Yeni fermanları Şengal’in özerkliği önler

Êzîdîlerin kimseye muhtaç olmadığını söyleyen TAJÊ Sözcüsü Sebîha Sebrî, ‘Êzîdî toplumu kendi kendini yönetebilecek bir aşamaya geldi. Bugün Öcalan’ın fikir ve felsefesi sayesinde Êzîdî toplumu uyandı, bilinçlendi’ dedi

Şengal, Evdalê Zeynikê ve Edûlelerin diyarı. Kürtlüğün kök hücresi. Şimdiki zamanda ise Kürtlerin kanayan yarası… Êzîdîler varlıklarını sürdürebilmek için 73 ya da 74 fermana göğüs germiş bir toplum. İnançları ve dillerinden dolayı defalarca saldırılara maruz kalmış ve her seferinde kendini yeniden inşa etmiş bir toplum. Kimi kaynaklara göre 73, kimi kaynaklara göre ise tam 74 ferman yaşadılar.

DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırısında on binlerce Êzîdî katledildi, kadınlar ve çocuklar kaçırıldı; en ağır işkencelere maruz kaldılar, köle pazarlarında satıldılar, demir kafesler içinde meydanlarda yakıldılar. Çocuklar, anne ve babasız bırakıldı, katledildi, soysuzlaştırılmak istendi, kendi dilleri unutturuldu ve zorla Müslümanlaştırılmak istendiler. Onbinlerce insan hayatta kalabilmek için kendini dağlara vurdu. Göç yolunda onlarca çocuk açlıktan ve susuzluktan yaşamını yitirdi. Bazı anneler, sütleri olmadığı için bebeklerinin dudaklarını tükürükleri ile ıslatıyordu.

Kayıp binlerce Êzîdî var. Hâlâ sayıları net değil, yaklaşık 3 bin deniliyor ancak kimi kaynaklar, gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğunu belirtiyor. DAİŞ’in göstere göstere yaptığı ve dünyanın izlemekle yetindiği Şengal Êzîdî Soykırımı’nın yaraları dahi sarılmamışken, üstelik hâlâ binlercesi kayıp iken yeni bir soykırım planı yapılıyor. Üstelik bu soykırımın başrolünde Êzîdîlere “Biz sizi koruruz” diyen yapı bulunuyor. Şengal’i bırakıp kaçan ve DAİŞ’in soykırımına yol veren KDP ile Irak merkezi hükümeti, Ankara ve ABD destekli bir planla Şengal’e boyun eğdirmek istiyor.

Şengal’deki son durumu ve Şengal’e yönelik dış güçlerin ortaklığını Tevgera Azadiya Jinên Êzîdxane (TAJÊ-Êzidxan Kadın Özgürlük Hareketi) Sözcüsü Sebîha Sebrî ile konuştuk.

Sebîha Sebrî

Êzîdîlerin dönmeye başlamasıyla Şengal’e dönük saldırıların arttığı söyleniyor. Şengal’de son durum nedir?

Şüphesiz her zaman köle gibi görülen, düşman egemenliği altında bir toplumdu Êzîdî toplumu. Oysa bugün kendini yönetebilecek bir aşamaya geldi. Asayişa Êzidxan, YBŞ ve YJŞ gibi savunma güçlerimiz oluşturuldu. Kurum ve kuruluşlarımız oluşturuldu. Toplum için gerekli her şey yaratıldı Şengal’de. Bu yüzden şu an Irak sınırları içerisinde en güvenli ve huzurlu yerin Şengal olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlarımız da bunu gördü ve topraklarına geri döndü. Bunu gören düşmanın da saldırıları her anlamda arttı.

Êzîdîlerin Şengal’e döndüğünü, bilinçlendiğini gören KDP gibi güçler artık köleleştiremeyeceklerini bildikleri, fermandaki paylarından dolayı kendilerinden de hesap sorulacağını bildikleri için korkuyorlar. Bu yüzden de halkın dönüşünü engellemek istiyorlar. Mesela tam da Şengal’e dönüşlerin arttığı bir zamanda Türk savaş uçakları Şengal Dağı’nı bombalamaya başladı. Halkın gözünü korkutmak istiyorlar ancak bunda başarılı olamadılar. Halkın dönüşü artarak sürdü.

Olası yeni bir ferman girişimine karşı ne gibi tedbirleriniz var?

