceğini belirterek okulu bırakıyor. Kendisinin ve “Tankınız topunuz yoksa devletle baş edemezsiniz” diyen Adalet Partili bir aile geleneğinin özgürlük mücadelesi ile tanışma süreci böylece başlamış oluyor.

Kürt olmak

1989 yılında ailesi Manisa’ya zorunlu olarak göç edince Vefa Kartal ile yıllar süren iletişimsizliğin böylece daha da artığını söyleyen kardeş Umut Kartal, “10 kardeşten çoğumuz Van doğumlu olmamıza rağmen kimliklerimizin bile Manisa’da çıkarıldığı yıllardı. Kürt olmanın sakıncalı olduğu, Kürt olmanın gizlendiği, dile bile getirilmediği zamanlardı” diyor. Çocukluğunun cezaevi kapılarında geçtiğini söyleyen kardeş Kartal, “Bizim hikayemiz Mehmet Tunç’un hikayesidir” diyor.

12 Ocak 1994…

Çiller-Demirel savaş konseptinin “ya bitireceğiz ya bitireceğiz” söylemleri ile savaşı daha da tırmandırdığı yıllarda bir gece yarısı çıkıp evine geliyor. O zamanları anlatan kardeş Kartal, “Vefa arkadaş. Evimiz o zaman Nurlupınar’daydı. İki saat kalmıştı. Sonra evimizin önündeki zeytin ağaçları arasından kaybolup gitti” diyor ve ekliyor: “4 yılda ara ara haberlerini aldık. 12 Ocak 1994’te Ege’nin bir yerel gazetesinin manşetinde gördük yakalandığını. Günlerce işkencede kalmıştı. Öylesine bitkindi ki zafer işareti yaptığı eli bile diğer elinin desteği ile kaldırmıştı. Aile için süreç, siyasi yaşam yeni başlıyordu.”

26 yıllık cezaevi süreci

Vefa Kartal, gördüğü işkencelerden sonra tutuklanıyor ve Buca Cezaevi’ne götürülüyor. O zamanki Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından idam cezası alıyor. İdam cezasının kaldırılması ile Vefa Kartal’ın cezası ağırlaştırılmış müebbet cezasına çevriliyor. Uzun yıllar Buca’da kaldıktan sonra sırasıyla Amasya, Bursa, Bergama, Bolu, Kırıklar, Tekirdağ ve Edirne F Tipi cezaevlerinde 26 yıllık bir süreci tamamlıyor. Cezaevi kapılarında çok güzel insanlar tanıdığını söyleyen kardeş Umut Kartal, şöyle diyor: “Hiçbir şeyi sorun etmiyordu, öyle güzel insandı.”

Açlık grevi

Vefa Kartal, 18 Ağustos 2017 tarihinde İzmir 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ndeyken hak ihlallerine karşı açlık grevine giriyor. Bu eylemine 114’üncü günde son veriyor. 5 Temmuz 2018’de de açlık grevine giriyor. Birçok sanatçı, sivil toplum örgütleri ve kurumun çabaları ile Kartal’ın eylemi 96. gününde sonuçlanıyor.

Tedavi süreci

Yıllar süren cezaevi süreci Kartal’ın sağlığını da alıyor. Kartal’ın kalbinde ritim bozukluğu, beyninde sürekli büyüyen 3 kitle, Hepatit B, mide fıtığı, yüksek tansiyon, bağırsak spazmı, göğsünün sol bölümünde yağlanma, kist, hemoroit, ülser, reflü, bronşit, böbrek ve idrar yolları hastalıkları bulunuyor. Hastaneye sevki yapıldıktan sonra yatağa kelepçelenmesi ve tedavisi sırasında ihtiyaçları konusunda zorluk çıkarılması ile tedaviyi reddederek tekrar Tekirdağ F Cezaevi’ne geri götürülüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) “acil bırakılmalı” taleplerine rağmen serbest bırakılmıyor. Ve bir gece vakti Edirne F Tipi Cezaevi’ne sevk ediliyor.

Hayranlık verici

Ağabeyinden Vefa arkadaş diye söz eden kardeş Umut Kartal, onun yaşama olan tutkusunu ve mücadeleye olan aşkını şöyle anlatıyor: “Müthiş moralli, gülen, enerji kaynağı olan bir arkadaştı. Gerek dışarda, gerekse de zindan sürecinde bulunduğu yeri değiştirip dönüştüren, okuyan, yazan, üreten bir arkadaştı. Birçok cezaevinde temsilcilik yapan, güç ve moral kaynağı olan bir arkadaştı. Dışardan ziyarete gittiğimizde moral vermeyi beklerken moral alıp döndüğümüz bir arkadaştı. Kitap yetiştirme konusunda arada küçük tartışmalarımız olsa da o bilince ve bilgiye hayranlık duymamak mümkün değildi” diyor.

