Gülcan Dereli/Yeni Yaşam-Yaşama Dair
Birçok insan yaşamın akışında farklı şeylere karşı umut besler. Umut kişisel yaşamımızdaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inanç olarak tanımlanabilir. Umut etmek, bir var olma durumu olarak da tanımlanır. Yoğun, ancak henüz harcanmamış etkin olma durumunun içsel olarak hazır olmasıyla bağlantılı olan umuda yaşamaya ve büyümeye eşlik eden, onunla birlikte bulunan bir ruhsal öğe olarak da tanımlanır. Umudun yaşamın doğasında, insan ruhunun dinamiğinde var olan bir öğe olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Umut, istemek, istekleri gerçekleştirmek için yeni yollar bulmak ve vazgeçmemek olarak da yorumlanır. Bu nedenle yaşamda karşılaşılan güçlüklerle baş etmede, olumsuz koşulları iyileştirmede ve hayalleri gerçek kılmada umutlu olmak fayda sağlar. Uluslar ve toplumsal sınıflar da umut, inanç ve direnme güçleri sayesinde yaşamlarını sürdürür kılabiliyor. Umudu bireylerin kendilerini, arzu edilen hedeflere giden yolları üretme, bu yolları harekete geçirme ve sürekli kullanma yeteneğine sahip olarak gördükleri, hedefe yönelik bir düşünce türü olarak da tanımlaya biliriz.
Yaşam ilk adımla başlıyor
Bebeklik döneminde, umut genel hatlarıyla yeni doğmuş bebeğin, daha yürümeye bile başlamadan önce geçirdiği sürede oluştuğu belirtilir. Doğumdan 12 aylık olana kadar duyguların tanımlanması ve algılama, olaylar arası bağ kurma, amaçlar belirleme aşamalı olarak geliştiği, 12. aydan sonra bebeğin kendini tanıma süreci 24. aya kadar sürdüğü ve 30. ayın sonunda hedef belirleme, hedefi elde etmeyi isteme, hedefe ulaşmak için kendisindeki gücün farkına vardığı kaydedilir. Ebeveyn ile bebek arasındaki güvenilir bağ kurmanın çocukları istedikleri hedeflerin peşinden gitme ve güçlenme duygusunu arttırdığı tespiti yapılmıştır.
Pozitif bir kavram
Umut, pozitif psikolojinin önemli kavramları arasında yer alır. Umut, bir şeylerin iyi gideceğine, düzeleceğine, olumlu şeyler olacağına olan inancın karşılığıdır. Umut, bireyin iyi oluşunun güçlenmesini ve devam etmesini sağlayan bir kavram olarak da tanımlanır. Umudu yüksek insanlar, kendini bulunduğu her ortamda belli eder. Bu yönü itibariyle de umut dolu kişiler, canlıdır, enerjiktir ve yaşama bağlılıkları yüksektir. Ayrıca umut düzeyi yüksek kişiler sahte iletişim kurmaz ve bulundukları her ortamda pozitif enerji yayar.
Başarıyı getirir
Olumlu çağrışımlar yaptığı düşünülen bu kavram, eylemle taçlandırıldığında kimi misyonlar yükler. İnsana, eylemde bulunma ve çabalama gücü verir. Umut, insanın başarılı olacağı düşüncesini besler ve büyütür. Bu açıdan da vazgeçilmezdir. Umut tükendiği anda eylem durur. Kişi başarı için gerekli gücü ve enerjiyi kendisinde bulamaz. Bir başka açıdan ise umut beklentiyi yükseltir ve başarısız olunduğu takdirde kişinin büyük hayal kırıklığı yaşamasına da neden olabilir. Ancak mücadele edildiği taktirde umutla gelen inancın her zaman başarıya ulaştırdığı görülmüştür.
Mitolojilerde karşılığı
Umut kavramı farklı biçimlerde tanımlanmaktadır. Umut kavramının kendi içinde çelişkili olduğu da düşünülür. Ne edilgen bekleyiştir, ne de gerçekleşmesi olanaksız koşulların gerçekçi olmayan bir şekilde zorlanması olarak tanımlanır. Mitolojilerde umut kavramı farklı hikâyelerle açıklanmıştır. Çoğu mitolojide umut belirli bir tanrı veya tanrıça ile özdeşleştirilmiştir. Örneğin: “Yunan mitolojisinde umut kavramı, Elpis olarak vücut bulmuştur. Pandora, Pandora’nın Kutusu’nu açtığında tüm kötülükler uçup gitmiştir ancak umut kalmıştır.” Bu hikaye ile ilgili Friedrich Nietzsche, “Umut en büyük kötülüktür, işkenceyi uzatır” demiştir. Nietzsche, umudun değil, inanmanın ve çabanın esas olduğu yorumunu yapmıştır.
Her filozof farklı tanımlıyor
Fransız filozof Gabriel Marcel’e göre umut insanda varoluş duygusunu oluşturur, kişinin yabancılaşmasını engeller ve kendini gerçekleştirme yönündeki kararlılığına yol açar.
Kimlik bunalımı kavramını ilk kullanan psikolog Erik Erikson’a göre umut, kişinin isteklerini elde edebileceğine ilişkin kalıcı bir inançtır.
Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan Immanuel Kant ve İngiliz filozof David Hume gibi filozoflar ise umudu insan doğasında var olan bir duygu olarak ele almış.
Amaca ulaştırıyor
Umutla birlikte gelen inşa çabası bireysel kapasitenin algılanışını yansıtır, öz yeterliliği ve bireyin dünya ile baş etme yeteneğini artırır. Umut düzeyi yüksek bireyler daha çok amaç üretir, zorlu amaçlar seçer, bunları gerçekleştirmek için kararlı bir duruş sergiler. Umudun diğer bileşeni amaca ulaşmada alternatif yollar üretebilme becerisi olarak düşünülür. Kimi araştırmalara göre kimi insanlarda yaşamın anlamının düşük olması depresyon ve umutsuzlukla tanımlanmıştır. Dünyayı, umuduyla inananlar birlikte mücadele edenlerin değiştireceğine inanmak çok da uç gelmemeli.