Olası yeni bir fermana karşı belli bir aşamada tedbir ve önlemler alındı. Özellikle kadınların ciddi önlemleri var. Daha önce de dediğim gibi askeri güçlerimiz oluşturuldu. Çünkü Êzîdî kadınlar silah kullanabilir ve kendini savunabilirse bunca kadın ve çocuğun DAİŞ’e esir düşmeyeceğini gördük.

Diğer yandan Êzîdî toplumunda eşitliğe dayalı bir birlik tesis etmeye çalışıyoruz. Eğer Êzîdî toplumu bu anlamda bilinçli olsaydı o ferman gerçekleşmeyecekti. Bizim için en temel şey, bireysel ve toplumsal alanlarda her anlamda kendini geliştirmektir. Bu anlamda birlik çok önemlidir ve halkın Şengal’e dönmesi buna katkı sunacaktır. Şu ana kadar buna dönük çok ciddi emeklerle çalışmalar sürdürüldü. Bu çalışmalar günbegün büyüyerek sürüyor.

Özgür bir Şengal için seneler içinde birçok şey yapıldı. Şengal Demokratik Özerk Meclisi, ona bağlı kurum ve kuruluşlar ile Êzîdî kadın hareketi kuruldu. Bu temelde Êzîdîler hakkında karar mercinin Êzîdîler içinden çıkması gerekiyor. Kendileriyle ilgili kararları Êzîdîlerin vermesi gerekiyor. Bunun için de Özerk Şengal’in oluşturulması gerekiyor. Bu şekilde olası yeni bir fermanı önleyebiliriz. Bu aşamaya geleceğimize de inanıyoruz.

Êzîdîlerin bu amaçlarına ulaşmasının PDK ve Irak hükümeti tarafından istenmediği biliniyor. Gerekçeleri ne peki, neden istemiyorlar?

Êzîdî toplumunu her açıdan eritmek istediler. Bir örnek de vermek istiyorum: 2014’teki fermandan önce Barzani ailesinin temsilcileri Êzîdî gibi biliniyordu. Êzîdî dendiğinde asıl Êzîdîlerin kendileri olduklarını söylüyorlardı. Bunun kendisi bile Êzîdî toplumuna dönük bir kırımın işaretiydi. Evet 2014’te başımıza bir ferman geldi ancak öncesinde de bu kırımın hazırlıkları yapılıyordu. İnsanların ferdi silahları önceden toplatılmıştı mesela. İnsanların fikirsel ve fiziksel anlamda direnebilecekleri hiçbir şey bırakmamışlardı ellerinde.

Fermandan sonra Êzîdî toplumu, Öcalan’ın fikirleri etrafında buluştu. Örgütlenmeler yapıldı. Toplumumuz öyle bir aşamaya geldi ki HPG ve YJA-STAR gerillaları Şengal’i Êzîdî toplumuna teslim ettiklerinde Êzîdî toplumunun artık kendilerini yönetebileceklerini biliyorlardı. Êzîdîler kimseye muhtaç değil. Bu temelde Êzîdî toplumuyla vedalaşıp Şengal’den ayrıldılar.

PDK ve Irak güçleri tüm bunları kendileri için tehlikeli görüyor. Bunun da birçok örneği verilebilir. Gerçekten de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesi böyle bir şey. Tüm ezilenlerin bilinçlenmesini ve ilerlemesini, haksızlığı kabul etmemesini söylüyor. Kendi kültürleri, tarihleri ve toprakları için her zaman direnmelerini söylüyor. Bu yönüyle Öcalan’ın hedefleri Şengal’de gerçekleşti diyebiliriz. Öcalan’ın fikrinin tohumlarının Şengal’de ekildiğini ve hatta meyvelerini de verdiğini söyleyebiliriz. Bu yüzden de bundan korkuyorlar. En başta Öcalan’ın fikrine karşılar. Çünkü onların sistemi ile Öcalan’ın yarattığı sistem birbirinden çok ayrı.

Bu güçlerin zaten Êzîdî toplumu üzerine her zaman türlü hesapları vardı. Bu toplumu nasıl kolayca DAİŞ’e teslim ettiklerini gördük.