Annesinin ahı var

Kardeş Kartal, ağabeyinin Edirne F Tipi Cezaevi’nde ölüme terk edildiğini söylüyor ve ekliyor: “Pandemi süreciyle birlikte görüşme imkanı kalmayınca defalarca bırakılması yönünde başvuru yaptık. Başvurularımıza cevap dahi alamadık. Bolu F Tipi Cezaevi’nden itibaren geliyorum diyen bir ölümü hepimiz birlikte seyrettik. Vefa’ya dair hiçbir şeyi hiç kimse duymadı. Duymak istemedi. Ölüm orucunu sonlandırma çağrısı yapanlar; takipçisi olacağız diyenler, süreci birlikte çözüme kavuşturacağız diyenler, şimdi isimlerini tek tek burada sıralamak doğru olmaz belki ama bir başsağlığı bile dilemedi. Kırgın mıyız, evet. Vefa’nın annesinin ahı var. O ah yakalarını bırakmaz.”

Vefa Kartal ve annesi Refika Kartal

Annesinin son nefesine kadar çocuğu için yandığını söyleyen kardeş Kartal, “’Kaç yol, ağlamaklı olmuşuz geceleri… Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret ve asıl biz biliriz kederi’ diyordu şairin biri. Evet; asıl hasreti, kederi çocukları zindanlarda olan anneler bilir. En çok yanan, en çok üzülen onlar çünkü. Son nefesine kadar Vefa’ya yandı annem. Vefa’ya hasret öldü. Buca’dan Kırıklar’a kadar hep ziyaretlere gitti aksatmadan. Tekirdağ’a ve Edirne’ye gidemedi. Yüksek tansiyon nedeniyle beyin kanaması geçirdi. Yıllarca felçli kaldı. 4 yıl önce de hayatını kaybetti” diyor.

Bu halka borçlu gitti diyenler…

Biraz sitem eden kardeş Kartal, “Bizler ‘mezar taşıma, halkına borçlu gitti diye yazın’ inancına sahip olanların geleneğinden geliyoruz. ‘Bu halka borçlu gitti’ dedikleri yerdeyiz belki de. Bu halka çok şey borçlular. Ciğerinden parçayı koparıp evladını bu büyük inanca adamak, her gün gözlerinin önünde eridiğini görmek ve ona hasret ölmek kolay değil. Tüm Kürt analarının yaşadığı trajedinin aynısıydı. Bu halka borçlular. İnanıyorum ki bu değer ve bilince sahip bir aile bir başsağlığını hak ediyor diye düşünüyorum. Kırgın mıyız, evet” diye ifade ediyor.

Vasiyeti

Sağlığının artık zorladığının farkında olan Vefa Kartal, vasiyette de bulunmuş. En sevdiği arkadaşlarından, beraber yürüdüğü yoldaşlarından biri olan Aygül Çanan’ı (Zarin) Eylül 1993 yılında kaybediyor. Ve vasiyetinde Zarin arkadaşının yanına defnedilmek istiyor. Kardeş Kartal, ağabeyinin vasiyetini şöyle anlatıyor: “Çok sevdiği bir yoldaşıydı. Manisa’da çatışmada yaşamını yitirmişti. Hem Zarin arkadaş, hem annemden dolayı Vefa arkadaş onların yanına defin edilmek istedi. Biz ülke konusunda ısrarcı olduk fakat kendisi orayı istemişti.”

Cenazesine engel

Vefa Kartal, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 31 Mayıs 2020’de yaşamını yitiriyor. Trakya Üniversitesi’nden cenazeyi teslim alıp İstanbul’a doğru yola çıktıklarını anlatan kardeş Kartal, ekliyor: “Yol boyunca eşlik eden polislerin İstanbul’da cenaze aracına teslim ettikten sonra cenazeyi oradan alıp Manisa’ya getirdiklerini öğrendik. Gündüz saatlerinde valinin talimatı aileye muhtar aracılığıyla ulaştırıldı. Hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini söylediler. İzin bir yana dini vecibeleri yerine getirecek bir imamın gelmesine bile izin verilmedi. Saat gece 02.00 sularında aileden sadece iki kişinin katılımına izin vereceklerini söyleyerek defin için hazır olduklarını söylediler. Mezarlığın tüm girişleri polisler tarafından kapatılmıştı. Gece olmasına rağmen duyan onlarca insan mezarlık etrafında toplandı. Kırk kişi gözaltına alındı. Defin işlemleri bittikten sonra araçlarda bekletilenlerin hepsi serbest bırakıldı. Sonrası tüm engellemelere rağmen Manisa ve Van’da kurulan taziye çadırlarımızda taziyelerimizi kabul ettik. Pandemi süreci olmasına rağmen 7 gün sürdü. Katılan, sahiplenen tüm halkımıza şükranlarımızı iletiyoruz. Gerek defin sırasında gerekse de taziye sırasında gözaltına alınan arkadaşlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.”

*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız https://yeniyasamgazetesi3.com/sabri-kayayi-tanir-misiniz/
*Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız https://yeniyasamgazetesi3.com/emine-ana-kurdun-yarasi-kendi-icinde/

12 Temmuz 2020- https://yeniyasamgazetesi3.com/vefaya-borcumuz-var/