Fermanın yıl dönümüne girdiğimiz şu zamanlarda Irak hükümetinin Êzîdî halkına saldırıları oldu. Êzîdî toplumu, hakları için, davaları için, esirleri için yürüyüş yapmak istediğinde ordu tarafından engelleniyor. Örneğin kadın hareketinin, gençlerin ve şehit ailelerinin de yer aldığı bir yürüyüş vardı, orada şehit aileleri tehdit edildi. Halka ateş açtılar. İnsanlar protesto yürüyüşünde “Bimre Îxanet” diye slogan attığında buz kesiyorlar. Çünkü bu toplumun nasıl bir duruş kazandığını görüyorlar ve er ya da geç onlardan hesap soracağını biliyorlar. Bu yüzden de Şengal’in özerkliğini asla kabul etmek istemiyorlar.

Yine de genel olarak Êzîdî toplumumuz şunu söylüyor: Dünya buna neden sessiz? Neden fermana sebep olan insanlardan hesap sorulmuyor?

Mesela başka bir örnek verelim: Birçok devlet tarafından soykırım olarak kabul edildi ama Irak devleti yaşananları soykırım olarak tanımadı. Çünkü bunu soykırım olarak kabul ettiklerinde bunun hesabını vermeleri gerektiğini biliyorlar.

Ama her türlü saldırıya karşı biz de hazırız. Gerek içeriden, gerek dışarıdan tüm saldırılara karşı Êzîdî toplumu olarak hazırız. Artık Êzîdî toplumu 2014’ten öncesindeki gibi köle, bilinçsiz ve iradesiz bir toplum değil. Savunma güçleri oluşturuldu. Kendi gücümüzden başka kimseye inancımız yok. Yani Êzîdî toplumu kendi kendini yönetebilecek bir aşamaya geldi. Kimseye muhtaç değil. Bu yüzden de bugün Öcalan’ın fikir ve felsefesi sayesinde Êzîdî toplumu uyandı, bilinçlendi. Gerek askeri gerek toplumsal gerekse de siyasi alanda ilerleme kaydetti. Êzîdî toplumunun istek ve hayallerine kavuşacağından eminiz.

Bunca zorluk ve acıya rağmen Êzîdî halkı emsalsiz bir direniş sergiliyor. Biraz da bu direnişten bahseder misiniz?

2014’teki 74’üncü fermandan bu yana Êzîdî toplumu büyük bir acı yaşıyor. Hâlâ Êzîdîlerin yaraları kapanmış değil. Soykırımın ve kadınlarımızın görüntüleri her gün gözlerimizin önünde. Şengal’de şehit vermediğimiz bir karış toprak yok. Baktığımız her yerde onları görüyoruz. Şüphesiz bu büyük bir acı. Ancak buna karşın bütün ifadelerin yetersiz kalacağı bir direniş de sergileniyor Êzîdî toplumu tarafından. Annelerimiz şöyle diyor: “Acımız ve yüreğimizdeki öfkeyle başladık biz bu direnişe ve bu direnişi sonuna kadar sürdüreceğiz.”

Êzîdî toplumu bu acıyla, bu yarayla hala ayakta ve tüm saldırılara karşı direniyor. Akıbeti bilinmeyen binlerce Êzîdî kadının acısına rağmen, göç etmek zorunda kalan binlerce Êzîdî’nin acısına rağmen, Şengal’de bulunan onlarca toplu mezarın acısına rağmen, düşmanın sinsi politikalarına rağmen Êzîdî halkı büyük bir iradeyle bir direniş sergiliyor.

Êzîdî halkı, saldırılara karşı hiçbir zaman sessiz kalmadı ve buna dönük çalışmalarını daha da genişletmek istiyor. Halkın amacı, Şengal’in çocuklarına ve geleceğe özgür bir Şengal bırakmak. Özgür ve ortak bir yaşamı tesis edebilmek için büyük bir mücadele yürütüyor. Êzîdî toplumunun sonuna kadar bu amaç ekseninde hareket edeceğini söyleyebiliriz. Bunca acı ve sıkıntının ardından yaşanacak güzel şeylere ulaşabilmemiz için buna ihtiyacımız var. Şehitlerimizin isteğini yerine getirmek için… Şehitlerimizin hayallerini gerçekleştirene kadar onların yolunda çalışmaya devam edeceğiz.

Hollanda ve Belçika, Êzîdî Soykırımı’nı resmi olarak tanıyıp kabul etti. Birçok kesim aynı şeyi söylüyor ancak Êzîdîlerin özerklik talebi görmezden geliniyor. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğrudur, belki son süreçte bu tarz tartışmalar yapıldı ancak ne yazık ki Êzîdî toplumu tarihte örneği görülmemiş bir soykırımla karşı karşıya kalmışken 21. yüzyıl dünyası buna gözlerini kapattı. Buna karşı sessiz kaldılar. Bu sessizliğin Êzîdî toplumu üzerindeki tehditleri arttırmakta payı büyük. Soykırımın üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen hala bu soykırım, resmi olarak tanınmış değil. Son yıllarda kimi ülkelerde bu tartışılmış olabilir. Bu gelişmeler, Êzîdî toplumu için çok önemli şeyler. Bu soykırım bir an önce tüm dünyada kabul edilmeli fakat bir yandan da Êzîdîlere dönük yeni bir fermanın hazırlıkları yapılıyor. Neden? Çünkü Êzîdî toplumu, 9 Ekim anlaşmasını yeni bir soykırımın devamı olarak tanımlıyor.

Aylardır Êzîdî toplumu üzerinde 7/24 aralıksız bir saldırı sürüyor. Êzîdî toplumu da buna kar kış demeden itiraz edip direndi. Biz o anlaşmayı neden soykırımın devamı olarak tanımlıyoruz? Çünkü bu anlaşmanın tarafları arasında Êzîdî toplumunun temsilcileri yer almadı. Alınan kararlarda Êzîdîlerin iradesi yoktu. Ellerinde Êzîdî kanı olan insanlar imzaladı bu anlaşmayı. Uluslararası kuruluşların bu anlaşmadaki payı da eleştirilmeli.

Fermanda payı olanların Êzîdîlerin geleceği üzerine söz hakkı yoktur. Şengal’deki yönetimin de soykırımda payı vardı. Neden şu ana kadar onlara hesap sorulmadı?

9 Ekim anlaşması yeniden değerlendirilmeli ve Êzîdî toplumunun temsilcileri karar alma sürecinde yer almalıdır. Özerk yönetimin temsilcileri yer alıp Êzîdî toplumunun çıkarlarını yok sayan maddeler bu anlaşmadan çıkarılmalıdır. Êzîdî toplumunun iradesiyle yeniden görüşülmelidir. Biz Êzîdî toplumu olarak böyle bir yönteme karşı değiliz. İnsanların Şengale dönmesini, hayatın burada yeniden başlamasının tarafındayız. Êzîdîlerin Kurum ve kuruluşlarını oluşturmasını biz de istiyoruz. Ellerine Êzîdî kanı bulaşmamış tüm insanların hangi milletten olursa olsun Şengal’de bir arada yaşamasını savunuyoruz. Bu anlaşma bir daha gözden geçirilmeli ve Êzîdîlerin iradesi esas alınmalıdır. Bu şekilde işlerse anlaşmaya biz de destek veririz.

Şengal’de 80 toplu mezar bulundu

Hala Şengal’de katledilen Êzîdîlere ait toplu mezarlar gün yüzüne çıkıyor. Şu ana kadar kaç tane toplu mezar tespit ettiniz?

Ne yazık ki 2014’teki fermanın acısı bizim için sürekli tazeleniyor. Şu ana kadar Şengal’de 80 toplu mezar bulundu. Bu gerçek anlamda büyük bir acı bizim için. O mezarlardan ailesinden birileri çıkmayan kimse kalmadı Şengal’de. Ferman sırasında DAİŞ çeteleri eliyle şehit edilen insanlarımızın, bu toplumun çocuklarının kemiklerini sular aldı götürdü, bedenlerini hayvanlar yedi. Bunların acısıyla fermanın etkisi bizim için her gün tekrarlanıyor. Ne yazık ki bugüne dek hem Irak devleti hem de insan hakları savunucusu uluslararası kuruluşlar bunlara gözlerini yumdu.

Örneğin geçtiğimiz yıllarda Şengal’de birçok kez yangınlar çıktı, Birçok yer yandı. O yangınlarda toplu mezarlar da yandı. Bunlar fermanı günlük olarak tekrar tekrar yaşadığımızın göstergesi.

Geçenlerde Şengal’e bağlı Goço köyünde bir toplu mezar açıldı. Üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen bu acı yine tazeleniyor. Oysa istenirse geniş çaplı bir çalışmayla toplu mezarlara dönük bir çaba içerisine girilip Êzîdî halkının acısı bir nebze de olsa hafifletilebilir. Ancak bilinçli bir şekilde bu acıyı her gün yeniden yaşamamızı istiyorlar. 7 yılda sadece bir toplu mezar açtılar, onun da çalışmaları şu an durmuş durumda.

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-yeni-fermanlari-sengal-in-ozerkligi-onler-152513

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir